Sultan Alparslan’ın yönetim anlayışını ortaya koyan bir başka özelliği de siyasî dedikodulara kulak asmaması, jurnallere ve jurnalcilere itibar etmemesiydi. Zaman zaman bazı tarihçiler tarafından eleştiri konusu da edilen bu tutumu doğrultusunda bir tür istihbarat servisi olarak nitelendirilebilecek olan berîd teşkilatını belli açılardan işlevsizleştirmiş, “dostlar hakkında kötü, düşmanlar hakkında iyi” haberler getirebilecekleri gerekçesiyle teşkilatın faaliyetlerine kısıtlama getirmişti. Söz konusu kısıtlamanın modern diyebileceğimiz bir bakış açısıyla hatalı bir tutum olarak nitelendirilmesi mümkün olmakla birlikte, dönemin şartları açısından değerlendirildiğinde esasen Sultan’ın kendi idaresine güvenini yansıttığı açıktır. Nitekim Sultan Alparslan ile büyük veziri Nizâmülmülk arasında geçen bir hadise ile birlikte değerlendirildiğinde, Selçuklu hükümdarının tavrı daha anlaşılır hale gelmektedir. Buna göre, jurnalcilerden biri vezir Nizâmülmülk aleyhine birtakım ithamlar içeren bir pusulayı Sultan’ın namaz kıldığı yere bırakmıştı. Vezirin ne kadar mala sahip olduğu, toplamakta olduğu yasadışı vergiler ve halka dönük olumsuz tavırları ile ilgili bilgilerin yer aldığı bu pusulayı okuyan Sultan Alparslan, daha sonra pusulayı huzuruna çağırdığı vezirine vermiş ve ona şöyle demişti: “Burada yazılı olanlar doğruysa ahlakını düzelt ve yaptığın hatalardan dön, eğer yalan söylüyorlarsa da onları affedip hatalarını bağışla ve kendilerini önemli işlerle meşgul et ki kimseye böyle iftira atacak vakitleri olmasın”. Meşhur İslam tarihçisi İbnü’l-Esîr’in, “bundan daha güzelinin daha önce hiçbir hükümdardan rivayet edilmediği”ne işaret ettiği bu davranış, Sultan Alparslan’ın yönetim anlayışının yaslandığı iyi niyet ve ahlak temelini ortaya koyduğu kadar, onun her şeyden önce kendi hal ve kudretine güvendiğini de ispat ediyordu.