Yolumuz İslâm olmalı

Yolumuz İslâm olmalı
Konyalı gençleri Komünizme karşı uyandırmak için 20 sene mücadele veren Hasan Hüseyin Varol Hocaefendi, “Esas yolumuz, insanları kardeşliğe sevkeden İslâm olmalı” dedi.

Reis’ül-Kurra Hasan Hüseyin Varol Hocaefendi, küçük yaşlarda Kur’ân okumaya başladığını ve on yaşında da Osmanlıcayı öğrendiğini belirterek “Bizim esas yolumuz insanları ve insanlığı kardeşliğe sevkeden İslâm olmalı” dedi.

Konya Aydınlar Ocağı’nın Sille Kültür Evi’nde düzenlediği Salı Sohbeti’nde, hayatından hatıraları anlatan Hayra Hizmet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı H.Hüseyin Varol, 1934 yılında Bozkır’a bağlı Kızılçakır köyünde doğduğunu ve Kur’ân-ı Kerim’i babasından öğrendiğini söyledi. Osmanlıcayı da 10 yaşında Hadim’in Bolat köyünden İstiklâl Harbi gazilerinden Yusuf Hoca’dan öğrendiğini ifade eden H.Hüseyin Hocaefendi, Yusuf Hoca sayesinde Kur’an’ı iyice ilerlettiğini ve Osmanlıcayı öğretmek için Yusuf Hoca’nın kendilerine örnek yazı olarak “Dar-ı dünya hoştur amma akibeti mert olmasaydı/ Zevk-i cennet hoştur amma şiddeti nar olmasaydı” satırlarını verdiğini kaydetti.

Yeni Türkçe harflerle, yolda çamurlu vaziyette bulduğu bir Köylü gazete parçasından tanıştığını ve alfabeyi de, babası ile dayısının eski yapraklı nüfus cüzdanlarının arkasına yazdıkları 29 harfden alıştırma yaparak öğrendiğini belirten Hüseyin Hocaefendi, konuşmasına şöyle devam etti: “Kendi ismimi yazdım ve babama gösterdim. Babam H ve S’den sonra (a) harfi koyarak şimdi Hasan oldu dedi. Arkadaşlar benim tahsil hayatım bundan ibaret. Köylüler, pekmez, kuru üzüm, yumurta, ceviz satmak için İçeriçumra’daki pazara giderlerdi. Eskiden tren oraya geldiği için “İskele” derlerdi. Sonra Çumra oldu. Ben, köylülerin getirdiği Köroğlu ve Köylü gazetelerini okuyarak yeni Türkçemi geliştirdim.” Okumaya merakım arttığı için Mızraklı İlmihali’ni, Ahmediyye Divanı, Muhammediyye Divanı, Kuddusi Divanı, Kara Davut gibi kitapları okudum. Sonra “Serencame” adlı şiir kitabı elime geçti. Bu kitabı baştan sonuna kadar ezberledim. 12 yaşındaydım ve böyle bir kültürle şahsiyetimi geliştirdim. Ama o dönemde Kur’ân-ı Kerim okumak ve okutmak yasaktı. O dönemde bizim köyün hatibi Mustafa Hoca’ydı.

Görevi de beş vakit namazı kıldırmak, Cuma günü Cuma namazını kıldırmak ve hutbe okumaktı. Bu arada beş kere taşın üstüne çıkar Türkçe ezan okurdu.”

Kendisinin de 1940’lı yıllarda çok Türkçe ezan okuduğunu ifade eden Hasan Hocaefendi, orada bulunan dinleyicilere “Tanrı Uludur..”la başlayan Türkçe ezan okudu. Hasan Hoca, neden haydin kurtuluşa değil de felaha deniyor” sorusuna da şu cevabı verdi: “Haydin kurtuluşa demiyorlar. “Haydin Felaha” deniliyor. Vatandaş ‘haydin felaha’yı pek anlamaz. Ama kurtuluşa dese bir ideolojik hareketlenme meydana gelecek. Bundan da korktukları için haydin felaha deniyor.”

BİR KİTAP BİR ÖKÜZ DEĞERİNDE
13 yaşlarında camide müezzinlik yaptığını ve namazdan sonra bir aşr okuduğunu ifade eden Hasan Hocaefendi, “Yusuf Hoca’nın okuduğu gibi okumuşum ve caminin hocası, babama; bu çocukta iş var. Konya’ya götür, iyi bir hocaya teslim et ve yetiştir, demiş. Beni ilk keşfeden köyün cami hocası oldu” diyerek 1947’nin Ekim ayında Konya’ya göçtüklerini söyledi.

Köydeyken okumaya merakından dolayı İshak Hoca’nın evinden, Havas İlmi’ne ait bir kitabı alarak sakladığını ve böylece, Osmanlıcaya olan ufkunun bu kitap sayesinde genişlediğini belirten Hasan Hüseyin Varol Hocaefendi, İshak Hoca’nın, babasından kitabı geri almak için çok yalvardığını ve “- Tahsin Efendi, bu kitaba karşılık bir öküz vereyim de onu bana ver” teklifinde bulunduğunu ifade ederek “O zaman bir çift öküz, köylünün hayatı demekti. Yani bir traktör değerindeydi” dedi.

Görünmez adam sırrının da bulunduğu o kitabın Sarıoğlan’lı Topbaş Hoca’ya (Mevlüt Topbaş’ın babası) ait olduğunu ve İshak Hocanın da, o kitabı bir köylü kadına 10 lira karşılığında çaldırdığını sözlerine ekleyen Hasan Hoca, o kitabın aynısını bir deftere yazdıktan sonra kitabı geri verdiklerini söyledi.

KOMÜNİZMLE MÜCADELE

Okumaya olan merakını kırmızı Kütüphane’den aldığı dergi ve kitaplarla gidermeye çalıştığını ifade eden Hasan Hocaefendi, ilk okuduğu kitabın Nihal Atsız’ın Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor olduğunu belirterek “Bu kitapları okuduktan sonra ben Türkçü oldum. Fakat Allah’a şükür bir saplantım olmadı. Bu arada hafızlığı bitirdim ve İstanbul’a gittim. Konya’ya geldim ve askerden sonra Kur’an öğretmenliği yaptım. Nerede? Gazi İlkokulu’ndan aldığım ilkokul diploması ile Konya İmam-Hatip Okulu’nda 1858’den 1963’e kadar Kur’an öğretmenliği yaptım. Furkan Dede Camii, Sultan Selim Camii ve sonra Kapu Camii’nde müezzinlik ve imam-hatiplik görevini yaptım” dedi.

Türkçülük ile İslamcılık arasında gidip geldiğini ve kafasındaki soru işaretlerinin, iki sene sonra ancak Hucurât Suresi 13. âyet-i kerimeyi okuyunca kaybolduğunu sözlerine ekleyen H.Hüseyin Hocaefendi, şunları kaydetti:

“Bu ayet benim insanlara, insanlık âlemine bakışım ile felsefemi de değiştirdi. “Ey insanlar! Muhakkak ki Biz, sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Ve sizi milletler ile kabilelere ayırdık ki, birbirinizle tanışıp konuşasınız ve anlaşasınız diye. Allah katında en şerefli olanınız takvaca üstün olanınızdır...” Kur’an-ı Kerim baştan sona bunu söyler. Peygamber Efendimiz’in görevi de bunu tebliğ etmektir. İşte o zaman ben, kendi kendime benim esas yolum İslâm’dır ve ben o halde İslâmcıyım, dedim. Sonra MHP’deki gençlere, Komünizme karşı mücadelede uyandırmak için sohbetler yapmaya başladım. O dönemlerde de Şafak Gazetesi’nde ve sonra Anadolu’da Hamle’de yazarlığa başladım. Aydın Fikirler Kulübünü ele geçirdik. 1969 seçimlerinde Başbuğ Türkeş’e, milletvekili adayı olarak Osman Yüksel Serdengeçti’yi teklif ettik. Teklifimiz kabul edilmeyince araya soğukluk girdi ve o seçimlerde biz, MHP’den ayrılan bir grup olarak Konya’dan bağımsız milletvekili adayı olan Erbakan Hoca’ya destek verdik. Sonra, benim yaratılışım aktif politikaya uygun olmayınca bıraktık. 1958’den 1978’e kadar Konyalı gençleri uyandırmak ve Komünizm ile mücadele için uğraş verdim. Sonra Hayra Hizmet Vakfı’nı kurarak Konyalı fakir gençleri okutmak için maddi ve manevi açıdan desteklemeye gayret ettik. Vakıf kurulalı 35 sene oldu. Bu arada 60 yıllık çalışma içerisinde bulundum. 76 yaşındayım ve hâlâ çalışıyorum. Vakıfta kız ve erkek talebelere Kur’an ve hafızlık dersleri veriyorum. Başımı kaşıyacak zamanım yok. Zaman fukarasıyım.”

Çağımıza Selâm dergisinde çıkan bir yazısından dolayı 12 Eylül’den sonra, laikliği aykırı yazı yazdığı için 3 sene 4 ay hapis cezası ile mahkûm edilerek Sivas’a, 1,5 yıl sürgün edildiğini ifade eden H.Hüseyin Varol Hocaefendi, bu arada içeride 4 ay yattıktan sonra beraat ettiğini de söyledi. Aralarında Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ın da bulunduğu sohbet, Hasan Hüseyin Varol Hoca’nın okuduğu bir aşr ile sona erdi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.