Rus uzmanlardan Afrin açıklaması
Saslanbek İsaev Afrin harekatının başladığı gün Denis Korkodinov'la Anadolu Ajansı için konuştu.
Afrin bölgesinde Kürt gruplarla sıkı bir işbirliği bulunan Rusya Türkiye'nin bu girişimi hakkında ne düşünüyor?
İkili ilişkiler hızla geliştiğinden ve bu ilişki iki ülke için stratejik öneme sahip olduğundan, Rusya Türkiye'yle aynı oranda, uluslararası ve ulusal güvenlik rejimini sağlamaya ilgi duymaktadır.
Aynı zamanda, Moskova için büyük önem taşıyan 18 Mart 2018 tarihli cumhurbaşkanlığı seçimleri çerçevesinde Kremlin, hem ulusal hem de uluslararası ilişkiler alanında, giderek artan bir istikrar ihtiyacı yaşıyor. Bu ihtiyaç, her şeyden önce, Rusya'nın başkanlık seçimleri çerçevesinde yürütülen kampanyada hem devlet içinde hem de sınırları dışındaki imajının dönüşümü ihtiyacı ile koşullanmıştır. Ancak Rusya'daki mevcut hükümetin ana kurumlarının aktif müdahalesini gerektiren eski çatışmaların yeniden başlaması veya yeni uluslararası veya devlet içi çatışmaların ortaya çıkması durumunda bu dönüşüm süreci tehlikeye girebilir.
Bu nedenle, 18 Ocak 2018'de, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Rusya Federasyonu Genelkurmay Başkanı Orgeneral Valery Gerasimov'la bir araya geldiği toplantıda, Rus tarafı muhtemelen, Türk meslektaşlarına Rusya'daki cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası tamamlanana kadar Afrin harekatının aktif aşamasını ertelemelerini önerdi. Rusya'nın bu tür önerileri, muhtemelen, Suriye'nin kuzeyindeki operasyonların nihai sonucunu tam olarak kestiremediğinden ve bunun sonucunda Rus Hava Kuvvetleri'nin aktif katılımını gerektirecek bir durumun söz konusu olabileceğinden kaynaklanıyor.
Bu koşullar altında Rus tarafı, Afrin harekatına askeri birliklerinin doğrudan müdahalesinin yanı sıra, Beyaz Saray'dan beklenen olumsuz tepkinin Mart 2018'de cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında Rus vatandaşlarını nasıl etkileyeceği konusunda bazı kaygılar sergileyebilir. Aynı zamanda iki ülke arasındaki dostane ilişkiler göz önünde bulundurularak, Moskova, Afrin'deki askeri harekatın aktif aşamasının zamanlama açısından uygun olmadığı hususunda Ankara'ya tavsiye niteliğinde fikirlerini ifade edebilirdi. Fakat konuyla ilgili nihai karar yine de Türkiye'ye aittir.
Sonuç olarak Rusya, Afrin bölgesindeki operasyonda kesinlikle aktif bir rol oynamayacağını belirtmiş ve 19 Ocak'ta bazı askeri unsurlarını Afrin'den çekip Şahba'ya yönlendirerek Suriye'nin kuzeyindeki Türk askeri harekatına karşı olmadığını açıkça ortaya koymuştur.
Bununla birlikte, Türkiye'nin Afrin'deki gruplara yönelik düzenlediği kara harekatına, Rus hava kuvvetlerinin de hava desteği vereceği hususu göz ardı edilmemelidir. Bu destek, yalnızca Afrin'e bitişik bölgelerin bombalanması ile sınırlandırılabilir. Buradaki amaç, silahlı Kürt müfrezelerinin Afrin "ateş kazanı”nın sınırları dışına sızmasının ve dağılmasının önlenmesidir. Böylelikle, Rus-Türk anlaşmasıyla, askeri harekatın belirlenen bölge dışına sarkmaması amaçlanmaktadır.
Bu nedenle, bugün insani yardım "koridorlarını" yaratma sorunu öncelik taşıyor. Büyük olasılıkla böyle bir girişim, Rusya tarafından önerilebilir ve iki ülkenin genelkurmayları tarafından 18 Ocak'ta Moskova görüşmesinde müzakere konusu olmuş olabilir.Tarafların Moskova'daki toplantı gündeminde bir ölçüde uzlaşma sağladığı göz önüne alındığında, Türkiye, Kürt grupların Afrin "kazanı"ndan açılacak "koridor" dışındaki alanlara çıkması durumunda, hem Türk kara birlikleri tarafından hem de Rus hava kuvvetleri tarafından vurulmak üzere, insani bir "koridor" açmayı kabul etmiş görünüyor.
Bugünkü konjonktürde Rusya tamamen cumhurbaşkanı seçimiyle bağlantılı iç siyasi süreçlerle meşgul. Rus devletinin sonraki seçim döneminde nasıl bir yere sahip olacağı ve uluslararası toplumdan nasıl bir baskı geleceği soruları, Rusların 18 Mart'ta nasıl oy kullanacaklarına bağlıdır. Bu sebeple Moskova'nın, Rusya'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonrada desteğini alabilmek için, başta Türkiye olmak üzere, öncelikle stratejik ortakları ile dostluk ilişkilerini sürdürmesi son derece önemlidir. Rus tarafının bu davranışı, 18 Mart'taki seçim kampanyasına, muhalefetin neden olabileceği toplumsal huzursuzluğun eşlik etmesinden de kaynaklanıyor. Bu koşullar altında Rusya, yapay olarak yaratılmış bir siyasal lider değişimi korkusuylave yönetim sisteminde merkezcilikten uzaklaşma eğilimiyle karşı karşıya kalabilir. Bu gelişmeyi öngören Moskova, Haziran 2016'daki başarısız darbe girişimi sırasında Ankara'nın Rusya'ya bir müttefik olarak ihtiyacı olduğu gibi, büyük olasılıkla Ankara'nın "dost eline" ihtiyaç duyabilir.
Kısa bir süre önce Türkiye'nin lideri Erdoğan Batılı ortaklarına çağrıda bulunurken terörist üslerinde, terörist üniformalarında bulunan bayraklarını almalarını talep etti. Bu sözlerin Afrin bölgesindeki Rus ordusu için de bir tehdit içerdiğini düşünüyor musunuz?
Türkiye Rusya için bir tehdit oluşturmuyor. Çünkü her iki ülke karşılıklı olarak ilişkilerini korumakta kararlı. Kuzey Suriye'de Türklerin karada yürüttüğü harekat, Rusların hava desteği olmaksızın teröristlerin bastırılmasında etkin bir başarıya sahip olmayacaktır. Her halükarda, Rus hava kuvvetleri, Suriye'nin hava sahasının neredeyse tamamını kontrol altında tutuyor. Bundan dolayı, Rus tarafının doğrudan veya dolaylı olarak katılımı olmaksızın Suriye topraklarında herhangi bir operasyonunun yapılması neredeyse imkânsız. Bu, Türkiye'de de iyi bilinen bir gerçeklik.
Bu nedenle, Türk askeri harekatının Rus ordusuna tehdit oluşturması pek olası değil. Bununla birlikte, tehdit Kürt kökenli silahlı grupların yanı sıra, Ankara'ya karşı olan radikal gruplardan gelebilir. Burada Rusya'nın nispi tarafsızlığı "Kürt çıkarlarına ihanet” ya da Afrin'in işlerine müdahale girişimi olarak kabul edilebilir. Böyle bir tehdit var ve bu tehdit kısa vadede gerçekleşirse Moskova tepki vermeye zorlanacaktır.
Rusya ve Türkiye, Soçi ve Astana işbirlikleri içinde, Suriye sorununun çözümünde başarılı gelişmeler gösteriyor. Ancak bu ülkeler arasındaki ilişkilerin "bıçak sırtında yürüyüş” hali de gözden kaçmıyor. İdlib'de şu an rejim kuvvetleri ile muhalefet grupları arasında ağır bir mücadele var. Bunların içinde Heyet Tahrir Şam gibi herkes tarafından terörist olarak tanınan gruplar da yer alıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.