GDO'lu Tavuk kanser Yapıyor

GDO'lu Tavuk kanser Yapıyor
20 dakikada pişen piliçte antibiyotik olduğunu söyleyen Doç. Dr. Yavuz Dizdar'dan şok açıklama: GDO'lu yemlerle beslenen hayvanlar kanser oluyor, Ucubeye dönüşüyor. Bu tavuklar kansere davetiye çıkarıyor

Et, süt, yoğurt, sebzemeyve... Sağlıklı bir hayat için vazgeçilmez olan bu gıdalar aslında ne kadar sağlıklı? Raflardaki uzun ömürlü ürünleri yemek doğru mu? 15 dakikada pişen piliçler, gerçek tavuk mu? Vitamin deposu olduğu söylenen sebzemeyveler doğal mı? İçtiğimiz sütten yediğimiz yoğurda kadar sofralardan eksik etmediğimiz gıdalara ilişkin gerçeği İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yavuz Dizdar'a sorduk. Kanser başta olmak üzere birçok hastalığın arkasında sağlıksız gıdalar olduğunu söyleyen Doç. Dr. Yavuz Dizdar, sorularımızı şöyle yanıtladı:

* Tavuklar konusunda çok spekülasyonlar yapılıyor. Yediğimiz tavuklar sağlıklı mı?
Tavuk diye satın aldıklarımız aslında piliç, biz onları tavuk zannediyoruz. Büyümeleri amacıyla genetiği değiştirilmiş soya ile beslenen, 'sağlıklı kalsın' diye antibiyotik verilen piliçlerden tümör fışkırıyor. Hiçbir besleyici özelliği olmayan piliçler bağ dokumuzun çözülmesine, hücrelerin coşarak tümöre, kansere dönüşmesine yol açabilir. Sorun yemde, hayvanda değil. Bebek dokusuna sahip piliçler 40 günde kesiliyor. Ergenlik aşamasına geçemiyorlar. 20 dakikada pişen piliçler ne kadar sağlıklı olabilir? Tavuğun besleyici olgunluğuna geçmesi en az 4 ayda olur.

* Kısa sürede pişmesinin ne gibi bir sakıncası olabilir?
Eskiden tavuk 2 saatten önce pişmezdi. Buna yanıt olarak 'körpe hayvan' deniyor. Oysa körpelikle alakası yok. Tavuklar nasıl oluyor da, yumurta hızında pişiyor? Burada üretimde kullanılan antibiyotiklerin bağ dokusunun gelişimini engelleyici özellikleri işin içine giriyor. Antibiyotikler bir dönem 'hayvanı büyütme amacıyla' da kullanılmış, bunun sonlandırılması bile 2006'da, koruyucu antibiyotik verilmesi ise hala sürmekte. Endüstri kesimden bir hafta önce antibiyotik verilmesini durdurduğunu söylüyor, ama dokunun içindeki antibiyotiklerin arındırılması mümkün değil.

* İnsanların içtiği antibiyotikler mi tavuklara veriliyor?
Bu antibiyotikler insan tedavisinden yıllar önce çekilmiş olan ilaçlar. Çünkü enfeksiyon tedavisi görenlerde kas kirişlerinde kopmaya neden olmuş. 60-65 kişide topuk kirişi kopunca antibiyotik piyasadan çekilmiş. Fakat o antibiyotiğin üretimi durdurulmamış, besicilikte kullanılmaya başlanmış. Hayvanlarda beslemenin bir döneminde veriyorlar. Bağırsağın metabolizmasını baskılıyor. Çünkü hayvanın kendi bağırsağındaki normal mikropları ortadan kaldırdığınızda harcadığı enerji azalıyor, bağırsağın geçirgenliği artıyor. Bu da daha hızlı büyümesini sağlıyor.

* Başka ilaçlar da kullanılıyor mu?
Piliç üreticileri çabuk büyümeleri için GDO soya kullanıyor. Bu zaten işi daha baştan tartışılır hale getiriyor. Çünkü GDO'lu mısırın farelerde kansere neden olduğu, hormon sistemini bozduğu kanıtlandı. Ama iş burada kalmıyor. Tavukların büyümesinin hızlandırılması için sentetik maddeler vermek durumundalar. Mesela metiyonin denen sülfürlü bileşiğin "hidroksi analogu" diye bir sentetik türevini kullanıyorlar. Hastalıklara davetiye çıkartıyorlar.

YUMURTA TÜYLENDİRİR
Klorla yıkanan yumurtalar çocukları tehdit ediyor. Klor yumurtaya geçiyor. Kokusu kalmıyor. İçeriği değişen yumurta çocuklarda
kıllanma yapıyor

Marketlerden aldığımız kokusu olmayan yumurtalar da hayal kırıklığı yarattı. Doç. Dr. Yavuz Dizdar, bu konuda hayret uyandıran sözler sarfetti: "Yumurta doğal koşullarda üretiliyorsa, yani serbest gezen ve doğal beslenen tavukların yumurtasından bahsediyoruz, çok faydalı ve besleyicidir. Ne var ki üretim endüstriyel hale gelince, çok dar kafeslerde yemle beslenen hayvanlardan söz ediyoruz. Bu yumurtalar üstüne üstlük klorlu sıvılarla yıkanıyor. Aslen yumurta yıkanmaz. Yıkanırsa su ince gözeneklerden içine geçer, bu da yumurtanın klorlanması anlamına gelir. Klorlu bileşikler elbette yumurtansın kokmasını önlediğinden kullanılıyor. Bu şekilde buzdolabında saklanması gerekmeyen bembeyaz yumurtalar elde ediyorsunuz. İşin kötü yanı, çocuklar da bu tada alışınca bir daha gerçek yumurta yiyemiyor, "Kokuyor" diyorlar. GDO'lu yeme dayalı bu aşırı uyarılmış üretim yöntemi yumurtanın içeriğini de değiştiriyor. Aşırı tüylenme olan iki çocuğu gözlemledim. Yumurta kesilince tüylenme de geçti. Günde bir yumurta bile bu tüylenmeyi yapabiliyorsa, yumurta üretiminin tümden sorgulanması gerekir."

PORTAKAL ÖLDÜRÜYORDU
İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yavuz Dizdar, kendisini şaşkına çeviren bir anısını şöyle anlattı: "Çalıştığım üniversitede bir gün 3 doktor birden hastanelik oldu. Üç doktor da ortak tek bir portakal yemişler. Portakalı laboratuvara gönderdik, tam 20 çeşit tarım ilacı çıktı. Doktorlar ölmediklerine dua etti. Bu portakalı satan şirket de reklamlarında 'Suyunu bile denetliyoruz' diyen bir şirket..."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum