Türkiye'ye karşı oyunları bozacak 'sihirli üçlü'
Yani, 2013'ten bu yana S&P, Türkiye'yi değerlemesi istenmeyen kuruluşlar arasına alınmıştı. Ancak bu tür kuruluşların radarına bir kez girdiniz mi siz istemeseniz bile kendi kendilerine dışarıdan analiz veya spekülasyon yapmayı sürdürebiliyorlar.
Kaldı ki IMF, Dünya Bankası İlkbahar Dönemi Toplantıları vesilesi ile geçtiğimiz ay Washington'a giden ekonomi kurmayları, bu tarz bir atağın gelişebileceğini öngörmüşlerdi. Türkiye hakkında kasti biçimde "belirsizlik algısı" yerleştirmek isteyen sıcak para otoriteleri, "Önce Türk piyasasından çıkalım, seçimden sonrasına bakarız" çizgisine çekilmişti bile.
OYUNU SÜRDÜRMEKTE ISRARCILAR
İlk kez karşılaşmadığımız bu oyun, bıkıp usanmadan sürdürülüyor. Ve ısrarla Türk siyasetine şekil verilmek istenircesine sahnelenen bu senaryo karşısında gerek Türk milletinin bağışıklığı gerekse ekonominin direnci test ediliyor. Her başa çıkma mücadelesi ise ister istemez bir maliyet bırakıyor!
RİSK PRİMİ BAHANELERİ BERTARAF EDİLECEK
Bu açıdan bakıldığında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın hafta sonu açıkladığı manifestonun, ekonomi ile ilgili bölümü geleceğe dair "risk primi"bahanelerini bertaraf edecek ciddi başlıklar içeriyor. Bir başka anlatımla Türkiye ekonomisinde bardağın boş tarafı olduğunu öne sürerek olumlu yönleri fiyatlamaktan kaçınan çevrelerin kozlarının büyük ölçüde ortadan kaldırılacağı anlaşılıyor.
3 SİHİRLİ ARAÇ
Türkiye ekonomisinin ulaştığı büyüklük görünür gelecekte şu üç faktörde"sihirli dengeyi" gerekli kılıyor. "Yüzde 5 enflasyon, yüzde 5 faiz (neredeyse sıfır reel faiz) ve maksimumyüzde 5 cari açık!"Türkiye düşük tek haneli enflasyon ve sıfıra yakın reel faizle, GSMH'sinin en fazla yüzde 5'i düzeyindeki yönetilebilir cari açık seviyesinde rahatlıkla yüzde 7'lik büyüme zeminine oturabilir. Kamu borç stokunun GSMH'ye oranının yüzde 30'un altında olduğu, bütçe açığının milli gelire oranının da yüzde 1-2 bandında tutulduğu Türkiye ekonomisi, bu temelde birkaç yıl yoluna devam ettiğinde cari açığı ihmal edilebilir orana indiren, enflasyon konusunda tartışmaları bitiren, yüksek faiz baskısından kurtulan bir ortama kavuşabilir. Ve bütün bu hususlar bir temenni değildir. Zira 2013'ten bu yana kesintisiz müdahalelere uğrayan ve sonunda demokrasisini ayakta tutmayı başaran Türkiye, kısa süre önce sağladığı performansı kat be kat aşabilecek güce de birikime de sahip olduğunu ispatlamıştır. Faiz- enflasyoncari açık denklemi çözüldüğünde yüksek büyüme ve artan tasarruf eğilimine bağlı refah, düşük oranlı işsizlik zaten doğal sonuçlar olarak karşımıza çıkacaktır.
Özetle... Türkiye'nin, hedeflerini tazelediği, özgüvenini pekiştirdiği yeni bir öyküye ihtiyacı var. Ötesinin üstesinden gelmek bu milletin mayasında zaten mevcut. 24 Haziran, huzur-istikrar- güven için kritik eşiktir.
Bilgileri Sabah yazarı Okan Müderrisoğlu köşesinden paylaştı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.