Başbakan’la görüşmek için etek giymiş, örtünmüş!
Ahmet Tezcan, Başbakanlık Basın Müşaviri olduğu dönemde Serdar Turgut’un Başbakan Erdoğan’la görüşmek için yaptıklarını yazdı. Ahmet Tezcan; Serdar Turgut’un Genel Yayın Yönetmeliği’nin tehlikeye girdiği dönemde Başbakanlık Ofisi’ne geldiğini, kadın kılığına giren, etek giyen ve başörtüsü takan Serdar Turgut’un kendisi ve Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki ile görüştüğünü yazdı.
Serdar Turgut; Ahmet Tezcan ve Akif Beki’nin, “Neden kadın kılığına girdiniz?” sorusuna, “Ben Başbakan’la görüşmek istiyorum. Fotoğraf da çektirmek istiyorum. Fakat bunu gerçekleştiremezsem Başbakanlık Ofisi’nden geri çevrildiğim anlaşılmasın diye kılık değiştirmeyi düşündüm. Bu üstümdekiler benim değil Rana’nın, yani karımın elbiseleri” demiş.
İŞTE O YAZI
Ahmet Tezcan’ın, sahibi olduğu 4. Kuvvet Medya adlı internet sitesinde, Serdar Turgut’un yaşadıklarını, “Başbakanlık Ofisi’nde Bir Serdar Turgut Macerası” başlıklı köşe yazısında şöyle anlatıyor:
TANINMAMAK İÇİN KADIN KILIĞINA GİRMİŞ!
(…)
Genel Yayın Müdürüydü gazetesinde Serdar Turgut, fakat son zamanlarda koltuğunun sallantıda olduğu söyleniyordu. Biri “Git Başbakan’la görüş, beraber resim çektirip yayınla, patronun gözünde önemin artar seni kovamazlar” diye akıl vermiş olmalıydı. Başbakan’la görüşmek için randevu almaya ofisimize ilk geldiğinde, durumunun ne kadar kritik olduğunu bir bakışta anlamıştık.
“Müdürüm kapıda Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olduğunu söyleyen bir adam var” demişti avlu kapısından telefon açan güvenlik memuru. “Fakat tanınmamak için kadın kılığına girmiş. Biz canlı bomba sanıp üstüne atlayınca sarı basın kartını gösterdi. Alalım mı içeri?”
Alın dedik, aldılar. Üstü başı perişandı. Başörtüsü çamura bulanmış, eteği yırtılmış, ağdalanmamış bacakları berelenmişti. O kadar dağılmıştı ki korkudan, bir konuya odaklanıp gözbebeklerini eşit tutabilmesi imkansız hale gelmiş, hangi gözünü takip edeceğimizi şaşırmıştık. Konuşamıyordu, dili damağına yapışmıştı:
(…)
“Ne bu hal Serdar Bey?” dedi Basın Sözcüsü. “Yoksa kılık değiştirip canlı bomba gibi kapıdan geçerek Başbakan’ın korumalarını ayakta uyuttuk diye haber mi yapacaktınız? Bayatladı artık o numaralar bilmiyor musunuz?”
“Hayır!” diye cevap verdi hıçkırır gibi. “Ben haber yapmam, muhabir değilim, genel yayın yönetmeniyim.”
“İyi ya biz de ona şaştık zaten. Ne zamandan beri genel yayın yönetmenleri kılık değiştirir oldu”
O an kafamda bir şimşek çaktı. Basın Sözcüsü’nü hemen bir kenara çekip fısıldadım:
“İsterseniz özel hayata girmeyelim!”
“Ne alakası var? Nesi özel hayat bunun?”
“Medya dünyası bu, herkes birbirini bilir.. Ortalıkta bazı gazetecilerin değişik cinsel tercihleri olduğu, hatta bazı gazete patronlarının yurtdışında geceleri kadın kıyafetleri giyerek parklarda dolaştığı falan çok söyleniyor. Bununki de ona benzer bir durum olabilir.”
O anda “Hayır hayır öyle değilim ben!” diye bağırdı Serdar Turgut.
Meğer kulakları, gözleri gibi değilmiş bizimkinin, fısıltıyla konuştuklarımızı duyabilecek kadar koordine imiş.
“BAŞBAKANLA FOTOĞRAF ÇEKTİRMEK İSTİYORUM”
(…)
“Ben Başbakan’la görüşmek istiyorum!” diye başladı heyecanla. “Fotoğraf da çektirmek istiyorum. Fakat bunu gerçekleştiremezsem Başbakanlık Ofisi’nden geri çevrildiğim anlaşılmasın diye kılık değiştirmeyi düşündüm. Bu üstümdekiler benim değil Rana’nın, yani karımın elbiseleri. Normal bir erkeğim ben. Yazılarımdan da anlamış olmalısınız. İnanmıyorsanız yazarımız Oray Eğin’e sorun, siz okudunuz belki ama o gördü, o bilir!”
(…)
Dışardaki itiş kakış sırasında sapının bir ucu kopmuş çantasını –yani karısının çantasını- kaptığı gibi açtı, içinden kare şeklinde kutuya benzer minicik bir şey çıkardı. O şeyin üstündeki jelatini yırttı, elini Sihirbaz Mandrake gibi havada salladı ve hooop, birazcık buruşuk da olsa, gömleği, kravatı, ceket ve pantolonuyla bir erkek kostümü ortaya çıkıverdi.
Sanırım bu kez bizim gözbebeklerimizin dengesi bozulmuş olmalıydı ki, aynı anda başlayan alkışlarımızı yine aynı anda bıçak gibi kestik.
“Bi dakka Serdar Bey, burası Başbakanlık Ofisi, çadır tiyatrosu değil” dedi Basın Sözcüsü ciddiyet modunda öksürerek. “Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Başbakan’la röportaja mı geldiniz yoksa 23 Nisan Çocuk Şenliği’ne katkıda bulunmaya mı?”
“Hahahaha çok hoşsunuz Akif Bey!” dedi Serdar Turgut. “Tabii ki röportaja geldim. Bunu röportajım için özel olarak hazırlattım. Cem Boyner’e rica ettim, benim için T-Box ürünlerinin takım elbiseli bir kreasyonunu yaptılar. Nasıl, zekice değil mi?”
KENAN KIRAN - HABERVAKTİM.COM ÖZEL
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.