Hastalar Doktora Değil Komşuya İnanıyor
Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydın Mungan, son günlerde endişe veren bir sorunu dile getirdi. Tedavi sürecine başladıkları hastaların kontrole gelmeyerek sağlıklarını tehlikeye attıklarını belirten Mungan, hastalığın ilerlemesinin ardından yapabilecekleri müdahalenin sınırlandığını söyledi.
Hastaların kontrol için belirtilen sürede gelmek yerine daha ileri bir tarihte kendilerine başvurduğunu ifade eden Dr. Mungan, şöyle konuştu:
“Hastalarımızı biz iyi bilgilendiriyoruz. Ancak hastalarımız genel olarak kendi sağlığını önemsemiyor. Son zamanlarda karşılaştığımız bir sorun olarak söylüyorum. Bizlerin çektiği kaygıyı kendileri göstermiyor. Örneğin bir hastamıza böbrekten idrar yoluna giden bir ‘kateter’ taktık. Bunun üç ay maksimum altı ay kalması gerektiğini kendisine sıkı sıkıya belirttik. Hastamız 17 ay sonra şiddetli karın ağrıları ve düzeltilemeyen idrar yolu enfeksiyonu, ağrı, ateş ve genel durum bozukluğuyla kötü bir vaziyette bize geldi.”
“DOKTORA GELMEYİ GEREK GÖRMÜYORLAR”
Böbrek kanalı ile idrar yoluna giden “kateter” isimli parçanın zamanında alınmadığı için hastanın sağlığını tehlikeye attığını belirten Mungan, kontrol altında tutulabilecek durumlar sebebiyle hastaların hayatlarını kaybetmelerini istemediklerini söyledi.
Hastasında tanık olduğu bir durumu aktaran Prof. Aydın Mungan, sözlerine şöyle devam etti:
“Hastalarımıza neden gelmediğini sorduğumuzda aile meclisinin toplandığını ve öyle dakika başı doktora gitmeye gerek olmadığı yönünde karar alındığı yolunda şaşırdığımız bir cevap aldık. Yaptığımız tetkiklerde kateterinin böbrek ve idrar kanalına yapıştığını ve üzerinde kocaman taş oluştuğunu gördük. Hastayı bu konuda bilgilendirdik ve ameliyata almak zorunda kaldık. Tabi bu ciddi bir ameliyat. Böbrek kanalı kopabilirdi. Taş nedeniyle zarar görebilirdi. Başarıyla sonuçlandırdık ama bu bizim karşılaştığımız tek hasta değil. Bunların sayısı giderek fazlalaşıyor. Biz bundan dolayı kaygı duyuyoruz. Hatta ameliyat sırasında çektiğimiz fotoğrafları hasta yakınına verdik. Yakını da aile meclisi ile görüşüp yaşanan durumu ailesi ile tartışacağını söyledi. Umarım bir fayda olur. Bir daha bu tür hastalarla karşılaşmayız.”
“HASTALIK NE KADAR YAYILIRSA TEDAVİ ŞANSINI YİTİRİYORUZ"
Başlangıç halinde mesane kanserine yakalanan bir hastayı erken teşhis ettiklerini belirten Prof. Dr. Aydın Mungan, hastayı sıkı sıkıya bilgilendirmelerine rağmen dört yıl sonra kendilerine geldiğini aktardı.
Prostat kanserine yakalanan bir diğer hastanın iki yıl sonra hastaneye başvurduğunu söyleyen Mungan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hastalarımız bir nevi doktorculuk oynuyor. Ama bu sadece bir örnek değil. Mesane kanseri hastamız var. Dört sene sonra geldi. Başlangıç halinde yakalamıştık. İlaç tedavisi verecektik. Hasta tedaviye gelmedi. Şimdi vücudunun her tarafına yayılmış vaziyette geldi. Daimi olarak idrarından kan geliyor. Yapılabilecekler çok sınırlandı. Yine prostat kanseri bir hastamız var. Üç ay sonra kendisine gelmesini söyledik. İki yıl sonra geldi. Hastalık yayılmış. Biz hastalık ne kadar yayılırsa o kadar tedavi etme şansını yitiriyoruz. Hastaya niye gelmediğini sorduğumuzda benzer bir yanıt aldık. Hasta; kendisini iyi hissettiği için hastaneye gelmediğini söyledi.”
“HASTA DOKTORU DEĞİL KOMŞUSUNU DİNLEMEYİ TERCİH EDİYOR”
Hastanın tedavi sürecinde doktor yerine komşusunun söylediklerine itibar ettiğini belirten Prof. Dr. Aydın Mungan, ameliyat olması gereken hastanın komşusunun sözlerine inanarak ilaç tedavisi olmak istediğini hatırlattı.
Hastaların kendi sağlıklarını ciddi şekilde tehlikeye attığını söyleyen Mungan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Başka bir sorun hastalar sadece komşusunu, kahvedeki arkadaşını veya kendisi durumundaki kişileri dinlemeyi tercih ediyor. Doktoru, uzmanı, aile hekimini, doçenti veya bir profesörü dinlemiyor. Yaptığımız araştırma sonucunda doktorun verdiği bilginin hastaların tedavi seçenekleri üzerine bir olumlu etkisi olmuyor. Hasta arkadaşından, komşusundan veya kahvedeki kişiden duyduğu bilgi ile geliyor. Yani hastaya ‘Ameliyat ol, iyileşirsin’ diyorsa hasta bizim yapacağımız ilaç tedavisini kabul etmiyor. Ya da komşusunun ‘Bana bu ilacı verdiler. Al kullanırsan iyi olur’ diye geliyor. Hastaya anlatıyoruz, bilgi veriyoruz. Ama hasta ‘Hocam sen bana o ilacı yaz. Ben o ilacı alayım’ diyor. Yani biz yeterli bilgi vermemize ve hastalık hakkında bilgilendirmemize rağmen istediğimiz noktaya ulaşamıyoruz.”
“KONTROLE GELİNMEDİĞİNDE TEDAVİ UZUYOR”
Tedavi sürecinde kendini iyi hissettiği için doktora başvurmadığını belirten 61 yaşındaki Cemal Çelikçi ise iki yıl sonra doktora başvurdu. Sağlık durumunun bozulması üzerine tekrar doktora başvurduğunu söyleyen Çelikçi, şöyle konuştu: “İlk etapta prostat başlangıcıymış. Hocam Allah razı olsun 2009’da ameliyata girişti. Başarılı bir ameliyat geçirdim. Sonra ışın tedavisi gördüm. 2013’ten sonra kendimi iyi hissettiğim için ilacı bıraktım. Ama sonra şikayet olmaya başladı. Biraz da maddi durumdan gelemedik. Çocukların düğün derdi derken bu işi aksattık. Doktora başvurduğumuzda tekrar hastalığın tekrar eskiye döndüğünü gördük. Tekrar tedavi sürecine başladık. Şu an durumum iyi. Kontrole gelmediğiniz zaman tedavi sıfıra iniyor. Tedavi süreci uzuyor. Ben bunu öğrendim.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.