Yalçın Akdoğan: AK Parti Güçlü Olmazsa, Korksunlar
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, muhalefet partilerinin, bir politika, vizyon, prensip ortaya koymaktan ziyade daha popülist vaatlerle, 'nasıl bir oy daha fazla alabiliriz' yaklaşımına girdiklerini belirterek, "Ama tabii bu doğru bir yöntem değil, seçmende karşılık bulacak bir yöntem değil" dedi.
Akdoğan, TRT Haber'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. AK Parti'nin seçim çalışmaları için uzun süre önce alana indiğini belirten Akdoğan, "Partimizin farkı, biraz da sürekli seçime hazır olmasından geliyor. Seçimin ertesi günü herkes belki tatile gider, seçimden sonra biz oturup çalışmaya başlarız" ifadesini kullandı.
Bir önceki seçimin mesajını doğru anlamadan, onun gereklerini yapmadan bir sonraki seçime hazırlanılamayacağına işaret eden Akdoğan, diğer siyasi partilerin bu kısmı eksik bıraktığını dile getirdi.
AK Parti'nin seçim beyannamesine ek olarak bir de "toplumsal sözleşme" açıkladığını vurgulayan Akdoğan, toplumsal sözleşmenin, yeni Türkiye'ye davet anlamı taşıdığını söyledi. Yeni Türkiye'nin, en büyük projeleri olduğunu anlatan Akdoğan, "Ama bunu tek başına yapmamız gerekmiyor. Bütün siyasi partiler, toplum kesimleriyle birlikte yeni Türkiye'yi inşa etmemiz gerekir. Yeni anayasa vesaire de bunun alt başlığıdır. Bunu gelin hep birlikte yapalım" diye konuştu.
Akdoğan, çağrılarına bir karşılık gelmediğini aktararak, şöyle devam etti:
"Kendileri de böyle bir toplumsal sözleşme deklare etmediler. Onun yerine daha popülist birtakım mesajlarla, vaatlerle bu siyasetsizlik hali açığını kapatmaya çalışıyorlar. Diğer partilerin yaptıkları açıklamalarda şu ana kadar bunu gördük. Yani bir politika, bir vizyon, birtakım prensipler ortaya koymaktan ziyade daha popülist vaatlerle 'nasıl bir oy daha fazla alabiliriz' yaklaşımı içine girdiklerini gördük. Ama tabii bu doğru bir yöntem değil, seçmende karşılık bulacak bir yöntem değil. Bir kere popülizm, hiçbir zaman siyasi karşılık bulmaz. İkincisi de vatandaş sadece son bir ay kampanyada neler yaptıklarınıza bakarak oy vermiyor. PR çalışmaları seçimi kazanmıyor. Vatandaş daha uzun soluklu bakıyor. Son 4 yılda siz ne yaptınız, ne dediniz, ortaya ne koydunuz, kritik durumlarda nasıl bir tavır takındınız? Demokratik bir duruş sergileyebildiniz mi veya 10 yılda neler yaptınız? Diyelim '27 Nisan bildirisi açıklandığında nasıl bir tavır ortaya koydunuz, Çözüm Süreci'ne hiç destek oldunuz mu veya Suriye ile birtakım sıkıntılar yaşadık, hasmane tutum takındınız. Suriye uçağımızı düşürdü, sen kendi devletini, hükümetini mi tuttun, Esed rejimini mi tuttun'. Bunun gibi onlarca konu var yakın zamanda yaşanmış. Bu konularda senin tavrın ne oldu? Seçmen biraz da buna bakıyor. Son gün ne dediğinden ziyade ömür boyu biraz da ne yaptığına bakarak hareket ediyor."
-"Siyasette güven bir günde oluşmaz"
Siyasette güvenin bir günde oluşmadığını belirten Akdoğan, AK Parti'nin 13 yılda söylediği her şeyi yaptığını, bugün söylediklerine dair de kafalarda bir soru işareti bulunmadığını ifade etti.
Akdoğan, "Biz, en çılgın projeyi de açıklasak 'AK Parti bunu diyorsa yapacaktır' anlayışı var. Bu güven AK Parti için oluştu, muhalefete böyle bir güven oluşmuş değil" dedi.
CHP'nin, son 12-13 yılda, "Bunlar irticacı, gizli gündemi var, takiye yapıyorlar, Türkiye'yi İran'a benzetecekler" siyasi argümanıyla ve laiklik üzerinden yürüyen suçlamalarla AK Parti ile mücadeleye çalıştığını söyleyen Akdoğan, şunları söyledi:
"Şimdi birdenbire bunun kesildiğini görüyoruz. 12-13 yıl milleti bir şeyle kandırmaya çalıştılar ama millet buna itibar etmedi. Çünkü bu aslında milletin değerleri ile de savaşmak anlamına geliyordu. Şimdi başka birtakım palavralara savrulmuş durumdalar. 'Siyasi, ideolojik olarak söylediklerimiz, siyaseten söylediklerimiz para etmedi. Ekonomik olarak acaba milleti kandırabilir miyiz' noktasına geldiler. Böyle baktığımızda söyledikleri şeyleri çok ciddiye alıp yorumlamak belki çok doğru olmayabilir, çünkü çok afaki birtakım şeyler var. Neticede onları da konunun uzmanlarının değerlendirmesinde fayda var."
-"Türkiye'nin artık koşar adım değil uçar adım gitmesi lazım"
Akdoğan, AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye'nin, darbe anayasalarıyla şekillenen, katı bir vesayet rejiminin bulunduğu bir "krizler ülkesi" olduğunu belirterek, AK Parti'nin "yoğun bakımda bir hastayı" devraldığını söyledi. "Yoğun bakımdaki hastayı normal odaya çıkardıklarını, ayağa kaldırdıklarını, hastanın yürümeye ve koşmaya başladığını" aktaran Akdoğan, "Ama bu yetmiyor. Türkiye'nin artık koşar adım değil uçar adım gitmesi lazım. Türkiye'nin uçuşa geçmesi lazım" diye konuştu.
Muhalefetin, iktidarın uzattığı hiçbir eli tutmadığını belirten Akdoğan, "Köprüleri atmış bir muhalefet var. Burada diyalog kanallarını nasıl geliştirebiliriz, uzlaşı zeminini nasıl güçlendirebiliriz. Bu açıdan bu çağrıları sürekli yapmak gerekiyor. Yeni dönemde yeni bir sayfa açarak, bütün bu siyaset kurumunu bir şekilde belli değerler etrafında buluşturabilmek gerekiyor. Bizim çabamız da bu" ifadelerini kullandı.
-"Bu vaatler Türkiye'yi yeniden IMF'ye köle etme beyannamesidir"
Akdoğan, "Neden bu seçimlerde bir anda özellikle CHP'nin çıkışıyla ekonomi gündeme oturdu. Eksik yaptığınız çok şey mi var? Sosyal adaletle ilgili ciddi problemler mi var, Türkiye'nin bu alanda kanayan büyük yaraları mı var" şeklindeki soru üzerine, şöyle konuştu:
"Bunların siyaseten ve ideolojik olarak vatandaşın zihnine, gönlüne hitap edebilmesi, onu bir yerden yakalayabilmesi mümkün değil. Çünkü siyaset iflas etmiş bir şey. Siyasetsizlik hali zaten popülizm üretmelerine sebep oluyor. Yani sizin bir siyaset tasavvurunuz, bir gelecek tasavvurunuz bu şekilde bunda bir zayıflık varsa popülist vaatlerle bu boşluğu doldurmaya çalışırsınız. Siyasetten anladıkları, AK Parti'yi gericilikle, gizli gündemi olmakla suçlamaktır. Bunun bir toplumsal karşılığı yok. Çünkü siz bunu dediğinizde aslında milletin değerleriyle mücadele etmiş oluyorsunuz. Bunun para etmediğini görünce 'nasıl biz milletin aklını çelebiliriz'. Bu, çok basit hayal tacirliği gibi bir şey aslında, buradan çok fazla prim yapamazlar.
Bu vaatler Türkiye'yi yeniden IMF'ye köle etme beyannamesidir. Türkiye IMF'den mücadeleyle kurtuldu, şimdi acaba nasıl tekrar IMF'nin kuyruğuna takabiliriz Türkiye'yi. Bu vaatler olursa, önümüzdeki yıl öngörülen bütçe açığı 15-16 milyar, bunlarınki 150 milyar yani 10 kat bütçe açığını büyütüyor. Böyle bir yaklaşım olabilir mi? Bir tarafta siz harcamaları 10 kat artırıyorsunuz, onun karşılığında gelirleri de artırmanız lazım ama gelirleri de azaltıyorsunuz. Harcamaları artırın, gelirleri de artırmak yerine azaltan bir formülle ortaya çıkıyorsunuz, bu tam bir komedi filmi. Bunun inandırıcılığı yok. Bu birilerinin hoşuna gidebilir ama millet bunu geçmişte yaşadı. Bir cebine koyuyorsun, öbür cebindekinden ne varsa alıyorsun ve topyekun ülkeyi uçuruma sürüklüyorsun. Ülke batarsa o senin tek tek verdiğin şeylerin hiçbiri bir anlam ifade etmez. Kuru popülizm dediğimiz bu."
-"Hayal değil serap görüyorlar"
Akdoğan, muhalefetin hayal değil serap gördüğünü ifade ederek, "Hayal gören kişi o hayali gerçeğe dönüştüren bir motivasyon üretebilir ama serap gördüğünü sanıyorsun bakıyorsun hiçbir şey yok. Ama her seçimde böyle. Bu onuncu seçim, her seçimde giriyorlar, kaybediyorlar yani bir serabın peşinde koşuyorlar ona ulaşamıyorlar. Bu kafayla da ona ulaşamazlar" dedi.
Ankara'daki seçmenlerin kendisine CHP'nin vaadlerini sorup sormadığına ilişkin bir soruyu Akdoğan, "Hiç milletin gündemine girmiş değil, böyle bir kızıştırma, rekabet vesaire böyle bir şey yok. Çünkü AK Parti ile diğerlerini bu şekilde bir yarışa vatandaş zihninde sokmuyor. Birine güven oluşmuş. Bir tanesi sana karşılıksız çek veriyor, öbürü her dediğini yapmış, bu ikisi birbiriyle aynı kefeye konamaz" diye yanıtladı.
-"Anadolu'da millet sandığı bekliyor"
Muhalefetin medya üzerinden bir algı oluşturmaya çalıştığını söyleyen Akdoğan, halkın başka bir gündemi olduğunu dile getirdi.
Akdoğan, muhalefet partilerinin millete sirayet edemediklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yüzden Anadolu'da millet sandığı bekliyor, 'Gelsin ben bir oyla oyunu bozacağım', 'Ülkenin geleceğinde ben de varım' diyor. Böyle baktığımızda AK Parti olarak arazide sıkıntı görmüyoruz. Ama şu kaygı var, bunlar o kadar afaki şeyler konuşuyorlar ki bunların konuşuluyor olması, yani bir şekilde ya olursa anlayışı, büyük bir uçurum demek, vatandaş bundan aslında kaygı duyuyor. Bunların hepsi bir popülizm yarışındalar. İşte CHP'nin 10 maddede söylediğini HDP bir ki maddede onu geçti. Bunun bir karşılığı, tutan tarafı yok. Sanki Amerika'dan demişler ki 'Al Amerika bütçesini git, Türkiye'de kullan'. Çünkü Türkiye'nin bütçesi yetmez. 100 katı olması lazım. Böyle tutarsız bir durum var."
-"Yeni Türkiye'de artık koalisyonlara yer yok"
HDP'nin seçim beyannamesi ve partilerin işbirliklerine ilişkin soru üzerine Akdoğan, şöyle konuştu:
"Geçen seçimlerde partiler arasında birtakım işbirlikleri olduğunu gördük. Oy kaymaları yerel seçimlerde olabiliyor, genel seçimde bu çok kolay bir şey değil. Ama 'HDP barajı geçmezse şöyle şöyle sıkıntılar olur', bu propagandayla kitleler etki altına alınmaya çalışılıyor. Ben de tam tersini düşünüyorum, geçmezse sıkıntı olur değil geçerse başka birtakım sıkıntılar... Yani bir siyasi partinin barajı geçmesinde sıkıntı olmaz ama bir tarafta bir terör örgütü varsa, elinde silah olan adam varsa, bunun vesayetinden kurtulamayan, onun uzantısı olan bir şekilde onun amaçlarına hizmet eden bir siyasi anlayış varsa bunun normal bir şeymiş gibi görülmesinin üreteceği başka sorunlar olur diye düşünüyorum. Böyle baktığımızda bunun kurgulandığını, bir şekilde ittirilmeye çalışıldığını görüyoruz ama bu tutar mı, çok o kanaatte değilim."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun koalisyondan bahsettiğine değinen Akdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"HDP, MHP, CHP. Şimdi MHP ile CHP yan yana gelebilir mi? HDP, MHP yan yana gelebilir mi? Bunlar birbirinin varlığına karşı olan siyasi anlayışlar. Bu bir kandırmaca, böyle bir şekilde koalisyon olma ümidi aşılayarak, milleti motive etmeye çalışıyorlar. Yani öbür türlü birinci parti olamıyorsun, iktidarda olamıyorsun. Bu millet nasıl motive olup da seçime gidecek. Bu partiler yan yana gelebilecek partiler değil. Yeni Türkiye'de artık koalisyonlara yer yok. Koalisyonlar demek krizler ülkesi Türkiye demek, yönetilemeyen Türkiye demek. Bu anlayışlarla zaten bir araya gelemezler."
-"HDP örgüt partisi pozisyonunda, Türkiye partisi olabilmiş değil"
Akdoğan, HDP'nin silahın gölgesinde ve vesayetinde bir yapısı olduğunu ancak Batı'da sanki silahı bırakmış gibi bir hava oluşturmaya çalıştığını belirterek, şunları kaydetti:
"En son Ağrı'da yaşandığı gibi şehir merkezlerinde silahlı unsurlar dolaşmıyor mu? Silahın gölgesinde bir propaganda yapılmıyor mu, Güneydoğu'da halka zulmetmiyor mu, yol kesmiyor mu, adam kaçırmıyor mu? Bu yüzden biz İç Güvenlik Paketi'ni çıkarmadık mı, tedbirleri daha artırmadık mı? Yani ortada bir terör örgütü var. Sanki bu yokmuş gibi, buharlaşmış gibi, sanki HDP de bununla hiç ilişkisi yokmuş gibi hala diyorlar ki 'Biz silahsız çözümden yanayız'. Tamam o zaman çağrı yap PKK'ya, bıraksın silahı. Sen demokrasiye inanıyorsan, demokrasiye inanmak şudur: Türkiye'de her türlü sorun demokrasiyle çözülebilir. Bu diğerinin olmaması demektir. Yani ben elime silah alıp dağa çıkacağım ve bu şekilde amacıma ulaşacağımın karşılığı, diğer kutbu budur. Buna inanıyorsan diğerinin olmaması için uğraşman lazım.
Peki sen o zaman çağrı yap, PKK'ya. Silah bırakma, şehir merkezlerinden çekilme, bu illegaliteyi durdurma, eylemlerine son verme çağrısı bile yapamıyorsun. Bu paradoksal bir durumdur HDP için, bunu örtmeye çalışıyor. Şu anda bir algı operasyonuyla aşmaya çalışıyorlar. Bu aşılabilecek bir şey değil. Şu anda hala HDP örgüt partisi pozisyonunda, Türkiye partisi olabilmiş değil, ortaya koyduğu beyanname de bunu yansıtıyor değil. Orada bakın demokratik özerklik nedir? Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden bahsetmiyoruz. Bu PKK'nın siyasi projesidir. Oradaki kasıt da, 'şehirlerde valiler seçimle gelsin', yerel yönetimleri güçlendirelim değil kantonlar üretmektir. "
HDP'nin yerel yönetimleri güçlendirme söylemiyle Suriye ve Irak'ta yapılmaya çalışıldığı gibi Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kantonlar oluşturmaya çalıştığını belirten Akdoğan, "Bunun altındaki anlayış, söylemediği şey şu: 'Güneydoğu'yu biz kanton yapalım, sahibi biz olalım, siz buraya karışmayın ama biz Türkiye'nin diğer tarafına da ortak olalım. Oralarda da söz sahibi olalım.' Aslında PKK'nın ve uzantıları olan yapının söyleyemediği şey bu" diye konuştu.
Türkiye partisi olmanın Türk toplumunun hassasiyetlerine saygı göstermekle mümkün olacağının altını çizen Akdoğan, "İşte en son Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Ermeni meselesinde aldığı kararı ortak deklarasyonla kınayalım dedik. HDP, bu konuda sözde soykırımın tanınması için önergeler veren bir parti veya bir şekilde beyannamede de bir şekilde özür dilenmesinden söz eden bir parti. Sen Türkiye'nin hassasiyetlerini bile gözetmiyorsun" ifadesini kullandı.
Akdoğan, "HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 3 dakikalık basın toplantısında, 'Erdoğan'ı başkan yaptırmayacağız' ifadesine" atıfta bulunarak, "Şimdi bu negatif siyaset. Bir şey yaptırmamayı hedefliyor, yapmayı değil. Sen çözüm sürecinin mimarına 'biz seni bir şey yaptırmayacağız' diyorsun. Bu Tayyip Erdoğan'la başlayan değil, Türkiye'nin sistem tartışmasıdır. Kronik meselelerin çözülmesinde sistemin köklü dönüşümü şarttır ve siz buna ayak diriyorsunuz" değerlendirmesinde bulundu.
"(Erdoğan'ı başkan yaptırmayacağız) diye sürekli tamtam çalmak, 'Öcalan'ı asmak gerekir' söylemi gibidir" diyen Akdoğan, şöyle devam etti:
"HDP'nin beyannamesine baktığımızda CHP'den ne farkı var? Din dersini kaldıralım, Diyanet'i kaldıralım... Toplumsal yapının, kültürel değerlerimize, manevi yapıya baktığımız zaman, toplum bunu nasıl karşılayacak? Bu CHP'in laiklik vesaire etrafında döndürdüğü tartışma. CHP bunu neredeyse bırakacak, şimdi HDP, Kürtlerin CHP'si olarak bunu üstlenmeye çalışıyor. 'Din dersini kaldıralım, Diyanet'i kaldıralım, sözde soykırımı da tanıyalım.' Bu zihniyet Batı'da başka bir ambalajla pazarlanmaya çalışılıyor, millete yutturulmaya çalışılıyor."
- "AK Parti güçlü olmazsa, korksunlar"
Akdoğan, seçim sonrasında AK Parti'nin güçlü olmaması halinde güven ve istikrarın tehdit altında olacağını belirterek, şunları söyledi:
"Şimdi sen diyorsun ki 'Çok parçalı bir yapı olsun, AK Parti mümkün olduğu kadar zayıflatılsın.' O zaman güven ve istikrar nasıl olacak? Elinin bir tarafında, yedeğinde silah olan bir yapının Meclis'te daha fazla milletvekilinin olması risk taşımıyor mu? Bu da iyi düşünülmesi gereken bir şeydir. Dengedir bu. Biri aşağı doğru giderken diğeri yukarı gider. Silahı gömersin, demokrasi ve siyaset yukarı çıkar. Hem demokratik olarak ben çok güçleneyim hem de siyasi gücüm de artsın. Bu ikisinin bir arada gitmesi mümkün değil. O korkuya kapılan iş çevreleri bundan korkuya kapılsınlar."
Silahların bırakılmaması ve HDP'nin siyasi güce ulaşmış olması durumunda, herhangi bir siyasi tıkanıklıkta veya krizde tehditvari bir yaklaşım içine girmeyeceğinin garantisi olmadığını aktaran Akdoğan, AK Parti'nin çözüm sürecini başlatarak elini taşın altına koyduğunu ve verdiği mücadelenin HDP tarafından bile desteklenmediğini ifade etti.
Akdoğan,"Çözüm süreci başarıya ulaşsa da Kürtlerin CHP'si olmaya talip olan bu Marksist Leninist ideolojiye sahip, silahı bir türlü bırakmayan bu anlayışla mücadele etmeyi sürdüreceğiz, çünkü Kürtleri onların esareti altında bırakamayız" dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.