Aile kurumu büyük tehlikede!

Aile kurumu büyük tehlikede!
Çok eşlilik ve ihanet, toplumun çekirdeği olan aileleri de sarsıyor. 

Zihni Çakır'ın yazısı...

“YALÇIN DAĞ”IN “GÖLGE”SİNDE MASUM BİR “GÜL”

Çok eşlilik ve ihanet, toplumun çekirdeği olan aileleri de sarsıyor. 
Çok eşlilik bir yana ihanetin bile masumane bir güdüsel davranış olarak sunulmaya çalışıldığı bir devirde, aile kurumunun ayakta kalabilmesi mümkün mü?
Uzun soluklu sinema filmlerinde, dizilerde, model olarak sunulan sanat ve siyaset aktörlerinde ihanet kol gezerken, bunun belli medya grupları tarafından yerleşik anlayış olarak oturtulmak istenmesi anlaşılır gibi değil.
Bütün bu cinsel meta anlayışına dayalı gelenek oluşturma girişimlerinin ayyuka çıktığı bir dönemde, dilden dile bir masal da anlatılıyor.
İhaneti meşrulaştırmak amacı mı güdüyor, yoksa haini ifşa etmek amacı mı belli olmayan bu masalın yaşandığı adres ise Türkiye...
İşte; kahramanların ve vak’anın gerçek olduğu söylenen bir ibret masalı…
***
“YALÇIN DAĞ”IN “GÖLGE”SİNDE MASUM BİR “GÜL”
İlk zamanlar, küçücük bir tepedir “Yalçın Dağ”; adı Baron olan dev dağın eteklerinde. Dev dağdan bir parça alır bir zaman sonra ve büyür. 
Küçücük bir yamaç iken, koca bir dağı andıran tepe olur ve “Yalçın Dağ” diye nam salar.
Gel zaman git zaman küçük küçük tepecikleri türer bu birleşmenin getirdiği devasa cüsseden!
Ve zaman olur “Gölge”sinde “Gül” biter. Devasa cüssesi erir “Yalçın Dağ”ın; gölgesindeki alımlı “gül”e olan sevdasıyla. 
Tabiat bile reddeder bu ilgi ve alakayı. 
“Yalçın Dağ” aldırmadan, kuralları umursamadan “Gölge”sindeki “Gül”e alakasını ihtiraslı bir ateşe dönüştürür. 
Baron adlı dev dağdan koparıp, kendi gövdesine kattığı parçadan, ondan türeyen tepeciklere, hiçbiri umrunda değildir. 
Ve yenilir dev cüssesi, Barona rağmen; “arzu”larını “han” duvarlarda çizer. 
Eğilir gövdesiyle, “Gölge”sindeki “Gül”e. 
Tekrar doğrulduğunda her bir tepeciğin ve gövdesine güç veren parçaların dağılacağını umursamadan.
Yenilir “Arzu”larına. “Han” duvarlara yazdığı aşk nağmelerini mırıldanır “Gül”ün kulaklarına.
“Gül” bu… 
Her bir tatlı sözde, her bir ilgide açılır saçılır ya…
“Yalçın Dağ”ın dev cüssesi, heybeti karşısında da açılır, saçılır. 
Karşı koyamaz “Yalçın Dağ”a.
Ve zarif “Gül” dalında, “Yalçın Dağ”ın ektiği tohumun sancıları belirir dayanılmaz bir acıyla. 
“Yalçın Dağ” panikler. 
Duyulsa, sıradağlardaki tüm itibarını, heybetini kaybedecektir. 
“Gölge”sindeki “Gül” ise aldırmaz, umursamaz bile “Yalçın Dağ”ın korkularını. 
Tek istediği, taşıdığı tohumun ona kazandırabileceği güç ve kudrete sahip olabilmektir. Ve korku da kaplamıştır her yanını. Ya “Yalçın Dağ” koparırsa köklerinden ve taşıdığı tohumla atarsa gölgesinden onu diye. 
Korkusunda haklı olduğunu kısa zaman sonra öğrenir. 
Onun önünde dev cüssesini eğen, eteklerine kapanan “Yalçın Dağ”, ya tohumu atmasını, ya topraktan koparılmasını ya da eteklerindeki “Saygılı Murat”ın olmasını teklif eder. Böylelikle, devasa cüssesinin erimesini, tekrar küçük bir yamaca dönüşmesini engellemiş olacaktır.
Gül karşı koyamaz. Reddedemez ölümün de bir seçenek olarak sunulduğu teklifi. Ve alel acele, sıradağların şaşkın bakışları arasında sessiz ve sakin bir törenle, Saygılı Murat yamacıyla “gölge”deki “gül”, doğaya aykırı da olsa birleştirilir. 
Saygılı Murat eteklerinden tutuştuğu Yalçın Dağ’ın heybeti karşısında boyun bükmüş olmanın burukluğunu atamaz tüm sıradağların bakışları altında.
Gel zaman git zaman, gül taşıdığı tohumdan yeni bir filiz atar ve erkek bir tomurcuk verir. 
İsim verilirken, “Yalçın Dağ” tutturur benim adım olacak diye. Buna bile karşı koyamaz Saygılı Murat ile gölgedeki gül. 
Çözümü, erkek tomurcuğa eteklerine tutuştukları “Yalçın Dağ”ın isimlerinden birini vermekte bulurlar. Ve sıradağlar, Saygılı Murat’tan sonra bir de onun eteklerinde ama Yalçın Dağ’dan türeme tepecik olan “Saygılı Ali”ye kavuşur.
***
Şimdi bu hikayenin neresinden tutalım?
İhaneti mi eleştirelim, ihanetin meyvesini koparacak bir hırsın kendi gölgesindeki masum gül’e acımasızlığını mı?
İhanete perde olan Saygılı Murat yamacını mı eleştirelim yoksa! 
Sahi o masum ve Saygılı Ali’nin suçu ne?
İhanetin getirdiği acılar için ne de güzel bir masal değil mi?

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.