Mavi Marmara'yı bir de böyle okuyun!

Mavi Marmara'yı bir de böyle okuyun!
Mavi Marmara'da yaralanan aktivistlerden Sakaryalı Ekrem Yorgun, IHH Kadın Kolları Başkanı Demet Tezcan ve Ankara'dan Mavi Marmara gazisi aktivist Uğur Süleyman Söylemez'in eşi Mavi Marmara'yı anlattı...

AĞIR YARALI...

O baştan ayağa Filistin oldu!







dunyabizim.com, Ankara'dan Mavi Marmara gazisi aktivist Uğur Süleyman Söylemez'in eşi ile konuştu. Uğur Süleyman Bey hala tedavi görüyor.

Birçok ideali vardı. Bunlardan biri de mazlum Filistin halkına yardım edebilmekti. Bunun için yola çıktı. Ve o yolundan dönmeyen olarak evine döndü. Şu an hala aynı yolda mücadele vermeye devam ediyor. Onunla birlikte ailesi de sabır sınavı veriyor. 8 aydır yattığı hastaneden yapılacak bir şey olmadığı için taburcu edildi. Evinde ailesi tarafından bakılıyor. Dönüş sürecinde yaşadıklarını eşi Tuba Hanıma sordum.

Lütfen dualarınızda unutmayın

Öncelikle şunu söylemek isterim. Allaha şükür hiçbir isteğimiz, ihtiyacımız yoktur. Tek bir şey harici DUA… Bu doğrultuda gündemde kalmasını istiyorum Süleyman Beyin. İnsanlar unutmasınlar dualarını ulaştırsınlar bize.

Bizim yaşadıklarımız tüm insanlar tarafından bilinsin, acılarımızın an be an taptaze kaldığı. Diğer yaralılar iyileşti, normal yaşantılarına bazı eksikliklerle de olsa devam ediyorlar. Biz ise onunla her an İsrail’in yaptığı zulmü yaşıyoruz. Unutmamıza imkân yok, yanı başımızda bir abide gibi duruyor. Eşimin unutulmamasını isteme sebebim ne odur, ne de bizim yaşadıklarımız. Bizim yaşadıklarımız nezdinde Filistin'in durumunun bilinmesi gündemde tutulmasıdır. Çünkü Süleyman Bey de bunun için yola çıkmıştı. Hala o yolda yürümeye devam ediyor.



Filistin evlerinden bir ev

Gitmeden önce şöyle konuşmuştuk. O gidecek, görecek ve Filistin’in durumunu bize anlatacaktı. Sözünü tuttu, hem de fazlasıyla. Gitti yaşadı ve Filistin’i buraya getirdi. Şimdi ben de Filistinli oldum. Evimiz de Filistin’deki sıradan evlerden biri oldu. İsrail zulmü bizim evimizde de yaşanıyor.

Bu olaydan önce boykotlar yapar, protesto mitinglerine, eylemlere katılırdık. Ve yapabileceğimiz her şeyi yaptık zanneder evimize gönül rahatlığıyla dönerdik. Yapmamışız. Meğerse biz Filistin’i hiç anlayamamış, destekleyememişiz. Bunu yazık ki bugün anlıyorum.

Protestolar mitingler yapılıyor. Sonra herkes kendi hayatına dünyasına dönüyor, her şeyi unutuyor. Oysa biz şimdi acıyı zulmü yaşamaya devam ediyoruz. Öncesinde hammışım şimdi piştiğimi anlıyorum. İnsanları daha iyi tanıdım. Hatta kendimi daha iyi tanıdım.

Dünyanın her tarafından ve Türkiye’den ziyarete geliyorlar.



Filistin’den İsmail Haniye’nin yardımcıları geldi. 8 ayda ilk duyduğum anda dahi hiç ağlamamıştım. İlk defa Filistin’den gelenlerle birlikte ağladım. Çünkü onlarla aynı acıları yaşıyorduk. Filistin’de bu durumda olan binlercesi var dediler. Ben onların acısına onlarsa benim acıma ağlıyordu. İsmail Haniye’nin imzasını taşıyan Filistin kaşkolünü eşimin başucuna astım.

Sekiz ay öncesine kadar ben eşime Allahın emanetiydim, şimdi ise o bana Allahın emaneti. O benim için çok kıymetli. Her gün şükrediyorum.

Başka soru yöneltmeye cesaret edemedim. Bu atmosferde soruların ne anlamı vardı ki… Tuba hanımın gözlerindeki ifadeden ve dimdik duruşundan, şükründen her şey okunuyor. Tuba hanım başlı başına, sinmemiş bir mücadele eri olarak, örnek teşkil ediyor.

DEMET TEZCAN'A SORDUK



*Yine gitmek ister misiniz?
IHH Kadın Kolları Başkanı Demet Tezcan'a Mavi Marmara'yı sorduk.

*Mavi Marmara sizin için ne anlam ifade ediyor, Mavi Marmara'ya neden katılmak istediniz?
Zulme rıza zulümdür. Filistin’de yıllar yılı süren bir zulüm vardı. Mavi Marmara zulmün azgın tufanında kurtuluş vadeden Nuh’un gemisiydi. Zira “Sakın zulmedenlere meyletmeyin! Yoksa ateş size de dokunur.” buyuruyordu Rabbimiz. Dokunmasın diye ateş elbette ama en çok da zulmedenin zulmü bitsin diye çıkmıştık yola. Zulmün ateşini söndüremesek bile tarafımızı belli etmemiz gerekiyordu ve hepimiz ağzında su taşıyan güvercin olmaya taliptik. Mavi Marmara, Hak katına şahitlik demekti. Umuda, insanlığın vicdanına kapılar araladı. Daha önce de kara konvoyu gerçekleşmişti.

Küçük çocuğum vardı talip olmamıştım yola çıkmaya ama konvoy geri gelene kadar geçen süreçte kendimi Tebuk seferinden geri kalanların içinde bulunduğu pişmanlık ateşinin yangınında buldum. Gitmek kısmet olur muydu? Gidebilir miydim? Bilmiyorum ama hiçbir girişimim olmamıştı. Mavi Marmara yola çıkacağı zaman ise “ne olursa olsun gitmeliyim” diye düşündüm nasip eden Rabbime sonsuz şükürler içindeyim şimdi.



*Saldırı esnasında neredeydiniz? Neler gördünüz? En çok neden etkilendiniz?
Sabaha kadar uyumamış olan arkadaşlarımızla güvertedeydik. Saat 04.30’da ezanın okunup, insanların namaza başlamasıyla birlikte bir anda hücumbotlar belirdi. Aynı anda tepemize asker indiren helikopterler. Ölümün ses olup geldiği an… Gaz bombası, ses bombası, göz yaşartıcı bomba, ölüm yağdıran, geminin her karesini delik deşik edip, kana bulayan silah sesleri… Bizim yolculuğumuz yarıda kesilerek Filistin’e gitmemizi engelliyordu işgalci, ama Filistin’i alıp bize gelmişti. İşgal tarihi boyunca mazlum Filistin halkına ansızın gelen baskınlarla yaşattığı ne varsa şimdi iki asra bedel, iki saatlik direniş sürecinde otuz yedi ülkenin vatandaşına onu yaşatıyordu aynıyla. Geminin her yerinde onlarca yaralı vardı. Yaralıları taşıyan erkek aktivistler, onların kanını durdurmak, yaralarını sarmak için koşturan kadın aktivistlerin canhıraş ortaya koyduğu gayret… Salonun her tarafı, her yan yaralı ve her yer kandı. Cevdet Kılıçlar’ın şehit edilmeden az önce yanımdan gidişi ve son sözleri…

Yerde yatan şehitler… Doktorların çaresizce kurtarma girişimlerinde bulundukları Uğur Süleyman Söylemez… Hayat ve ölüm… Katliam ve direniş… Öfke ve merhamet… Duyguların alabora olduğu an! İnsanlığın tüm halleri…



Kadın katılımcılar nasıldı?

Yüze yakın kadın yolcu vardı. Geminin en alt salonuna yerleşmiştik. İçimizde parlamenter, ev kadını, gazeteci… Evlerimizi arkada bırakmıştık. Eşlerimiz, çocuklarımız, işlerimiz… Türk, İngiliz, Alman, Arap… Güverteye çıkmamışlarsa eğer, kimi sohbet ediyor, kimi kitap okuyor, kimi nöbetçi olduğu kantin ve lavaboların temizliği ile ilgileniyordu. İçlerinden kimi yetimler için nakış işliyordu. Bir koltuğa ikişer, üçer sığışıp yatıyorduk. Muhteşem bir dostluk ortamı vardı ve hepimiz Filistinli kız kardeşlerimize kavuştuğumuzda onlarla paylaşacağımız anların planlarını yapıyor, hayallerini kuruyorduk. Kimi Arapça birkaç sevgi sözcüğü öğrenmeye çalışıyordu. Saldırı anında ve sonrasında ise gerçekten her milletten ve inançtan kadın büyük bir metanet ve cesaret örnekliği koydu ortaya. Bir kısmı sağlık ekibine yardım ediyordu hayatı boyunca bir arada görmediği ölü-yaralı ve kan gölü ortasında adını ilk kez duyduğu sağlık malzemelerini ulaştırmaya, yetiştirmeye çalışıyordu kan ter içinde. Gemide kurulan dostluk ortamı ise aynen devam ediyor. Muhteşem dostluklar, arkadaşlıklar kuruldu. Çeşitli, vesilelerle sürekli bir araya gelmenin imkânları oluşturuluyor.

Yaşadıklarınızdan sonra ne düşünüyorsunuz?

O birkaç saatlik saldırı ve sonrasında gelen süreç işgal tarihinin onlarca yıllık halet-i ruhiyesinin bir teşhisi, bir teşhiriydi. İşgalcinin tavrı-tutumu, yöntemi, uygulaması, gerekçesi, saldırısı ve savunması, savunurken bile en acıtıcı şekilde davranması yıllar yılı Filistin halkına karşı uyguladığı kıyım, katliam yaparken nasıl da mesnetsiz gerekçelerle ve akılla değil hayvani güdülerinden aldıkları paranoya ile sivilleri, acımasız bir şekilde bebekleri katledişinin resmini ortaya koydu. Mavi Marmara gibi bir organizasyonu yapanların söylem ve eylemlerinin aslında ne kadar doğru olduğunu, ne kadar isabetli bir karar almış olduklarını bu kararın ne kadar sağlam bir temele oturduğunu ve bundan ötürü tüm dünyanın uluslar arası mekanizmaların bu ölçüden nasiplendiklerini gördük. Mavi Marmara bir miladın adıdır. Mavi Marmara inancı, öz güveni, olabilirliği, imkânı gösterdi. Mümküne, yapılabileceklere kapı araladı. O kapıyı ardına kadar açmak ise yaşananlara şahit olan tüm insanlara düşüyor.

Tekrar gitmek ister misiniz?

Evet İnşallah.


4 YERDEN KURŞUN!



Arkadaşlar vuruldum dedim!
Mavi Marmara'da yaralanan aktivistlerden Sakaryalı Ekrem Yorgun ile konuştuk.

Mavi Marmara’ya niçin katıldınız?

Gemiye gitmeden önce 2003 yılından beri İslam’a Müslümanlara faydam olmasını istedim bir türlü olmadı. Filistin’e konvoyda gidecektim o da nasip olmadı. Mavi Marmara ile gideyim dedim en son hafta İstanbul’da gemi için toplantı vardı orda Bülent abiyi gördüm, beni bırakıp gitme dedim. O da yolcuların listesi Dışişleri Bakanlığına bildirildi dedi. Üzgün olarak Akyazı'ya döndüm. Perşembe günü Bursa'ya gittim saat 4 sıraları telefon ettiler sen de gidiyorsun dediler, sevindim. Cuma günü eşya aldım, cumartesi başörtüsü eylemi, pazartesi sabah 10’da Adapazarı’ndan Esra ben Mehmet Şimşir ile otobüse bindik.

Gemideki son günü anlatır mısınız?

Pazar günü 4-8 nöbetimiz vardı, Erzurumlu Şuayip abiyle benim. Ölmeyi göze almış anlatıyordu ben de sessizce dinliyordum. Nöbetten sonra duyum geldi herkes can yelekleri giysin dediler. Biz de 10 kişilik grup olarak kaptan köşkünün yanı 2. kattaydık. Hatırladığım gece 1'de yattım 2 buçukta uyandım diğer arkadaş yattı. Beklerken uzaktan kırmızı ve mavi iki ışığın bizden tarafa geldiğini gördük. Yaklaşık 45 dakika sürdü. Geminin arka tarafından yaklaşmaya çalışıyorlardı. Bizimkiler su, şişe vs ile engellemeye çalıştılar biz de seyrediyoruz. Derken ansızın helikopter cıktı 2 - 3 dalış yaptı ben de yan taraftan üstü seyrediyorum.

1. halatı attılar arkadaşlar aldı. 2. halatı attılar alan olmadı. Canım sıkıldı yandan cıktım, yukarı halatı aldım arkadaşlara verdim döndüğümde asker inmişti. Sonra karaltı oldu baktım 4 asker inmişti. Ateş etti sol kolum patladı, karnım sıcaklaştı, anladım ki yıkılacağım. Ne yapayım dedim, dursam kimsenin faydası olmaz, benim de onlara faydam olmaz. Merdivenlerden indim aşağıya salona geldim. Arkadaşlar vuruldum dedim. Ne oldu diyorlar, vuruldum dedim. Sedyeye yatırdılar ve o zaman can çıktı. Nefes alamıyorum çekiyorum içime hava gelmiyor. Beni atın ileri dedim ve bir koltuğa yatırdılar. Üşüdüm üstümü örttürdüm, donuyorum. İçim acıyor, su su su... Laura su getirdi ağzımda birinciyi dolandırdım. İkinciyi dolandırmadan bütün vücudum su doldu. Suyu içemedim bayıldım, 4 saat. Askerler beni geminin üstüne çıkarana kadar hiçbir şeyden haberim olmadı. Orda tamamen soydular beni utandım. 2 boynumdan 2 kasıktan iğne vurdular, dedim beni zehirlediler, bayılmışım.

İsrail askerleri tarafından vurulduktan sonra neler yaşadınız?

Hastanede gözlerimi açtım. 5 hortum takılı, derken İsrail polisi karşıma dikildi. Hıııı… Şimdi dedim İsrail’deyim. İstanbul’dan tercüman getirmişler. Net Türkçe konuşuyor. İfadeni alacağız dediler. Sorun dedim.

İlk “Kaç para aldınız da geldiniz?” dedi. Silah sokmuşsunuz, dedi. “Bunca insanları nasıl topladılar?” dedi.

Bu adamlara söyleyecek sözlerin anlamının olmadığını biliyordum. Direk yalanla başlamışlardı, sorgulamaya. Filistin'i düşündüm, yıllardır bu yalancıların zulmüne nasıl direndiler?!

Şimdi sağlık durumunuz nasıl?

Gemide Yasin suresini okudum ondan susuzluğum gitti... Allah'a dua ettim "Yarabbi eve dönünceye kadar veya ölünceye kadar bana sabır ver" dedim. Yaralandım tedavi oldum acı çekmedim. 4 kurşun yedim. Biri kolumdan, biri karnımın sağından giriyor dönüş yapıp çıkıyor. Biri karnımın sol tarafında. Diğeri kimliğimi deliyor, dik karnıma gireceği yerde duruyor ileri gitmiyor. Ve heyecanım kesilmiyor, moralim bozulmuyor, iyileşmem çok hızlı oluyor. Ölmem gerekiyordu, 4 saat boyunca iç kanaması ve kan kaybından. Ama o kadar Azrail’i (as) çağırdım, vaktimiz dolmamış. Bu yaşayacak dendi ve yaşıyorum üzgün olarak.

Benim iç duygularım bir fırtına… Çok şeyi götürür. Üstümü örtünce Esra geldi yanıma, “Ölürsem anneme selam söyle.” dedim. Ağabey sen ölme, dedi. Ölmedik yaşıyoruz, birkaç gün içinde tekrar ameliyat olacağım. Vücuda girdikten sonra patlayan kurşun iç organları parçalamış. Ama Allah koruyunca yüz kurşun yesek de yaşıyoruz.

Özlem Şahin Ermiş sordu

Kaynak: dunyabizim.com



Siz de diğerleri gibi İngilizce konuşabilirsiniz. Nasıl mı ? Tıklayın !

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.