Nalet olsun dizilerde lanet okuyanlara..

Nalet olsun dizilerde lanet okuyanlara..
Kurtlar Vadisi'ndeki Muro isimli bir karakterin "Nalet olsun içimdeki insan sevgisine" cümlesi büyük küçük, okumuş cahil hemen herkesin ağzına süs oluverdi.

Kurtlar Vadisi'ndeki Muro isimli bir karakterin "Nalet olsun içimdeki insan sevgisine" cümlesi büyük küçük, okumuş cahil hemen herkesin ağzına süs oluverdi. Bu cümle şimdi konulu bir filme de adını verdi. Şimdilerde ise "Komedi Dükkanı" isimli programın oyuncusu tarafından en çok kullanılan sözlerden birisi şu oluyor; "Allah beni kahretsin!" Artık selamlaşmak yerine nerdeyse lanetleşiyor insanlarımız, gençlerimiz. İçimizdeki insan sevgisine bile lanet ediyoruz! Peki Peygamberimiz lanet okunan bir deveyi ne yapmıştı. İşte cevabı;

DİZİLERDEKİ BEDDUALARA FARKLI BİR BAKIŞ

Enes b Malik (RA)'den:

" Peygamber Efendimize yıllarca hizmet ettim.
Bana, ne bir gün kötü laf söyledi, ne tokat attı, azarlayıp kovdu, ne ekşi yüz gösterdi, ne de yapmamı emrettiği bir işte gevşeklik gösterdiğim zaman, 'niçin yapmadın' dedi.
Şayet ev halkından birisi dese:
Çocuktan ne istiyorsunuz?
Allah dilememiştir ki yapmadı. Yoksa yapardı, diye beni azarlamaktan onları men ederdi.

Delail; s. 57 (Buhari ve İmam Ahmed'den nakil)

                                                                                                Selamdı Bize Yakışan, Lanetleşmek de Nereden Çıktı!

Hani, eskiden çok samimi olduğunuz, çok yakından tanıdığınız ve de iyi biri olarak bildiğiniz bir insanı, yıllar sonra tamamen değişmiş ve olumsuz yönde bozulmuş olarak görseniz nasıl tepki verirsiniz, nasıl şaşırırsınız değil mi? Saflık ve temizlik gitmiş yerine kesafet ve kirlilik gelmiştir. Bu âni farkındalık sizde aşırı üzülmeye sebeb olur büyük ihtimal.

Fakat bu değişime yıllar sonra birden şahid olmak yerine, yıllar boyu o şahsın hep yanında kalarak seyrediyor olsaydık mutlaktır ki bu kadar tepki vermez hatta belki farkına bile varmazsınız. Tıpkı sıcak ya da soğuk suya birden atlamakla kendimizi yavaş yavaş ısındırarak girmenin arasındaki fark gibi…

Toplumları da insanlara benzetirsek, içinde bulunduğumuz şu anki toplumun halet-i ruhiyesini bundan yıllar öncesi tahmin edemezdik galiba. Olmaz ya, tarihten biri çıkıp gelse de bizim şu hâlimizi görse büyük ihtimal bu değişim karşısında büyük bir şok yaşardı. Çünkü geçen zaman içinde cidden büyük bir değişime uğradık. Eğer bu bizim gözümüze batmıyorsa bu değişimin içinde olduğumuzdan ve yavaş yavaş bizim de bu değişimi geçiriyor oluşumuzdandır.

 

Aslında değişen çok yanımız var ama ben bu yazımda son zamanlarda ağızlarda sakız gibi yaygın olan "lanetleşmeyi" konu etmek istiyorum. Ön plana çıkması, gençler arasında daha çok kullanılmaya başlanması bir sanatçının "Allah belanı versin" isimli şarkısıyla oldu gibi gözüküyor. İnsanların dillerinde nerdeyse selamlaşma gibi durdu bu söz. Bu kadar "bela"yı anmanın sonu ne oldu peki? Söz konusu sanatçının ağır bir kaza geçirmesi… Aslında bu sanatçıdan önce de "Allah belanızı verecek" tarzı konuşmaları sanatçıların ağzından duyardık. Belayı, lanetleşmeyi nedense sanat camiası basitleştirdi halkın nazarında. Kurtlar Vadisi'ndeki bir karakterin "Lanet olsun içimdeki insan sevgisine" cümlesi ise büyük küçük, okumuş cahil hemen herkesin ağzına süs oluvermişti sanki. Şimdilerde ise Komedi Dükkanı isimli programın oyuncusu tarafından en çok kullanılan sözlerden birisi şu oluyor; "Allah beni kahretsin!" Bu saydığımız sanatçıların ya da karakterlerin ne yazık ki insanlar tarafından takib edilen ve de örnek alınan kişiler olması bu tür lanetleşme ve belayı anma/çağırma cümlelerini daha sık kullanılır hâle getiriyor.

Askeriyede de yanlış aklımda kalmadı ise cezalı bir ağaç, bir tank ya da başka herhangi bir şeyi bulabilirsiniz. Sebebi ise o ağacın, tankın ya da her ne ise onun bir ölüme neden olmasıdır. Farz-ı muhal bir asker kendini ağaca asmışsa o ağaç artık cezalıdır ve o ağacın yanına kimse yaklaşamaz. Aslında çok tuhaf bulurdum bu kuralı. Ne suçu vardı ki ağacın o askerin ölümünde? Ama okuduğum bir peygamber sözü sanki askeriyedeki kuralın temelinin nereye dayandığını açıklıyordu. Şöyledir bahsettiğim hadise;

"Resul-i Ekrem sallalahu aleyhi ve sellem ile yapılan bir yolculukta Medineli bir hanım devesinin üzerinde seyahat ediyordu. Devesi hızlı gitmediği için canı sıkıldı ve hayvana lanet etti. Onun sözlerini duyan Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

''Devenin üzerindeki, eşyalarını alınız, deveyi de salınız gitsin. Çünkü o hayvan lanetlenmiştir.''

Bu olayı anlatan İmran sözünü şöyle tamamladı: O boz deve hâlâ gözümün önündedir. İnsanların arasında dolaşırdı da, kimse ona dokunmazdı." (Müslim, Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud)

Evet, peygamberimiz bir defa lanetlendi diye deveyle ilişkinin kesilmesini istemişti. Belki askeriyedeki kötü olaylara sebebiyet veren herhangi bir şey de acılı yürekler tarafından lanetlenmişti, kim bilir?

Demek istediğim, biz lanetleşmeyi bilmez iken ve elimizden geldiği kadarıyla lanetleşmekten uzak durur, bela/kahr istemez iken şimdi geldiğimiz duruma bakın! Artık selamlaşmak yerine nerdeyse lanetleşiyor insanlarımız, gençlerimiz. İçimizdeki insan sevgisine lanet ediyoruz! Bir defa lanet edilen bir şeyden hayr gelseydi emin olun bu, o deve olurdu. Ama gelmiyor demek ki lanetlenen kendi hâline bırakılıyor.

Halbuki, lanetleşmeye kurban ettiğimiz selamlaşmak bir duadır, güven duygusu vermektir, Allah'ın adını anmaktır, tebessümdür, cennete dikilen bir ağaçtır. Bu konuda başta sanatçılar olmak üzere hepimize görev ve mesuliyet düşüyor. Bu tür kötü sözlerin yayılmasını engellemek kadar kullanmamak da elzemdir. Yoksa bu kadar çokça anılan lanet, bela ve kahr altında hep beraber kalıveririz.

Son söz yerine selam verelim sizlere; "Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi hepimizin üzerine olsun!"

Ümit Demir-haber7

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.