Ünlü ilahiyatçı Hayrettin Karaman doğada bugün yaşanan kaos ve olumsuzlukların Rum suresi 41. ayette anlatıldığını söyledi.
O AYET NE DEMEK İSTİYOR?
Rum Suresi 41. ayette Allah: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah –dönsünler diye– işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor'' buyuruyor. Bu ayetin anlamı ne peki? Karaman'ın açıklamaları şöyle:
SURE YAŞANAN KAOSUN SEBEPLERİNE DİKKAT ÇEKİYOR
Rum suresi 41. âyet bugün karşı karşıya bulunduğumuz büyük ve kapsamlı kaosun sebeplerine dikkat çekiyor.
DOĞAL ÇEVREDE YOĞUN BİR ÇÜRÜME VAR
Muhammed Esed'in dediği gibi: “Böylece, günümüzde korkunç bir şekilde –üstelik henüz kısmen– ortaya çıkan doğal çevremizdeki yoğun çürüme ve tahribat, burada 'insanın kendi yapıp ettiklerinin bir sonucu', yani insanın, kendini tahrip eden –çünkü katı materyalist bir temele dayanan– teknolojik gelişmelerin ve insanlığı daha önce hayal bile edemediği ekolojik felâketlerle karşı karşıya getiren çılgınca faaliyetlerin bir sonucu olarak öngörülmüştür:
OLUMSUZLUKLAR DİZGİNLENEMİYOR
Toprağın, havanın ve suyun, sanayi atıkları ve şehir çöpleri yüzünden dizginlenemeyen bir şekilde kirlenmesi; bitki örtüsü ve denizlerin artan bir şekilde zehirlenip yok olması; yaygın uyuşturucu ve görünürde 'faydalı' ilâç kullanımı sebebiyle insanın kendi bedeninde ortaya çıkan her türlü genetik bozukluklar ve insanlara yararlı birçok hayvan türünün giderek yok olması...
OLUMSUZLUKLARIN SEBEBİ NE?
Bütün bunlara, insanın sosyal hayatındaki hızlı bozulmayı ve çürümeyi, cinsel sapıklıkları, suçları ve şiddeti ve son aşamada nükleer dehşeti ilâve edebiliriz. Bunların tamamı, son tahlilde, insanın Allah'a ve mutlak mânevî/ahlâkî değerlere karşı umursamazlığının ve bunun yerine, 'maddî ilerleme'yi tek önemli hedef sayan inançlara tutsaklığının bir sonucudur” (II, 828-829).
AYETTE UYARI YAPILIYOR
Yeryüzündeki ve uzaydaki olumsuz gelişmeler ile bu âyetteki uyarı arasında bağ kurulurken, –bazı kimselerin yaptığı gibi– Kur'ân'ın teknolojiye ve maddî ilerlemeye karşı olduğu tarzında aşırı bir yoruma kayılması, âyeti amacı ve anlam çerçevesi dışına çıkarmak olur.
GENEL BİR GEREKÇE ÜZERİNDE DURMAK UYGUN OLUR
Yine, doğal çevredeki her türlü bozulmayı münhasıran günah kavramından hareketle gerekçelendirmek doğru olmaz; âyette “insanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden” buyurulduğu dikkate alınarak insanların her şeyi yerli yerince yapmamaları tarzında genel bir gerekçe üzerinde durulması uygun olur.
BU TANINMIŞ BİR FIRSAT
Öte yandan âyette insanlara yapıp ettiklerinin bir kısmını tattırmanın gerekçesi “dönebilsinler diye” şeklinde açıklandığına göre, beşeriyetin bu olumsuzlukları yaşaması, yine onların eğriyi doğrudan ayırt etmeleri için tanınmış bir fırsat ve insanın dünya hayatındaki varlık sebebi olan sınavın toplumsal boyutu olarak değerlendirilmeli ve herkes insanlığın bu ortak serüveninden dersler çıkarmalıdır.