İşte Gül'ün Seçim Tahmini

İşte Gül'ün Seçim Tahmini
7 Haziran seçimleri konusunda konuşan Gül, "Benim tahminim şu; muhalefet partilerinin Meclis'te daha güçlü olacaklarını tahmin ediyorum ama tek parti iktidarının, hükümetin devam edeceğini öngörüyorum" ifadelerini kullandı.

Çevresi birçok sıkıntı içindeyken Türkiye'nin daha istikrarlı olmasının esas sebebinin ülkede geçen dönemde yapılan reformlar olduğunu belirten Gül, "Ülkemiz küresel mali krizden ve civardaki siyasi ve askeri çatışmalardan bir ölçüde etkilenmiş olsa da, bu etki Türkiye'nin istikrar ve dengesini bozmadı" diye konuştu.

Gül, 2 milyona yakın mültecinin kısa bir süre içinde bir ülkeye gelmesinin sosyal, güvenlik, siyasi, mali ve kültürel açıdan büyük bir olay olduğuna dikkati çekerek, bütün bu büyük yüklere rağmen Türkiye'nin dengesinin ve istikrarının sağlam durduğunu söyledi.

Türkiye'yi bu kadar sağlam hale getiren şeyin, geçen dönemde yaptıkları köklü reformlar olduğunu vurgulayan Gül, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği statüsü ve 2001'le başlayan, daha sonra benim kurduğum 2002'deki hükümetle devam eden ve uzun bir süre reformcu nitelikte süren yapısal değişiklikler ülkeyi dışarıdan gelen şoklara karşı sağlam hale getirdi. Neticede Türkiye AB ile müzakerelere başlayan bir ülke oldu. Bunun için bir taraftan Kopenhag siyasi kriterlerini, diğer taraftan Maastricht ekonomik kriterlerini yerine getirmek hedeflerimiz oldu. Çok köklü reformlar yaptık, çok yapısal değişiklikler oldu. Onlar bugün Türkiye'yi hala götürüyor ve hala Türkiye'nin bu olumsuzluklardan minimum derecede etkilenmesini sağlıyor.

Özellikle müzakere süreci içerisinde AB müktesebatını üstlenmeye başlamamızla, gerek Avrupa tarafından gerek bizden kaynaklanan yavaşlamalar olsa da, AB standartları birçok alanda artık uygulamaya girdi ve hayatımızın bir parçası haline geldi. Fakat biz burada en büyük getiriyi özellikle ilk 4-5 yıllık dönemde 2008 krizine kadarki büyümede gördük. Türkiye olağanüstü büyüdü ve bütün bu reformların karşılığını gördü."

 "SEÇİMDEN SONRA YENİ BİR BAŞLANGIÇ ŞART"
Abdullah Gül, Türkiye'de 12 yıllık iktidar döneminde bu yapılanların gayet iyi olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Ülkenin bugünkü durumu, diğer ülkelere nispeten iyi. Fakat her şey bugünden daha iyi olabilirdi. Bu bir gerçek. Ülkenin durumunu daha da iyi halde görmek mümkündü. Burada soğukkanlı bir şekilde bakarsak, 12 yıllık kesintisiz bir iktidar dönemi sonunda ilk yılların reformcu heyecanının, dinamizminin ve performansının yavaşlamasını da doğal görüyorum. Bütün demokratik ülkelerde bununla karşılaşabiliriz. Dolayısıyla önemli olan, ülkeyi yönetenlerin bunu görüp yeni bir hamle yapma ihtiyacını hissetmeleri... Özellikle son 2-3 yıllık durgunluktan sonra yeni hamle yapma ihtiyacı çok açık bir şekilde ortada. Türkiye'yi yeni bir yörüngeye oturtmak için roketleri tekrar ateşlemek gerekir. Nasıl 2000'li yılların başında ülkeyi yeni bir yörüngeye oturtup, bütün bu reformcu süreci yaptıysak, şimdi artık roketleri tekrar ateşlemenin zamanı geldi. Bunu Türkiye'nin muhakkak yapması gerekir. Buna muhakkak ihtiyaç var."

Gül, seçimin bunun için fırsat olduğuna işaret ederek, "Seçimlere gitmek için iki aydan kısa bir süre var. Herkes kendisini seçime ve seçim sonrasına göre hazırlıyor. Tabii ki halkın iki ay içerisinde nasıl karar vereceğini bilemeyiz. Açıkça söyleyeyim, benim tahminim şu; muhalefet partilerinin Meclis'te daha güçlü olacaklarını tahmin ediyorum ama tek parti iktidarının, hükümetin devam edeceğini öngörüyorum" diye konuştu.

Gelecek risk ve tehditleri gözönüne alarak seçimden sonra güçlü bir şekilde yeni başlangıç yapmanın Türkiye için elzem olduğunu vurgulayan Gül, "Son yıllardaki bütün kayıpları ancak bu şekilde telafi edebiliriz. Gerek iç meselelerden çıkan çeşitli konular gerek dışarıdan gelen çeşitli meseleler epey enerjimizi tüketti. Bu gayet açık. Dolayısıyla seçimden sonra yeni bir başlangıç şart" ifadelerini kullandı.

Abdullah Gül, bunun için önce siyasi iklimin normalleştirilmesi ve kutuplaşmanın bitirilmesi gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Aslında çok da zor değil bu; söylemle bile yapılabilecek şeyler bunlar. Söylemlere dikkat etmek, kullanılan dili buna göre değiştirmek ve yeni bir iklimin oluşturulmasının hedeflenmesi gerekiyor seçimden sonra. Belirsizliklerin giderilmesi, ülkenin tüm aktörlerinin artık belli bir noktaya odaklanmasının muhakkak sağlanması gerekiyor ki bunu muhakkak ülkeyi yöneten hükümet yapacaktır. Bu sinerjinin ortaya çıkması için, bu iklimin oluşturulmasının esas liderliğini hükümet yapacaktır. Bütün bunlar sağlanırsa inanıyorum ki son yıllarda kaybedilenler kazanılabilir; Türkiye'de yeni bir dönem yaşanabilir."

 "SEÇİMDEN SONRA İSTİKRAR DEVAM EDECEK"
Abdullah Gül, "Yeni bir döneme başlayacağız. Ben ümitliyim. Seçimlerin neticesinin nasıl olacağını kesin bir şekilde söyleyemeyiz şüphesiz ama istikrarın devam edeceği kanaatindeyim sayısal açıdan. İstikrar şüphesiz ki sadece Meclis çoğunluğu demek değildir, bunun çok ötesi vardır ama tabi ki bu birinci şarttır. Son dönemlerde geçirdiğimiz şeylerin geçici olmasını arzu ederim. Yeni bir başlangıcın yapılabileceğini ve Türkiye'nin tekrar çok iyi bir atmosfere gireceğini ümit ediyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Seçim kampanyalarının ve seçime gidiş sürecinin de Türkiye'ye yakışır şekilde olması gerektiğini belirten Gül, "Seçim öncesi meselelerin seçim sonrasına nakledilip, seçim sonrasını esir almasına fırsat vermemek gerekir. Bu çok önemli. 1950'den beri Türkiye'de yapılan seçimler düzgün olmuştur; ufak tefek bazı sıkıntılar olmuş olsa bile... Hiçbir zaman seçim meşruiyetine gölge düşmemiştir, gayet düzgün yapılmıştır. Bu sefer de böyle olacağına inanıyorum. Bunun için herkese çok görev düşüyor. Seçim heyecanında ister istemez yapılan bazı yanlışları minimum yapmak gerekir. Bu tip şeyler her ülkede olur. Sorumluluk herkesin, bütün siyasi partilerin üzerindedir" ifadelerini kullandı.

Gül, "Türkiye'deki başkanlık sistemine ilişkin itirazınızı muhafaza ediyor musunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Aslında ben cumhurbaşkanı olduğum dönemde de bana bu tip sorular sorulduğunda, Türkiye Cumhurbaşkanının yetkilerinin çok olduğunu söylemiş bir insanım. Çünkü yetkilerin hepsi 1980 Anayasası'na göre dizayn edilmişti. Bunların bir parlamenter sisteme çok yakışmadığını cumhurbaşkanı iken söylemiş bir insanım. O bakımdan gayet berrağım. Ben parlamenter sistemin iyileştirilmesinin daha doğru olduğunu önce de söyledim. Fakat bir başkanlık sisteminin demokratik olmadığını söyleyemeyiz. Bir şartla; nasıl ki parlamenter sistemin noksanlarından Türkiye çok çekmiştir; öyle olmuştur ki Türkiye'de hükümetlerin yetkisi paylaşılmıştır, gölge kabineler olmuştur ve neler neler olmuştur.

Şimdi eğer bir başkanlık sistemi söz konusu olursa, burada çok daha dikkatli olmak gerekir. Denge ve frenlerin çok açık bir şekilde yazılmış olması gerekir. Yani gelişmiş demokrasilerdeki, hukukun gerçek anlamda evrensel olarak üstün olduğu ülkelerdeki gibi eğer başkanlık sistemi söz konusu olursa, ona da 'demokratik değildir' diyemeyiz. Fakat benim tercihim, Türkiye için doğrusu, parlamenter sistemin daha da iyileştirilmesi."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum