“Hürriyet’in tirajı yükseldikçe milletin ruh seviyesi düşer”
İsrail saldırıları sırasındaki sert üslubunu tarihî Davos çıkışıyla sürdüren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı, “İsrail ağzıyla” eleştiren kartel medyasının tutumu ibretle izleniyor. Söz konusu basının mazisi de bugünkü tutumuna ışık tutuyor. Merhum Necip Fazıl Kısakürek ile Osman Yüksel Serdengeçti’nin 50 yıl önceki yazıları, bu çarpık zihniyeti ustaca tahlil ediyor.
NECİP FAZIL: “BABIADİ YAHUDİ TESİRİNDEDİR”
Medyatik Kuşatma isimli kitapta, Necip Fazıl Kısakürek, Osman Yüksel Serdengeçti ve Mehmet Şevket Eygi’nin bu türden yazılarından alıntılar yer alıyor. Necip Fazıl Kısakürek, 8 Nisan 1964 tarihli yazısında şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Bâb-ı Âdi caddesi; tohumu insan, yemişi hayvan, bir takım nebatla doludur. İslâm dinine ve halkın ruhundaki mukaddesat duygularına saldırmada Moskof sürülerinden çok daha zalim bir seciye taşıyan bir matbuattır bu. Kendisine Türk umumî efkarının temsilcisi süsü veren bu basın hakikatte, Türk’ün ruh köküne aykırı dış nüfuz ve cereyanların kuklalarından başka bir şey değildir. Yahudilik tesiri altındadır.”
“YAHUDİ ETKİSİNDE MİLLETİN RUH KÖKÜNE DÜŞMAN”
Necip Fazıl Kısakürek, 31 Ocak 1965 tarihli yazısında ise Hürriyet ve Günaydın’ı çıkartan Erol ve Haldun Simavi kardeşlerin yayıncılık anlayışını şu satırlarla eleştiriyor: “Size Allah huzurunda yemin ederim ki işgâl orduları bu vatanda öz milletinin mukaddesatına bu türlü söven yahudi etkisindeki numuneler çıkarmaz piyasaya. Türk’ün ruh kökünü kurutmaya memur fesad müesseselerinin başında iki kardeş elindeki bir nevi ‘fuhuş ve hava-civa matbuat’ gelmektedir. Hürriyet ve Günaydın isimli sözde siyasi gazetelerle, günlük fuhuş albümü Saklambaç, ayrıca Pazar, Sen-Ben’den ibaret tröst. Hürriyet’in tirajı yükseldikçe halkın ruh seviyesi düşüyor, ruhu düştükçe de Hürriyet yükseliyor.”
SERDENGEÇTİ: “TÜRKÇE ÇIKAN YAHUDİ GAZETELERİ”
Basındaki yahudi etkisini dile getiren bir diğer isim Osman Yüksel Serdengeçti de, “hamalı bile dolandırıcıdır” dediği Bâbıâli’yle ilgili 1947 yılında şu satırları kaleme almıştı: “Bugün ‘Türk Matbuatı’ yoktur. Sadece Türkçe çıkan yahudi menşeli, yabancı ruhlu, yalancı haber veren bir yığın basma kâğıt tüccarı vardır. İçlerinden bir tanesi Akdeniz’e düşse Karadeniz yapacak kadar kirli, mülevves olan bu adamlar… Biri var mandacıdır, ispat edilmiş beş ihaneti vardır, yahudidir! Bir diğeri, gençliğini hamamda geçiren bu adam, yıllarca devletin gazetelerinin baş köşesinde oturdu. Ne yazdıysa kanun haline geldi. Adı güzel, kendi müptezel bir diğer gazetenin sermayesi çıplak kadın resimleri. Biri yahudilik, dönmelik, Bolşeviklik kokar. Türk milleti, kendini Bâbıâdi simsarlarından kurtarmadıkça kurtuluş yoktur.” Serdengçti, 1952 yılında kaleme aldığı bir yazısında ise gazetecilerin soru soruş tarzını şöyle eleştirmekteydi: “Geçenlerde Pakistan’ın Anayasa Meclisi Reisi Abdülvehap Han memleketimizi ziyaret etti. Sakallı, yaşlıca, muhterem bir zat... Güya Türk halkını temsil eden gazeteciler sual yağmuruna tutmuşlar: ‘Mekteplerinizde din dersleri var mı? Reisicumhurunuzun neden mutlaka Müslüman olması gerekiyor? Ceza kanunlarınızda İslâmî hükümler mi tatbik edilecek? Laik misiniz, değil misiniz?’ Bunları soran bizim gazeteciler, İsrail gazetecileri değil ha! Pakistanlı kardeşlerimize şunu söylemek isteriz ki, her Türkçe konuşanı Türk sanmayınız.”
HASAN COŞKUN-VAKİT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.