Abbas’ın Riyad ziyaretinde neler oldu?
Suud- İsrail ilişkilerinin normalleşmesi neden tehlikeli?
Gelecekte kral tahtına oturma planları ve İran’ın Arap bölgesindeki etkisi ile savaşmak için prens Muhammed Bin Selman tabuları yıkan işlere imza attı. Bunlara onlarca prens ve bakanın tutuklanması ve İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi de dâhil.
Filistin sorununu çözmeden Arapların İsrail boykotunu sonlandırmak, hem Suud’un hem Filistin’in zararına olur.
Geçtiğimiz Perşembe günü İsrail ordusu personel şefi Gadi Eizenkot, bir Suudi haber yayıncısına verdiği ilk röportajında “İsrail, İran konusunda Suudi Arabistan ile bilgi paylaşmaya hazırdır” dedi. Aynı şekilde geçtiğimiz hafta İsrail ile Suudi Arabistan, BM İnsan Hakları Konseyinde Suriye çözümü aleyhinde ilk defa dayanışma içinde oldular. Dahası, İsrail iletişim bakanı Eyub Kara Suud’un büyük müftüsü Abdul Aziz El Şeyh’i, İsrail hakkında söylediği dostça sözler için İsrail’e davet etti.
İsrail ile atılan adımları meşrulaştırmak için Suud, geçtiğimiz hafta Trump’ın özel danışmanı Jared Kushner’ın barış planını kabul etmesini istemek için Mahmud Abbas’ı Riyad’a davet etti. Suud-İsrail barışı da Kushner barış planının bir parçası. New York Times’a göre öneri, diğer normalleştirme ölçülerinin yanı sıra Suud, Mısır, Ürdün ve BAE ile “iş adamları için vize ve telekomünikasyon bağlantıları” içerebilir.
Eğer Muhammed Bin Selman, planı uygularsa Suud’un İslam dünyasındaki liderlik pozisyonunun meşruiyetini kaybetmiş olur.
Abbas’ın işbirliği, Suud-İsrail normalleşme süreci için zaruri. İşbirliği olmadan Suudi hareketi, Müslüman ve Arap kimliğiyle Filistin’e ihanet etmiş sayılır. Abbas’ın Riyad ziyaretinde neler olduğu pek bilinmese de bazı haberlere göre Suud yönetiminin Abbas’a “ya planı kabul et ya da istifa et” yönünde baskıda bulunduğu söyleniyor.
Kushner’ın planı yakın zamanda gerçekleştiğinde Abbas’ın üstündeki baskı artacak. O zaman Filistin yönetiminin ayakta kalmak için ABD ve Suud’un mali desteğine ihtiyacı olacak.
Buna karşın, Kushner anlaşması Filistin milli projesine karşı hiç adil olmayacak. Anlaşma, İsrail için Suud boykotunu kaldırmak gibi stratejik kazanımlar sağlamasına rağmen Filistin için sadece finansal yardım, mahkumların serbest bırakılması ve yerleşkelerin dışında yerleşimcilerin aktivitesinin kısmen kısıtlanması gibi taktiksel kazanımlar sağlayacak.
Kushner anlaşması 2002 Suud destekli Arap barış planını bölecek. Plan, İsrail’in 1967’de işgal ettiği bütün Arap topraklarından tamamen çekilmesi karşılığında İsrail’e normalleşme sunuyordu. Kushner planını Abbas’ın kabul etmesi için baskı yapmakla Suudi liderliği, İran’a karşı ittifak oluşturmak için İsrail’le ilişkilerini kısmen normalleştirerek kendi girişimini baltalıyor.
Dahası, Suud normalleştirme planı bu gidişle Filistin iç mutabakatını karmaşaya sokacak. Gazze’de İran etkisini sonlandırmayı amaçlayarak Suudi Arabistan’ın yakın müttefiki Mısır, Filistin uzlaşısına aracılık etti-kimilerine göre dikte etti- .
Abbas’ı daha fazla baskıya maruz bırakmak için Suud, Abbas’ın düşmanı Muhammed Dahlanı Abbas’la aynı zamanda Riyad’a davet etti. Maksat güya ikisinin Fetih’in iç mutabakatını konuşmasıydı. Yani Suud, Abbas’ın Kushner anlaşmasını kabul etmemesi ihtimaline karşı sahneye Dahlan’ı çıkardı. Bazı yorumcuların gözlemlerine göre Ramallah’a dönüşünün ertesinde Abbas, Dahlan destekçilerine karşı sıkı önlemler aldı, bir bakıma bu Suud baskısına direnişin bir simgesidir.
Sadece birkaç gün sonra Filistin yönetiminin başına başka bir bomba patladı. Pazar günü, ABD yetkilileri Filistin Kurtuluş Örgütü Washington ofisinin lisansını yinelemeyeceğini bildirdi-tesadüf değil herhalde-. Aslında bu Abbas’ın Suud-ABD baskısına mukavemet ettiğinin göstergesidir.
Bu anlaşma ile uyumlu olarak, Fetih Merkezi Komite üyesi ve Abbas’ın muhtemel haleflerinden biri Muhammed Shtayyeh “Uzlaşı, Filistin davası pahasına bölgesel bir siyasi proje için basamak olmayacak” dedi.
Filistin halkı Kushner anlaşmasının şartlarını büyük çoğunlukla ret edeceği için Suud’un talepleri, Filistin başkanını çok zor bir duruma düşürdü. Bu durum eski başkan Yaser Arafat’ın 2000’de Camp David ile ABD baskısıyla Ehud Barak’ın batı Şeria ve Gazze’den kısmen çekilme planını ile Yüz yüze kaldığında düştüğü ikilemi hatırlattı. Camp David anlaşmasından hemen sonra, Arafat kenara çekildi ve iki yıl sonra gizemli şekilde öldü. Abbas’ın Nereye kadar ABD-Suud baskısına mukavemet edip başkanlığı elinde tutabileceğini göreceğiz.
Net olansa Abbas olsun olmasın Suud’un İsrail ile normalleşme sürecini işletecek olması. Muhammed Bin Selman’ın ülkesinde veliahtlığını kullanma şekli ve İran ile yükselen gerginlik, Prens’in radikal kararlar verebileceğini gösteriyor.
Ancak İsrail hamlesi Prens’in diğer cesur hamleleri kadar iyi sonuç vermeyebilir. Hatta sonunda kendi topuğuna da sıkmış olabilir. Kushner anlaşmasını sonuna kadar götürmek Müslüman ve Arap ülkelerin, Filistin meselesine adil bir çözüm üretmeksizin İsrail’le normalleşmeye gidilmesini ret eden konsensüse aykırı hareket etmek anlamına gelir. Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn, Mısır, Ürdün gibi ülkelerden destek alıyor olabilir ancak İslam İşbirliği Teşkilatı’nın diğer 57 Müslüman üyesinden destek görmüyor. Örneğin Kuveyt, hali hazırda ülkesinde normalleşme karşıtı aktiviteler gerçekleştiriyor.
Eğer Muhammed Bin Selman plana uyarsa, Suudi Arabistan İslam dünyasındaki lider pozisyonunun meşruiyetini kaybeder. Haremeyn’in muhafızı Kral Selman, Müslümanlar için üçüncü kutsal mescid olan Kudüs’teki Aksa’dan ödün vermiş olur. Eğer İsrail’le ilişkileri normalleştirirse, Muhammed Bin Selman Riyad’a karşı tahranın eline Suud’un meşruiyetini düşürmek çabasında en güçlü kozu vermiş olur.
Ibrahim Fraihat
KAYNAKALJAZEERA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.