'Acı var mı acı' şimdi de 'devrimci' oldu
Aydın Doğan'ın 'Vur kaç' taktiği uygulayan gazetelerinden Vatan'da kendisine verilen köşede kalem karalayan Reha Muhtar, solcuları Ergenekon olayına kayıtsız kalmakla suçlayan öteki solcuları, 'yumuşak solcu' olarak nitelendirdi ve 'solculuk' dersi verdi.
"İşkence tornalarından geçen 'Devrimciliği ve solculuğu istisnasız her kurumdan tescilli" ifadelerini kullanan ve kendisinin de işkence tornalarından geçmiş bir 'solcu' olduğu intibaı bırakan 'Acı var mı acı'nın mimarı Reha Muhtar, bakın nasıl 'solcu' kesildi:
Solun Ergenekon karşısındaki tavrı
Komik ve oynatanın kahkahalarla güldüğü bir olay bu...
Esasen hayatlarında faşizmin işkencehanelerinden hiç geçmemiş, bire bir saldırılarını ağır biçimde hiç yaşamamış, nerede devrimcilik ve solculuğu yaptığı pek de belli olmayan yumuşak solcular, kalkmışlar işkence tornalarından geçen “devrimciliği ve solculuğu istisnasız her kurumdan tescilli” eski tüfekleri, “Ergenekon olayına kayıtsız kalarak solculuğa ihanet etmekle” suçluyorlar...
Kendilerine “sol liberal” adını takan bu adamlar, Ertuğrul Kürkçü gibi hayatının bütününü devrimci mücadelenin içinde ve “içerde” geçirmiş eski tüfekleri, “Ergenekon’a yeterince karşı çıkmayıp, demokrasi mücadelesinde sınıfta kalmakla” suçluyorlar...
***
Bazı rezil demagoglar da “Deniz Gezmiş’lerin Türkiye’deki askeri cuntaların oyuncağı” olduğunu söyleme cüretini göstermişlerdi...
Bu adamlar kendilerine “sol liberal” adını takmış...
Bunlar solculuktan anladığı, sosyal demokrasi, sosyalizm, Marksizm falan değildir...
Bunlar sadece kelime kökeni itibariyle solcudurlar...
Yani bildiğiniz solcu değil, kelime solcusudur bunlar...
Şöyle ki:
Solcu kelimesinin kökeni Fransız İhtilali günlerine dayanır...
İhtilal sonrası kurulan parlamentoda özgürlüklerin destekcisi burjuvalar genellikle başkan koltuğunun solunda otururlardı...
Değişimlere ve özgürlüklere karşı çıkan soylular yani aristokrasisinin temsilcileri de başkanın sağında...
O dönemde başkanın solunda oturan ve özgürlükleri savunan burjuvalara solda oturdukları için solcu, sağda oturan ve değişime karşı çıkan aristokrasinin temsilcilerine de sağcı denmişti...
Bunlar da şu anda Başbakan’ın solunda oturarak “kendilerini solcudan saymaktalar...”
***
Onlara Türkiye’de solun olaylara nasıl baktığını anlatmak için bir kez Ertuğrul Kürkçü’nün söylediklerini aktarmak gerek...
Ne diyor Ertuğrul Kürkçü Milliyet’ten Devrim Sevimay’a 18 Ağustos 2008’de yayınlanan röportajda:
“Bir kere Ergenekon’a mesafeli durmak diye bir şey yok Türk solunda... Bunların yargılanıp layık oldukları yere kaldırılması şart...
Solun Ergenekon’la ilgili ortak hissiyatı ‘Oh oldu’dur... Hiç kimse ‘ah yazık oldu’ demiyor...
Ama geçmişte 12 Eylül zulmüne duyulan nefret ile şimdi Ergenekon’a duyulan nefret aynı değil...
Çünkü:
1) AKP’nin bu soruşturmayı bir anlamda Genelkurmay’ın kapısında bitirmiş olduğu o kadar açık ki, bunun gerçek bir sonuca erdirilebileceğine dair insanlarda hiçbir inanç yok...
2) Bu mesele egemenler arasında bir gerilim olarak görülüyor... ‘Polis-asker arasında bir gerilim var ve bu iki büyük kuvvetin arasındaki topa niye gireyim’ diyor insanlar...
3) Mistik bir inançla ‘Devlet adamları suç işlemiş olamazlar’ diye düşünen yaygın bir kesim var...
4) İçeri girenler arasında hiç AKP’li ve dinci olmadığı için ‘AKP karşıtlarını tasfiye ediyor’ diye bakıyorlar...
5) Soruşturma sırasında ve iddianame hazırlanırken yapılan birtakım hatalar insanlarda şüphe uyandırıyor...
6) AKP’nin haklı bir şeyi temsil edeceğine dair inanç zayıf...
7) AKP’nin ikili tavrı... Hem orduyla uzlaşıyor, hem de askerleri hapse koyuyor... Ne yapacağı çok belli değil...
8) Türkiye’de temel endişe özgürlük endişesi değil geçim endişesi... İnsanlar daha çok generalin içeri girmesiyle iktisadi koşulların iyileşmesi arasında bir bağlantı kurmuyor...”
***
Ertuğrul Kürkçü’nün söyledikleri bunlar...
Solcu olmayabilirsiniz...
Hayata ‘sol’dan bakmayabilirsiniz...
Ama solu bilmeyen, o bakış açısını öğrenmeyen, görmeyen bir insan hayatı dengeli ve anlamlı okuyamaz...
Sol bazılarına göre hayatın kendisidir...
Ona katılmasanız bile en azından dengesidir...
Tarih bunu göstermiştir...
Gelelim Ertuğrul Kürkçü’nün liberal sola yönelttiği AKP’yle ilgili eleştirilere...
O da aşağıda...
*****
“SİYASAL İSLAM’I DEVLET YAŞAMININ MERKEZİNE...”
Ertuğrul Kürkçü’ye Devrim Sevimay “Nesine inanmıyorsunuz AKP’nin” diye soruyor...
Cevap çok ilginç:
“Sorun AKP’nin bir demokrasi dinamiği olmasına imkân vermeyen öz tabiatıdır...
AKP’nin tarihsel eğilimi, sermaye hakimiyetini İslami değerlerle kalıcı kılmaktır...
Oysa çağımızda bütün demokrasi tartışması, sermaye hakimiyetinin nasıl sınırlanacağını tartışmakla başlıyor...
Taksim 1 Mayıs 2008’e bakın...
Kendinizi AKP’nin demokratik kapasitesine ikna edebiliyorsanız edin...
Türkiye’de ‘dinci gericilik’ diye bir şey vardır...
Bu gerçek de Türkiye’de apaşikar hükümet himayesinde kol geziyor...”
***
“Sol liberaller” bu gerçeğin farkında değil mi?..
Bu sorunya Ertuğrul kürkçü’nün verdiği yanıt kendisine “solcuyum ya da Cumhuriyetçiyim” diyen herkesin üzerinde düşünmesi gereken bir yanıt:
“Siyasi İslam diye bir şey var ve bu dinsel dogmayı devlet yaşamının merkezine yerleştirme eğilimi Türkiye’de ortadan kalkmış değil...
Bu var... Bu AKP’de de var...
Tayyip Erdoğan darda kaldığında ‘ulema’yı yardıma çağırırken, darda kaldığında ‘Mecelleye bakalım’ derken, hep o refleksle hareket ediyor...
Şimdi biz bunu yok mu kabul edeceğiz?..
1 Mayıs’ta Taksim’e çıkacağız dendiğinde Erdoğan ne yanıt verdi...
‘Başlar ayak, ayaklar baş olur mu’ dedi...
Bu resmen Cebrail hadisindeki kıyamet tarifi...
Bu onun sosyal hayata bakışı...
Ona göre ezen ve ezilen olacak, ast ve üst olacak, eşitlik olmayacak ve bu da kitaba uygun olacak...
Tayyip Erdoğan hayata böyle bakıyor ve bunu da dini dogmayla güçlendiriyor...
Şimdi bunu yok mu addedeceğim?..”
***
Elbette solcular, gerçek olan şeyleri “yok” addetmezler...
Sözcük solcusu değil gerçek solcuysalar eğer...
Ve tabii nemalanmıyorlarsa...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.