İçişleri Bakanlığı'nda başörtülü çalıştı
MEHMET NEDİM ASLAN/LONDRA
Finans sektörünün çökmesiyle birlikte yaşanan ekonomik krizin en büyük sorumluları olarak görülen banka ve bankacılara karşı İngiltere’de ilginç bir kampanya başlıyor.Kiliselerden camilere, sinagoglara ve üniversitelere kadar birçok dini ve eğitim kuruluşunun da destek verdiği kampanyayı London Citizens isimli bir sivil toplum hareketi organize ediyor. Organizasyonun Müslüman temsilcilerinden 22 yaşındaki başörtülü Ruhana Ali, LSE’de Öğrenci Derneği Başkanı olarak başladığı ve İçişleri Bakanlığı’nda helal yiyecek getirilmesini sağladığı kampanyasından sonra şimdi de tefecilik karşıtı kampanyanın öncülüğünü yapıyor.
AMERİKA’DA YÜZDE 10’LA BAŞLADI AMA…
Amerika’da Şikago merkezli ve gençliğinde Başkan Obama’nın da gönüllü olarak çalıştığı sivil toplum kuruluşu Industrial Areas Foundation’ın bankaların uyguladığı yüksek faiz oranlarına karşı başlattığı “Yüzde 10 faiz yeter” kampanyası, İngiltere’de de ses getirmeye başladı. Ancak İngiltere’de henüz resmi olarak başlatılmayan ve üzerinde çalışılan kampanyanın Amerika’daki gibi “Yüzde 10 faiz yeter” olmasından ziyade, “Tefeciliğe son” ya da “Yüzde 0 faiz” şeklinde olması bekleniyor. Kampanyayı başlatacak olan London Citizens isimli camilerin, kiliselerin, sinanogların, üniversitelerin ve toplumun her kesiminden insanların destek verdiği organizasyon, 26 Eylül’e kadar tefeciliğe karşı başlatılacak olan kampanyanın ne şekilde olacağına karar verecek. Bunun için de London Citizens, hem kendi üyeleri hem de Londra’daki insanlarla bire bir görüşerek onların ekonomik krizden nasıl etkilendiği ve kampanyayla ilgili görüşlerini soracak.
LSE ÖĞRENCİ DERNEĞİ’NİN İLK ÖRTÜLÜ BAŞKANI
Biz de kampanyanın organizatörlerinden Ruhana Ali ile kampanyanın amacı ve nasıl olacağı üzerine konuştuk. Ruhana Ali, London Citizens organizasyonunun Müslüman üyelerinden ve kampanya organizatörlerinden biri. Dünyanın en prestijli üniversitelerinden London School of Economics’den (LSE) 2007 yılında mezun olmuş. Aktivist ruhunun üniversite yıllarında ortaya çıktığını söylüyor Ali: “İlkokul için bir kilise okuluna gitmiştim ve orada azınlık olmanın ne olduğunu görmüştüm. Bir Müslüman olarak, hem topluma hem de dinime karşı görev ve sorumluluklarım var. İyi bir insan olmak için sadece kendim için değil, toplum için de faydalı bir insan olmalıyım.. O yüzden ben de 2007 yılında LSE’deki öğrenci derneği başkanlıkları için aday oldum. Seçimler yapıldı ve dört eş başkandan biri de ben seçildim Elhamdulillah. O zaman LSE’de ilk defa örtülü bir Müslüman öğrenci derneği başkanı seçilmiş oldu. 9 bin öğrenciyi temsilen, eğitim olanaklarının öğrencilerin lehine iyileştirilmesi kampanyası düzenledik ve üniversite ekstra 2 milyon sterlin harcadı. İlk kampanyam böyle başladı.”
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NDA ÖRTÜLÜ ÇALIŞTI
Ruhana Ali London Citizens’a gelene kadar nasıl bir kampanyacılık ruhuna sahip olduğunu anlatırken, şaşkınlığımız artıyor. Zira, Müslüman bir ülke olan Türkiye’de Müslümanlar lehine olması mümkün olmayan bir durum, Hıristiyan çoğunluklu İngiltere’de oluyor. Ali, üniversiteyi bitirdikten sonra iki ay İngiltere İçişleri Bakanlığı’nda (Home Office) çalışmaya başlıyor. “Bu şekil örtülü mü çalıştın?” diye sorduğumuzda ise bu sefer o şaşkınlık yaşıyor soru karşısında. “Evet, tabiî ki” diye cevap veriyor.
BAKANLIĞA HELAL YİYECEK GETİRTTİ
Ali sadece örtülü olarak işe başlamıyor. Başladığı ilk gün yemekhaneye indiğinde, yemekhane sorumlusuna etlerin helal olup olmadığını soruyor. “Hayır” cevabı alınca o da, “Burada bu kadar Müslüman çalışıyor, nasıl olur da helal et, helal tavuk vermezseniz” diyor ve sonrasını o anlatıyor: “Ben böyle deyince ertesi hafta İçişleri Bakanlığı’nın yemekhanesinde Müslümanlar için helal yemek çıkmaya başladı. (Gülerek) Tabii helal yemek çıktı ama biz yararlanamadık, çünkü Ramazan gelmişti.”
“BANKALARI MÜZAKEREYE ZORLAYACAĞIZ”
İçişleri Bakanlığı’ndan ayrıldıktan sonra Müslüman toplumuna daha iyi hizmet sunabilmek için Britanya Müslümanlar Konseyi’nde (MCB) çalışmaya başlıyor. “Üniversiteden itibaren organize olmuş sivil toplum kuruluşunun gücünü gördüm” diyen Ali, MCB’de gönüllü olarak çalışmasının yanı sıra London Citizens’a katılmış. “Gücü elinde bulunduran, aynı zamanda parayı da yönetiyor. Ben bunu anladım. Biz Müslümanlar da o yüzden organizeli ve güçlü olmalıyız. Ben dinimin vecibesi olarak yaptığım işi görüyorum. Şimdi burada yapmak istediğimiz güçlü bir şekilde parayı elinde tutanları (bankaları kastediyor) müzakereye zorlamaktır.”
KAMPANYA FAİZLİ Mİ YOKSA FAİZSİZ Mİ OLACAK?
20 yıllık bir geçmişi olan organizasyonun 130 kilise, 8 cami ve birçok üniversite ile sivil toplum kuruluşu tarafından desteklendiğini söyleyen Ali, “Tefecilik karşıtı” kampanyanın toplumun tüm kesimleriyle görüş alışveriş yapıldıktan sonra 26 Eylül’de netleşeceğini söylüyor. Kampanyanın Amerika’daki gibi “Yüzde 10 faiz yeter” şeklinde mi olacağına dair sorumuzu şöyle cevaplıyor: “Dinimizde tefeciliğin her türlüsü haram. Biz bir Müslüman kuruluş değiliz, ama Müslüman olarak bizim bunu diğerlerine de kabul ettirmemiz gerekiyor. Ben bu yüzden buraya Müslüman üye yapmak için çalışıyorum ayrıca. Çünkü burada kararlar, müzakere edildikten sonra çoğunlukla alınıyor. Kampanyanın ‘Sıfır 0’ ya da ‘Tefeciliğe son’ ismini alması için diğerlerini ikna etmemiz lazım, ki çoğu da bunu destekliyor. Belki faizsiz bir bankacılık üzerine kampanya yapma kararı çıkabilir. (Gülerek) Benim bunun için 26 Temmuz’a çok sayıda Müslüman üye yapmam gerekiyor.”
HSBC’YE ŞARTLARINI KABUL ETTİRDİLER
Ali, London Citizens’ın şimdiye kadar başlattığı kampanyaların nasıl başarıya ulaştığını anlatmak için HSBC örneğini veriyor: “Yaptığımız araştırmalarda, Londra’da resmi asgari ücretin asgari yaşam ücretinin çok çok altında olduğunu gördük. Ki bir kişinin asgari bir şekilde yaşamını sürdürmesi için saatine en az 7,45 sterlin alması lazım. Bunun için biz de HSBC Bank’ın önünde bir kampanya düzenledik ve bankaya bu talebimizi kabul ettirdik. Bugün, temizlikçisinden, bekçisine kadar bankada 7,45’in altında çalışan kimse yok. Bu da kampanyanın gücünü gösteriyor.”
“GÖÇMENLİK KARŞITI BAŞKANI, GÖÇMEN YANDAŞI YAPTIK”
Ruhana Ali’nin, düzenledikleri kampanyanın gücünü gösteren bir başka örneği ise Londra Belediye Başkanı Boris Johnson. Göçmenlik politikasına karşı duran Muhafazakar Parti’nin üyesi olan Johnson, seçimlerde etnik oyları alabilmek için kendisinin dedesinin de ‘Türk’ olduğunu söylemişti. Ali, İngiltere’de dört yıl kalmış ve hâlâ başvurusu kabul edilmemiş mültecilerin hayatlarının düzene sokulması ve çalışmalarına izin verilmesine yönelik kampanyayı başlattıklarında, tüm belediye başkan adaylarına bu kampanyaya destek vermeleri için bir protokol imzalattırdıklarını söylüyor: “Bizim bu kampanyamıza Boris Johnson da destek verdi ve belediye başkanı olduktan sonra sözünü tuttu. Göçmenlerle ilgili kampanyamıza destek veriyor. Düşünsenize, göçmenlik karşıtı bir partinin üyesi belediye başkanı, göçmenlerle ilgili bir kampanyaya destek veriyor.”
VAKİT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.