Davutoğlu Başkanlık Sistemini Anlattı

Davutoğlu Başkanlık Sistemini Anlattı
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun katılımıyla gerçekleşen AK Parti Seçim Beyannamesi ve Milletvekili Aday Tanıtım Toplantısı yapıldı.

İşte önce seçim vaatlerini ve bizzat kaleme aldığı Ak Parti'nin başkanlık sistemi hakkındaki vizyonunu açıkladı. Sonra ise Yeni Türkiye sözleşmesini okudu.

İşte Davutoğlu'nun konuşmasından satırbaşları:

"EN TEMEL İLKE İNSAN ONURUNUN KORUNMASIDIR"

Her siyasal düşünce ve düzen insana hitap etmek ve belli bir mekana dayanmak zorundadır. İnsana hitap etmeyen hiçbir siyasal düzen kalıcı olamaz. Yeni Türkiye cumhuriyetimizin yüzüncü yılına yürürken insana zamana ve mekana hakkıyla hitap eden kapsayıcı bir yenilenmenin, yeniden inşa sürecinin eseri olacaktır.  Yüz yıl önce anadolu’dan rumeli’den ortadoğu’dan gelerek sömürgeciliğe karşı mücadele eden dedelerimiz için de, Güneydoğu Asya’dan Afrika içlerine kadar, dualarla destekleyen milletler içinde İstiklal Savaşı sadece bir milletin varolma savaşı değil, kutsal bir mücadeleydi. Bugün de Türkiye Cumhuriyeti devletinin en temel ilkesi insan onurunun korunmasıdır.

"KİMSE AYRIMCILIĞA MARUZ BIRAKILAMAZ"

İnsan onurunu zedeleyen hiçbir uygulama ve politika meşru görülemez, gösterilemez. İnsan onurun ile taçlandırılan Türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı kimliği taşıyan hiç kimse hiçbir makam ve güç tarafından tahkir edilemez. Dili, ırkı siyasi düşüncesi, felsefi anlayışı ve hayat tarzı sebebiyle ayrımcılığa maruz bırakılamaz. Nefret söylemine muhatap kılınamaz. Ortak tarihdaşlık, ve hak hukuk adalete dayalı eşit vatandaşlıktır. Ortak vatandaşlık, ortak kadim geçmişimizi ve geleceğe yönelik kader bilincimizi de yansıtmaktadır.

"YENİ ANAYASAL DÜZENİMİZİN EN TEMEL İLKESİ İNSAN ONURU"

Eşit vatandaşlık ilkesi, çağdaş siyasal meşruiyetin temelidir ve bu temel hiçbir gerekçeyle zayıflatılamaz. Bu temel üzerinde cumhuriyetimizin 100’ncü yılına yürürken önceliğimiz ülkemizin katılımcı çoğulcu sivil bir anayasayla yönetilmesini sağlamaktır. Yeni anayasal düzenimizin en temel ilkesi ahlaki referansı ve ruhu insan onuru olacaktır.

Canın, aklın, neslin inancın ve mülkün korunması, kamunun sorumluluk alanlarını dokuyan evrensel insan hakları beyannamesi ise vatandaşların özgürlük alanlarını tanımlar. Düşünce inanç ifade özgürlüğü insan onurunun ayrılmaz bir parçasıdır ve anayasal koruma altında olacaktır. Bu özgürlükleri sınırlayan yegane unsur, diğer vatandaşların özgürlük alanlarıdır.

"ÖZGÜRLÜK- GÜVENLİK DENGESİNİN UYUMU..."

Kamu düzenini, insan hak ve özgürlüklerinin hayat alanı olarak görüyor, özgürlük-güvenlik kavramlarını tamamlayıcı unsurlar olarak değerlendiriyoruz. Özgürlük güvenlik dengesinin uyumunu siyasal meşruiyetin temeli olarak görüyoruz. Egemenliğin kaynağı da denetleyicisi de sadece ve sadece eşit vatandaşlardan oluşan millettir.

"ORTAK TAVIR ALACAĞIZ"

Amir olan millettir, memur olan devlettir. Meşruiyetini milletten almayan ve milletin denetimine açık olmayan hiçbir gücün, vesayetin, paralel yapının külli yada kısmi egemenliği kabul edilemez. 27 Mayıs 12 eylül gibi doğrudan, 28 şubat 27 nisan ve paralel yapı oluşumları gibi müdahaleleri kınıyor, ilerde olabilecek girişimlere karşı ortak tavır alacağımızı ilan ediyoruz.

Seçme ve seçimle hakkı en temel vatandaşlık hakkıdır, bu hak sınırlandırılamaz, yok sayılamaz, iptal edilemez.

Temsili demokrasi korunurken, yeni katılım kanalları genişletilerek, yerinden yönetim ilkesi tabana yayılacaktır.

"DENETLEMEYEN HİÇBİR GÜÇ KALMAYACAK"

Güçler ayrılığı ilkesine dayanan anayasal ilkemizde, denetlenmeyen hiçbir güç kalmayacaktır.

Millet tarafından doğrudan seçimle iş başına gelen TBMM, yasama görevini yaparken hiçbir güç tarafından baskı altına alınamaz.

Ülkemizin bütün siyasi partilerini STK’larını bu uzlaşının oluşumunda katkıda bulunmaya davet ediyoruz.

"YARGI BAĞIMSIZLIĞI ESASTIR"

Demokratik hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yargı bağımsızlığı esastır. Bu bağımsızlık, kendi içinde oluşabilecek örgütlenmelere karşı korunacak. Yani yargıçlar iktidarı benzeri oluşumların önüne geçilecektir.

Darbe dönemlerinde milli iradeyle iş başına gelen hükümetleri sınırlamak için yapılan müdahaleler sonucu, parlamenter sistem zayıflatılmış, cumhurbaşkanlığı makamıyla, başbakanlık makamı arasında 2001 krizine yol açan krizler yaşanmıştır. İdari yapının yürütme erkinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç vardır.

BAŞKANLIK SİSTEMİ

2007 yılında yapılan anayasa reformunun ilk uygulaması olarak, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle birlikte, idari yapının başklanlık sistemi yönünden yeniden yapılandırılması, hesap verilebilirliğin tesisi için gerekli görmekteyiz. 2014’te milletimiz doğrudan cumhurbaşkanını seçmiştir, bundan sonra da milletimiz kendi yöneticilerini seçmeye devam edecektir.

"BAŞKANLIK SİSTEMİNİ YASAMA VE YÜRÜTMENİN ETKİN OLDUĞU..."

Başkanlık sistemini, anayasal çerçevede yasama ve yürütmenin etkin olduğu, demokratik kontrol mekanizmalarının ön görüldüğü bir yönetim modeli olarak tasavvur ediyoruz. Bütün partileri, STK’ları, bu yeniden yapılandırma sürecine katkıda bulunmaya davet ediyoruz. Yürütme erki de yasama ve yargı erki gibi anayasal denetime açık olacaktır. Sivil ve askeri bürokrasi, ehliyet ve liyakat esaslarıyla, çağdaş bürokrasinin kurallarıyla yapılandırılırlar. Hesap verme makamında bulunan ve milli iradeyle göreve gelmiş sivil otoritete tabiidirler. Bürokrasi hiçbir gerekçeyle yatay yada paralel örgütlenmelere izin verilmez.

Devlet düzenini bozan uygulamalara karşı gereken tedbirler alınır.

Bugün bütün çağdabeyanname,ş örneklerde görüldüğü gibi ekonomik kalkınma ile demokratik hukuk devleti arasında doğrudan bir irtibat söz konusudur. Açık ve şeffaf hukuk kurallarının olmadığı ülkelerin, sürdürülebilir kalkınma gerçekleşmesi mümkün değildir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.