Televizyon, insanları dağa kaçırıyor!

Televizyon, insanları dağa kaçırıyor!
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, malum medyanın türk toplumu ve gençler üzerinde açtığı ağır tahribatın şifrelerini verdi...

adimgenc.com'a konuşan Prof. Dr. Tarhan, televizyonların insanları tepkisizleştirdiğinin ve yalnızlaştırdığının altını çizerek, “medya karamsar bir dünya yaratmak için elinden geleni yapıyor” tespitinde bulundu. İşte Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın çarpıcı açıklamaları: 

TELEVİZYON İNSANLARI DAĞA KAÇIRIYOR

-Televizon haberlerinde kullanılan ses tonu, mimikler toplumu ve gençleri nasıl etkiliyor. Size göre çok fazla ajite edilen haberler toplumda endişeye, ümitsizliğe neden oluyor mu ?
Kötü dünya sendromu denilen bir sendrom var. Televizyonda yayınlanan haberlerin insanlar üzerinde 3 tür etkisi vardır. Birincisi insanlar televizyon haberlerinde gördükleri şahısları ve olayları model olarak alırlar. Yani haberlerde gördüğü şiddet ve kötü davranışı televizyonda sürekli olarak her kanalda izleyen insan bu kötü davranışların normal olduğu algısına kapılarak kendi hayatında uygulamaya koyuluyor.

Televizyon haberlerinin ikinci etkisi ise sürekli olarak verilen kötü durum, olay ve olguların insanlar üzerinde duyarsızlık meydanda getirmesi. Yani insanlar televizyon ekranlarında izlediği kötü bir olay, durum ya da olguyu tekrar tekrar izleyerek olaylar karşısında duyarsız ve tepkisiz hale gelebiliyor. Haberlerin üçüncüsü ve önemli olumsuz etkisi ise insanları yalnızlaştırıp, kaçma güdüsüne itmesi. Yani televizyonda izlediği haberlerin meydana getirdiği felaket atmosferi insanları Türkiye'den kaçırıyor. Haberlerin etkisinde kalan bir çok insan “bu ülkenin çivisi çıkmış, yada artık bu ülkede yaşanmaz” mantığı ile ülkesinden kaçıyor, hatta dağa çıkıyor. Dünya kötüye gidecek diye karamsarlığa itiliyorlar insanlar. Böyle tepkiler var. Her kültüre göre bu değişiyor. Eğer zayıf aile bağları varsa, anne babanın rehberliği yeterli değilse çocuklar ve gençler bu kötü örnekleri model alıyor ve kendisine örnek şeklinde onu yaşıyor. Ama bunun sadece eğlence olduğunu, sanal bir şey olduğunu, gerçek hayatta bunun taklit edilmemesi gerektiği ile ilgili iyi anne baba rehberliği varsa bu sadece eğlence sınırları arasında kalabiliyor. Bu nedenle burada kötü arkadaş ve zayıf aile çok önemli.

-Bu anlattıklarınız medyanın bireylere verdiği olumsuz etkiler. Peki medyanın toplum psikolojisi üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir?
Basın iyi ve güzel şeyi küçülterek minimize ediyor, kötü olan bir şeyi haber değeri var diye büyütüyor. Büyüttüğü zamanda kötü dünya sendromu dediğimiz şeye hizmet etmiş oluyor. Mesela habercilikte trafik kazasında can çekişen insana gazetecinin yardım mı edeceği yoksa fotoğrafını çekip haber mi yapacağı konusu halen tartışma konusu olarak bazen gündeme gelmektedir. Etik olan hangisidir? Kazayı haber yaptığı zaman kendisine faydası var, ama kazazedeye yardım ettiği zaman insana ve insanlığa faydası var. Burada medyanın, gazetecilerin asıl olarak topluma zarar vermemeyi ilke edinmesi gerekiyor. Program yapan kişi kendisine ilk önce yaptığı programın topluma zarar verip vermediğini sorgulamalı. Medyanın toplumu iyi bilgilendirme görevi vardır. Bu görevini yapmaması bile bir zarardır. Burada etik bir hassasiyet olması gerekiyor. Medya bunu kendiliğinden yapmıyor çünkü insanların görsel ve yazılı yayıncılığa karşı hayati bir zafiyeti var. Mesela her gün doğumlar oluyor ama 3 kollu 3 bacaklı bir doğum gerçekleştiği zaman medyada geniş yankı buluyor ve insanlar günlerce bu haberi tartışıyor, konuşuyor. Medya bu gücünün bilincinde olduğu için bazen fütursuzca haberlere imza atabiliyor.

Hâlbuki dünyada bin tane iyilik oluyor üç beş tane kötülük oluyor. Bin tane iyi ve güzel olayı değil de olan yüzde bir olan kötü olayları medya anlattığı zaman bütün dünya kötüye gidiyor ilgisi oluşuyor toplumda. İşte bu toplumu değiştiriyor. İnsanlarda kötü dünya sendromunun en büyük sebeplerinden biriside olumsuzlukları alıp bir yöne toplamaktır. Üçüncüsü sayfa haberleri bunun için iç karartıyor.

Bizde 3 sayfa haberleri olarak isimlendirilen ve haber bültenlerinin hep birinci sırasında yer alan haberler İngiltere'de çocukların etkilenmemesi ne gazete ne de televizyon haberlerinde kendisine yer bulamıyor. Dünya üzerinde sıkça gündeme gelen okul cinayetleri örneği. Medya bu haberleri verirken okul cinayetlerinin görüntülerini kapatıyor. Bunlar ilgi çekiyor, insanlarda merak ya da korku uyandırıyor. Yani toplumsal sağlığa zarar veriyor. Bu nedenle olumsuz şeyleri biriktirip haber değeri var diye sunmak yayıncılıkta etik değildir buna dikkat etmek gerekir. Burada ilgi çeken cazip şeyler daha çok merak ediliyor ama insan kendisine ve çocuğuna uygulayacaksa burada zarar verebilme ihtimalini göz ardı etmemesi gerekiyor.

GENÇLER HABERLERİ SORGULAYARAK OKUMALI

-Peki hocam medyanın şiddetten beslenmesini nasıl yorumluyorsunuz. Mesela geçtiğimiz günlerde abisini, eşini ve yeğenlerini acımasızca katleden adamın haberlerinde medya katil için “işsiz bir genç” ifadesini tercih etti. Bizlerde bu genç işsiz olmasaydı bu katliamı gerçekleştirmeyecekti algısı oluştu. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burada işsiz genç derken toplumdaki işsizlik vurgulanıyor. Olaydaki önemli bir ayrıntıdır o kişinin işsiz olması. Yani bir gazeteci olarak katilin işsiz olduğunu atlaması mesleki bir hatadır, eksikliktir. Ama işsizlik belli bir olaya sebep oluyor tarzında bir iddia eklemek yanlış olur. Genellikle insanların haberi okuması merak ve ilgisini çekmek için medya önemli ayrıntıları böyle yansıtır. Ama bunu sadece işsizliğe bağlamak gerçekçi değil. Yani işsiz olmayan birçok kişide aynı şeyi yapabiliyor. İşsizlik stresi arttıran bir durumdur. Ama ona bağlamamak gerekir. O kişi akıl hastası da olabilir onun etkisi ile de işlemiş olabilir, kendini ispatlamak içinde yapmış olabilir. Bir şekilde suç işlemenin birçok psikolojik nedenleri var. Hangisinden neden kaynaklandığını, olayı örnek olay gibi ele alıp analiz ederek karar vermek gerekiyor. Bu gibi haberleri okurken sorgulayarak okumak gerekiyor. Acaba gerçek nedeni o mu? Görünmeyen başka nedenler var mı? Böyle değerlendirirsek okuduğumuz haberden etkilenmeyiz. Her okunulan habere inanmak insanın her aklına gelen düşünceye inanması gibidir. Aklını kaybetmesi için yeter insana bu. Seçici medya okuryazarlığı faydalı olan kültürel değerler ile okumamız gerekiyor. Kültürel süzgeçtir bu da. Kendi kültürel değerlerimizin eleğinden geçirip faydalı olanları alacağız, faydalı olmayanları reddedeceğiz. Bu ölçüyü kazanmamız gerekiyor ve çocuklara da kazandırmamız gerekiyor. Bu da değerlerin eğitiminden geçiyor. Yani benim şu değerime zarar veriyor hassasiyeti oluşması gerekiyor. Bu nedenle ihmal ettiğimiz bazı değerlerimiz var bunları modernizmin getirdiği kazanımlardan koruyalım tarzında bir yaklaşıma ihtiyaç var şu anda. Modernizm başarı odaklı bir sistem.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.