Uzmanlar uyardı! ABD'yi bekleyen PKK tehlikesi
Türk Silahlı Kuvvetlerince, Afrin'deki terör örgütlerine yönelik yürütülen Zeytin Dalı Harekatı, ABD'nin PYD'ye verdiği silah desteğini bir kez daha gündeme getirdi. ABD'nin, birçok ülkenin terör listesinde bulunan PKK'nın Suriye uzantısı PYD'ye silah desteği, kamuoyunda büyük tepki çekiyor.
ABD'nin silah desteğinin hukuki boyutunu AA muhabirine değerlendiren uzmanlar, bu durumun gelecekte uluslararası mahkemelere taşınabileceğine işaret etti.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer, ABD ve Avrupa Birliği'nin PKK'yı terör örgütü olarak kabul ettiğini hatırlatarak, PYD'nin, PKK tarafından kurulan ve yönetilen bir örgüt olduğuna dair kuşku bulunmadığını söyledi.
Prof. Dr. Sözüer, PKK ve PYD'nin yönetici kadrolarının neredeyse aynı kişilerden oluştuğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"ABD'nin, PYD yani PKK'ya desteği, niteliği, kapsamı ve süresi dikkate alındığında, DEAŞ ile mücadele gerekçesi ile izah edilemez ve meşru görülemez bir boyuttadır. Türkiye'nin somut verilere dayalı itirazlarına rağmen Amerika Birleşik Devletleri PKK/PYD'yi her açıdan destekleyip büyük bir silahlı güç haline getirmiş, halen de destek ve iş birliğini sürdüreceğini beyan etmektedir. Bu gelişmeler karşısında Amerika Birleşik Devletleri'nin 'ben sadece DEAŞ'a yönelik kullanılsın diye silah veriyorum' gerekçesi, inandırıcı ve hukuken geçerli değildir."
Birleşmiş Milletler (BM) önderliğinde akdedilen pek çok uluslararası antlaşmanın, terör örgütlerine ya da insanlığa karşı suç, savaş suçu ya da soykırım suçu işleyen örgütlere silah sağlanmasını yasakladığını hatırlatan Sözüer, bunlardan bazılarına ABD'nin de taraf olduğunu dolayısıyla bu antlaşma hükümlerinin ihlalinin de söz konusu olabileceğini söyledi.
Sözüer, PYD'nin Suriye'de DEAŞ ile mücadele adı altında, etnik temizlik yaptığı konusunun sürekli gündeme geldiğini, ABD'nin bu tür eylemlerden de sorumluluğunun söz konusu olabileceğini vurgulayarak, "PKK/PYD'nin ABD tarafından bu şekilde desteklenmesi, terörle mücadele konusundaki uluslararası sözleşmelere ve BM sözleşmesindeki içişlerine müdahale etmeme yasağına da aykırıdır. Şayet ABD Türkiye'nin insanlarını, maddi varlıklarını ve toprak bütünlüğünü terör yöntemleri kullanarak hedef alan terör örgütlerine silah, mühimmat vermenin yanı sıra başka pek çok yönden desteklemeye devam ederse bu durum adeta ABD'nin kendi silahlı kuvvetleriyle Türkiye'ye saldırması anlamına gelir. Hukuki açıdan Türkiye'ye yönelik bu saldırı BM sözleşmesinin ikinci maddesindeki saldırı yasağının ihlalidir." ifadelerini kullandı.
Bu konuda örnekler de veren Prof. Dr. Sözüer, şöyle konuştu:
"ABD'nin Nikaragua'daki kontrgerillalara silah sağlamasını da içeren uyuşmazlık. Bu olay Uluslararası Adalet Divanı'nın önüne gelmiş ve 1986 yılında Divan, ABD aleyhine karar vermiştir. Divan, kararında açıkça ABD'nin BM sözleşmesi 2/4 maddesinde belirtilen ve uluslararası hukukun emredici kuralı (jus cogens) olan kuvvet kullanma yasağını ihlal ettiğini belirtmiştir. Dolayısıyla benzer bir durum olarak PKK'nın silahlandırılması bağlamında ABD'nin Türkiye'ye karşı kuvvet kullanma yasağını ihlal ettiğini değerlendirmek mümkündür."
- "ABD'nin desteği, BMGK kararlarına aykırı"
ABD'nin bir terör örgütünü silahlandırmak, eğitim vermek gibi doğrudan terörizmi destek faaliyetler içine girdiğini belirten Sözüer, şöyle devam etti:
"Bu durum Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) aldığı 1371(2001) ve geçen yıl oy birliği ile kabul edilen 2370 (2017) sayılı kararlarına aykırılık teşkil etmektedir. Zikredilen son kararla birlikte 1371 sayılı karar tekrar onaylanmış ve devletlerin teröristlere hiçbir surette destek vermemesi gerektiği hususunun yanında devletlerin teröristlere silah sağlamasının önüne geçilmesi gerektiği özellikle vurgulanmıştır. Ayrıca söz konusu kararın 7. maddesi, üye devletlerin ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde uluslararası hukuka uygun bir şekilde çatışma bölgelerinde devletleri, teröristlerin silahlandırılmasına karşı tedbir almaya çağırmaktadır."
Sözüer, BMGK'nin 1371 sayılı karar ve uluslararası hukukun genel ilkeleri uyarınca da bir devletin silahlandırılmış gruplar oluşturarak başka bir devletin sınırlarına saldırtmak üzere örgütleme veya bunu teşvik etmekten kaçınması mecburiyeti olduğunu vurgulayarak, "Bu nedenle ABD'nin haksız fiil sorumluluğu nedeniyle sorumluluğu doğabilecektir. Bu noktada Uluslararası Adalet Divanı'na müracaat meselesi gündeme gelebilir. BM Güvenlik Konseyinde veto hakkı olan ABD ve diğer ülkelere karşı, yaptırım kararı alınamıyor. Bu nedenle ABD yetkililerinin yargılanacağı Ruanda veya Yugoslavya örneklerinde olduğu gibi ad hoc mahkemeler kurmak pek mümkün değil. Bu noktada Türkiye veya başka bir ülkenin kendine yönelik olsun olmasın, terör suçları kendi ülkesinde işlenmese dahi yargılama yetkisine sahip. Örneğin Irak işgalinde işlenen savaş suçları dolayısıyla dönemin ABD yetkililerini ülkeler kendi mahkemelerinde yargılayabilirler. Türkiye de PKK/PYD verdiği silahlar nedeniyle ABD yetkililerini yargılayabilir."değerlendirmesinde bulundu.
ABD'nin tıpkı Suriye gibi Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taraf olmadığını hatırlatan Prof. Dr. Sözüer, şunları kaydetti:
"Ceza hukuku anlamında ABD'nin sorumluluğu PKK terör örgütünün uzantısı gruplar üzerindeki 'etkin kontrolü' nedeniyle doğabilir. Uluslararası Ceza Hukuku normlarının uygulanması konusunda ise daha büyük mesele ABD'nin ve Suriye'nin Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin tarafı olmamasıdır. Bugüne değin Vietnam, Afganistan, Irak ve Libya gibi ülkelerde işlenen savaş-insanlık suçları, pek çok ülkede organize edilen kanlı darbeler, Guantanamo'daki işkenceler dolayısıyla ABD'yi Uluslararası Ceza Hukuku bakımından sorumlu tutacak etkin bir mekanizma oluşturulamamıştır."
- "Türkiye, ABD'yi uluslararası bir mahkemeye götürürse onu mahkum edecek bir güç vardır"
Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ise Türkiye'nin istemesi durumunda ABD'nin PYD'ye verdiği silah desteğini uluslararası mahkemelere taşıyabileceğini anlattı.
ABD'nin PYD'ye verdiği silahlardan dolayı Türkiye ile olan ilişkilerinin büyük oranda zedelendiğini belirten Bağcı, "Ancak gerek Türk tarafı gerek Amerikan tarafı bu konuda şu ana kadar bir adım atmadı. Yani Türkiye başından itibaren isteseydi bunu uluslararası mahkemelere götürebilirdi ama götürmemeyi tercih etti. Yani Türkiye bunu uluslararası mahkemelere götürmeme hakkını kullandı. Götürdüğü zaman ne olur, bunun tarihte bazı örnekleri var İngiltere ve Fransa'nın müstemleke tarihlerinde. Götürürse problem çıkabilir ama genelde ittifak üyesi ülkeler, bu gibi durumlarda daha çok diplomatik ve siyasi çözüm yolunu tercih ederler. Olayı uluslararası hale getirmezler." dedi.
Prof. Dr, Bağcı, gelinen kriz itibarıyla Türkiye'nin bunu uluslararası mahkemeye taşıyacak bir durumunun henüz söz konusu olmadığını anlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye'nin bu hakkı kullanmayacağı anlamına gelmez. Önümüzdeki günlerde durum kötüleşirse o zaman Türkiye bu durumu uluslararası mahkemelere götürebilir. Türkiye, ABD'yi uluslararası bir mahkemeye götürürse onu mahkum edecek bir güç (mahkeme) vardır. Uluslararası İnsan Hakları Mahkemesi'nden tutun da Lahey'deki Savaş Suçları Mahkemesi'ne kadar götürülebilir. Mesela Bosna Hersek olayında biliyorsunuz Miloseviç olayında olduğu gibi katliama neden oldu diye bu tezle de gidebilir. Ama ben bu aşamada Türkiye'nin ABD ile büyük bir krize girmek istemediğini düşünüyorum."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.