Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Uzman Psikolog Şengül Demirsoy Böcü, travma sonrası stres bozukluğunun (TSSB) gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır yaralanma, bireyin fiziksel bütünlüğünü tehdit eden bir durumla karşılaşması, böyle bir duruma tanık olma gibi ağır bir psikolojik travma sonrasında ortaya çıkabilen ciddi bir psikiyatrik hastalık olduğunu söyledi.
Travmatik olayın tekrar tekrar yaşanması, olayı hatırlatan uyaranlardan kaçınma ve artmış uyarılmışlık gibi özgül belirtilerle kendini gösterdiğini belirten Özel FBM Tıp Merkezi Uzman Psikologu Şengül Demirsoy Böcü, "Çocukluğumuzdan bu yana birçoğumuz ya bir travmatik olaya şahit olmuşuzdur ya da bizzat böyle bir olay yaşamışızdır. Sevdiğimiz birini kaybetmek, ciddi bir hastalık ya da kaza geçirmek, deprem, sel, yangın gibi büyük afetler yaşamak veya kişisel saldırıya ya da tacize uğramak bunlar arasında sayılabilir. Travmatik yaşantıların insan yaşamını derinden etkileyen oldukça karmaşık duygu, düşünce ve davranış görüntüleri ortaya çıkardığı bilinen bir gerçektir. Çünkü travma anında kişi karşı konulmaz bir güç ile yüz yüze gelir ve aniden ortaya çıkan bu yaşantı bireyde yoğun korku, çaresizlik, dehşet duyguları oluşturur ve kişi geri çekilme ve kaçınma davranışları gösterir" dedi.
Travma olaylarının kişiye verdiği zararların günler boyunca sürebileceğini belirten Böcü, "Birçok insan için bu duygular, düşünceler ve davranışlar kısa sürmekte ve geçici olabilmektedir. Ancak bazı kişiler için bu olumsuz etkiler travmatik olaydan çok sonra bile devam edebilmektedir. Geçmişte yaşanan travmanın birer hatırlatıcısı olan yeni deneyimler ve durumlar karşısında, birey travmatik olayı hatırlamakta bunun sonucunda da günlük yaşamını, kişilerarası ilişkilerini ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen durumlar tekrar ortaya çıkmaktadır. Müdahale edilmediği takdirde, bu kişiler için travmanın olumsuz etkileri ne yazık ki yaşamları boyunca devam edebilmektedir. Kişinin travmatik olaylara gösterdiği tepkiler aynı zamanda travmanın doğasına bağlı olarak da değişmektedir. Yani travmatik olaylar süregenlikleri açısından akut veya kronik olabilmektedir. Olayın etki süresi saniyeler, saatler veya günler boyunca sürebilmektedir. Travmatik durumun oluşturduğu tahribat ya da kişiye verdiği zarar, bu olayın çocukluk döneminde yaşanmasına, insan kaynaklı olmasına ve uzun süre devam etmesine bağlı olarak artmakta ve olumsuz etkileri yaşam boyu devam edebilmektedir. Bu etmenlerin en önemlileri mağdur kişinin yaşı, cinsiyeti, eğitim düzeyi, kişilik yapısı, travmanın niteliği, şiddeti, kişi tarafından nasıl anlamlandırıldığı ve travma sonrasında kişinin sahip olduğu sosyal ve ekonomik destektir. Sosyal destek dediğimiz ise zor durumda kişinin yanında olabilen ve ona destek veren yakın arkadaş ve aile çevresidir. Travmatik yaşantıya yüklenen anlam da, aynı zamanda bu zor durumla nasıl baş edileceğini ve yaşamın yeniden nasıl kurulacağını da etkiler. Travma sonrası yaşanan yas dönemi veya acı zamanla azalır veya kendiliğinden geçebilir. Hatta bir süre sonra kişi normal hayatını yaşamaya devam edebilir. Çoğumuz travmatik olaydan sonra kendiliğinden iyileşiriz. Ama bazı kişiler travmatik olaydan sonra aylar, hatta yıllar geçse bile iyileşemeyebilir, yaşanan travmadan dolayı aşırı stres veya kaygı yaşamaya devam ederler. Bu kişiler sık sık olayı tekrar yaşıyor gibi görüntülerini yani flashback görebilir veya olayla ilgili rüyalar ya da kabuslar görebilir. Rahatlamak, konsantre olmak, yemek yemek veya uyumak gibi kolay şeyler zorlaşır, kendilerini sevdiği kişilere yabancılaşmış gibi hissederler. İşte bu durumda travma sonrası stres bozukluğundan söz edebiliriz. Travmatik bir yaşantıdan hemen sonra ortaya çıkan stres tepkilerinin uzamasıyla beliren tablonun 3 ay ya da daha uzun sürmesi durumu "Travma Sonrası Stres Bozukluğu" olarak adlandırılır ve travmadan bir ay sonra yoğun miktarda görülen akut stres tepkilerine nazaran yıllarca sürebilecek çok daha ciddi bir duruma işaret eder. Bir travmatik olaydan sonra neden bazı insanlarda TSSB oluşur ve bazılarında oluşmaz bu tam olarak bilinmemektedir. Fakat, travma ne kadar ciddi, uzun süren ve tehlikeli olursa, kişinin TSSB geliştirme ihtimalinin de o kadar yüksek olduğu düşünülmektedir. Özellikle, başka insanlar tarafından yapılan travmalar yani tecavüz, savaş veya saldırı TSSB'nin ortaya çıkmasında daha yüksek bir neden oluşturmaktadır" diye konuştu.
TSSB'nin üç tip belirti kümesi olduğunu ifade eden Böcü, "Birincisi travmanın anılarından kurtulamamak. Çok rahatsız edici, beklenmedik şekilde oluşan, travmayı tekrar yaşıyormuş gibi görüntüler, hayaller, rüyalar veya kabuslar görmek, olayı hatırlatan bir şey olmasa da sürekli akla gelmesi, olay hatırlandığında çarpıntı, terleme gibi bedensel rahatsızlık duyulması. İkincisi de travmayı hatırlatan durumlardan kaçınmaya çalışmak yani olay hakkında konuşmaktan kaçınma, olayla ilgili görülen etkinliklerden kaçınma, duygusal olarak uyuşuk olmak ve travmayı hatırlatan insanlardan, olaylardan aktivitelerden kaçınmak, uzak durmak. Üçüncüsü ise aşırı derece tetikte olma belirtileri. Uykuya dalmada veya sürdürmede güçlük, dikkati toplayamamak ve konsantre olmakta zorlanmak, tedirgin olmak, hemen sinirlenmek ve öfkelenmek, küçük seslerle irkilmek gibidir. Bu tepkilerin içeriği, biçimi ve şiddeti kişiden kişiye değişmekle birlikte, bu tepkiler genelde ilk bir ayda "olağandışı bir olaya verilen olağan tepkiler" olarak nitelendirilmektedir" şeklinde konuştu.
Travma yaşayan herkesin genellikle tedavi görmesi gerekmediğini belirten Böcü, "Normalde travmatik yaşantı sonrasında zaman geçtikçe ve aile, arkadaş veya çevrenin de yardımıyla travmadan sonra kişiler iyileşebilirler. Fakat belirtiler bir kaç haftayı geçerse ve zaman içinde azalmak yerine artarak hayatı etkiler hale gelirse bir profesyonele danışmak ve yardım almak önemlidir. TSSB tanısı konmuş kişilerin bireysel, sosyal ve mesleki yaşamları çok ciddi bir biçimde etkilenebilir ve kişiye zarar verebilir. Neyse ki, TSSB ve diğer anksiyete bozuklukları için tedavi gören çoğu kişi tedaviye olumlu yanıt verir ve hayatların kalitesinde yükselme izlenir. TSSB'nda kullanılan başlıca tedavi yöntemleri arasında EMDR, Bilişsel Davranışçı Terapiler (BDT), maruz kalma terapisi (exposure therapy), anksiyete ile baş etme programları ve ilaç tedavisini sayabiliriz" ifadelerini kullandı.
Kaynak:İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.