Vasıflı Müslüman Subay Yetiştirmek
CİHAD fi sebilillahı terk eden Müslüman bir kavim veya toplum iflah olmaz. Allah rızası için cihad eden aziz olur, cihadı terk eden zelil ve rezil olur.
1300 tarihinde Anadolu’daki en küçük İslamî birim Osmanlı beyliği idi. Söğüt ve Domaniç ile iki küçük beldeden ve birkaç köyden ibaretti. Allah bu küçük beylikten bir cihan devleti çıkardı. Çünkü onlar Allah rızası için, i’la-ı kelimetullah yaparak ya şahid ya gazi olmak için cihad ediyorlardı.
Gücü yeten her Müslüman İslamın bir askeridir.
Müslüman aileler vasıflı oğullarının bir kısmını askerî mekteplerde mutlaka subay yetiştirmelidir.
Subay yetiştirilecek gençler akıllı, zeki, yüksek ahlaklı, yüksek karakterli, fedakar, feragatli, idealist, mürüvvetli, kabiliyetli, istidatlı olmalıdır.
Subay yetiştirilecek gençlere, resmî eğitimin yanında paralel ve alternatif bir eğitim verilmelidir. Onlar en az üç yabancı dili konuşacak, yazacak, kültür kitabı okuyacak derecede bilmelidir. Edebî-yazılı Türkçeyi Türkologlardan daha iyi bilmelidir.
Müslümanlar subaylar Türkiyenin millî kültürüne, millî kimliğine, millî değerlerine, millî sanatlarına sımsıkı bağlı olmalı ve onları korumalıdır.
Yakın tarihte Türkiyenin Sünnî Müslümanları bu konuyu ihmal ettiler ve cezalarını çok ağır ve çok acı şekilde çektiler.
Benim çocuğum niçin bir mahrumiyet mesleği olan subaylığı yapsın? O çok para getiren, çok prestijli, çok parlak meslekler olan doktorluğa ve mühendisliğe yönelecek ve dünyasını mamur edecektir… Ne kadar yanlış bir düşünce!
Suriyede Sünnîler çoğunlukta idiler ama oğullarının yeterli kısmını subay yapmadıkları için şimdi perişan vaziyetteler.
Müslüman subaylar resmî ideolojilere, vesayet rejimlerine, egemen azınlık iktidarlarına tabi olmazlar, devletin ve halkın hizmetindedirler.
Müslüman subaylar ahlaka aykırı eğlenceler yapmazlar.
Müslüman subaylar vazifelerini kusursuz şekilde yerine getirirler.
Müslüman subaylar kendilerine emanet edilen halk çocuklarının kurdu değil, meleği olur, onları iyi insanlar, iyi vatandaşlar olarak yetiştirir.
Vasıflı Müslüman subaylardan oluşan bir ordu genç nesilleri öyle terbiye eder ki, onlar terhis olduktan sonra ülkeyi mânen ve maddeten kalkındırır.
Müslüman subaylar o kadar âdil, mürüvvetli ve iyi ahlaklıdır ki, gayr-i müslimlerin çocukları bile terhis olduktan sonra subaylarına mektuplar yazarak dostluklarını devam ettirler ve herkese “O Müslümandı ama bana kendi dindaşımdan daha fazla ilgili ve şefkat göstermişti” derler.
Subaylıkta para yok, ben yavrumu niçin subay yetiştirecekmişim diyenler haindir, gafildir.
Müslüman subay asla İslamcılık yapmaz… Asla cemaatçilik, tarikatçılık, grupçuluk yapmaz. Asla fitne ve fesat çıkartmaz.
İyi, güçlü ve vasıflı bir Müslüman subayın meziyet ve faziletlerini karşıtları bile kabul eder ve onun hakkında “Biraz tutucudur ama biz onun gibi doğru, vazifeşinas, âdil, yüksek ahlak ve karakterli kimse görmedik derler.
(İkinci yazı)
Bilenler Bilmeyenleri Uyarmalı ve Aydınlatmalı
DÜNYANIN faydasız, boş, fani, gelip geçici, oyalayıcı faaliyetlerinin, koşuşturmalarının, patırtı gürültülerinin iki rekât namaz kadar değeri yoktur.
Dünya bir oyalanma yeridir… Dünya gerçekten bir aldanma mekânıdır… Ömür gelir, geçer gider… Hayat nedir ki? Doğduğun tarihle öldüğün tarih arasındaki zamandır. Zamanını boşuna harcayanlar, zamanlarını öldürenler ne korkunç bir zarar ziyan içindedirler.
Gençlik geçicidir… Sağlık geçicidir… Mallar, servetler, paralar hep geçicidir... On sene önce Yunanistan ve Kıbrıs’ta refah vardı, sonra iktisadi ve mali kriz geldi, halkın büyük kısmı perişan oldu, çöplüklerden ekmek toplayanlar bile varmış… İşte dünya böyledir.
Gafil, günahkâr, müsrif insan bugün ekmeği çöpe atar sonra zaman gelir çöplükten ekmek toplar.
İnsan ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.
Dinsiz ve inançsız birinin gafil olması tabiî ve normal karşılanabilir ama gaflet Müslümana hiç yakışmaz.
İnsan hem dünyevî çalışmalarını ve faaliyetlerini yürütmeli, hem de büyük ve uzun vadeli düşünmeli.
İnsan, İslam’a göre niçin yaratılmıştır? Kur’an bu konuda açık ve kesin bilgi veriyor. İnsanlar, yaratıcıları olan Allah’a ibadet için var edilmişlerdir. İbadet ne demektir:
1. Doğru şekilde inanmak…
2. Kur’anda ve sünnette bildirilmiş olan kulluk vazifelerini yerine getirmek… Günde beş kez namaz kılmak… Oruç tutmak… Zekât vermek… Emirlerini yerine getirmek… Yasaklardan uzak durmak… Güzel ve yüksek ahlak ve karakter sahibi olmak…
3. İslam’ın beş temel şartı vardır ama bunlardan başka şartlar da vardır: Nefsiyle büyük cihad, şartlarına ve hükümlerine uygun olmak şartıyla cihad fisebilillah yapmak… Mü’minlerin oluşturduğu ümmet birliğinin içinde olmak… Resulullah’ın (Salat ve selam olsun ona), yaşadığı zamandaki vekiline biat ve itaat etmek… Maruf ile emretmek, münkerden nehy etmek…
Dünya bir imtihan yeridir, dünyaya gelen herkes sınav vermektedir; binaenaleyh din ayrı dünya ayrıdır, din sadece bir vicdan meselesidir ve dünyaya karışamaz demek büyük bir sapıklıktır. Gayrimüslimlere dinde zorlama yoktur ama mü’minlere İslam’ı yaşamaları, hayata uygulamaları, hükümlerini tatbik etmeleri için nefret ve ikrah ettirmeden, baskı ve cebr yapılabilir.
Peygamber Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) bildirdiği gibi din nasihatten=öğütten ibarettir.
Bilen, âlim, ârif, vazifeli, sorumlu Müslümanların bilmeyenlere dini öğretmeleri, dinî konularda nasihat etmeleri vazifeleridir. Bu hususta kimsenin, tercih hakkı yoktur. Biliyorsan, bildireceksin.
İnsanları irşad, aydınlatma, ıslah, davet, doğru yola çağırma vazifesi icazetli ulemaya ve fukahaya, icazetli meşayih ve mürşidlere aittir.
İrşad, davet, tebliğ, tenvir=aydınlatma vazifeleri para kazanmak, zengin olmak, köşeyi dönmek, voliyi vurmak niyetiyle yapılamaz; sadece Allah’ın rızasını kazanmak, Resulullah’ın şefaatine nail olmak için yapılır. Bu hizmetleri ticarete, bezirgânlığa, nefsaniyete alet edenler fasıktır, münafıktır.
“İnsanlar uykudadır, öldüklerinde uyanırlar” buyrulmuştur. Cenab-ı Hakk cümlemizi ayakta uyuyanlar zümresi içinde bulunmaktan muhafaza buyursun.