M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Tekkeler En Kısa Zamanda Açılmalıdır

Tekkeler En Kısa Zamanda Açılmalıdır

Allahı zikr etmek Kur’anla, Sünnetle, icma ile farzdır. İnsan Rabbini ayakta, otururken ve yatmış olduğu halde hep anmalıdır.

Ehl-i Sünnet Müslümanlığında hak tarikatlar vardır.

Tasavvufu ve tarikatları inkar eden, sûfî Müslümanlara kâfir ve müşrik diyen Vehhabîler-Selefiler yanlış yoldadır.

Mü’mini tekfir edenlerin=küfürle suçlayanların kendilerdi kafir olur.

Tasavvuf tarikatlarında ölçü şudur: Şeriat sınırları içinde olacak, Şeriata aykırı bir şey yapmayacak, sahih itikad üzere olacak, beş vakit namazını kılacak…

Anadolu’ya ve Trakya’ya İslam tasavvufla, tarikatlarla, kamil mürşidlerle gelmiştir. Tasavvuf yıkılır, yasaklanır, darbelenir veya dejenere olursa İslam ve Ümmet de sarsılır.

Bir kısım reformcu, modernist, mezhepsiz, Kemalist, telfik-i mezahip taraftarı, BOP’çu, Afganîci, Abduhçu, Reşid Rızacı, Fazlurrahmancı, light İslamcı oryantalist ilahiyatçılar ve onların peşine düşenler tasavvufa ve tarikatlara düşmanlık ediyor ve dolaylı şekilde İslama ve Ümmete zarar veriyor.

Unutmayalım ki, Osmanlı Halife ve Sultanlarına tahta çıktıklarında Eyyüb Sultan’da Konya Mevlevî dergahı postnişini Çelebi Hazretleri tarafından kılıç kuşandırılırdı. (Son Padişah Sultan Vahidüddin Han’a Şeyh Ahmed Şerif Senusî kılıç kuşandırmıştır.)

1925’ten bu yana tarikatlar kapalıdır. M. Kemal Paşa Mason localarını da kapattırmıştı ama Millî Şef İsmet zamanında locaların tekrar çalışmasına müsaade edildi, fakat tarikatlar üzerindeki yasak hala devam ediyor.

Bugünkü iktidardan tasavvuf tarikatlarını ve İslam medreselerini en kısa zamanda açmasını bekliyoruz.

Medreselerin ve tarikatların kapalı olması, kapalı tutulması bir insan hakları ihlalidir.

Bugünkü haliyle Diyanet İşleri Başkanlığı ne medreseleri, ne de tarikatları idare edebilir ve denetleyebilir.

Medreseler için bir Ehl-i Sünnet İslam Şûrası kurulmalıdır, tarikatlar için de bir Meclis-i Meşayih.

Açılacak olan binlerce tekke, dergah ve zaviyede vakit namazları kılınacaktır. Namazsız zikir olmaz!

Tarikatların ve tekkelerin başında icazetli ve ehliyetli şeyhler bulunacaktır.

Tarikatlar ve tekkeler ticarete, siyasete bulaşmayacaklardır.

Hiçbir tarikat ve tekke anonim şirket, holding, finans kurumu gibi çalışmayacaktır.

Tarikat ve tekkelerde militanlık, holiganlık ve fanatizm yapılmayacaktır.

Tasavvuf, tarikat yolları bugünkü gibi kapalı veya yarı kapalı olursa toplumun dejenere olması, ahlaksızlığın patlaması önlenemez.

Açılacak tekkelerin her biri ahlak ve fazilet mektepleri olarak hizmet etmeli, faaliyette bulunmalı, bağlılarını İslam ahlakının memduh=övülen güzel huylarıyla bezemelidir.

Tarikatlar ve tekkeler Ehl-i Sünnetin sahih itikadının etrafı aydınlatan fenerleri olmalıdır.

Ülkemizde haram yeme ve çeşitli azgınlıklar ayyuka çıkmıştır. Bunlar ancak tasavvuf, tarikat ve tekke terbiyesi ve eğitimiyle önlenebilir.

Tasavvuf ve tekkelere paralel olarak iş, ticaret, sanayi hayatını tanzim edecek ve temiz tutacak İslam Fütüvvet Teşkilatı da kurulmalıdır.

Hiçbir din sömürücüsünün, hiçbir arivistin tasavvuf yoluyla saf Müslümanları dolandırmasına, din sömürüsü yapmasına izin ve fırsat verilmemelidir.

Tasavvuf tekke ve dergahlarına gelen gayr-i Müslimler ve ateistler oradaki güzel ve cezbedici havaya, derviş ve muhiblerin iyi hallerine bakarak İslama ısınmalı ve nicesi ihtida etmelidir.

Böyle tekkeler açılırsa birkaç sene zarfında namaz kılanların nisbeti yüzde 10’dan, yüzde 50’ye çıkacaktır.

Tasavvuf ve tarikatlar kuvvetlenirse, her gün çöpe atılan ekmek sayısı altı milyondan birkaç yüz bine inecektir.

Tekkelerde halkın kurtları değil, halkın melekleri yetişecektir.

Tasavvuf, tarikat, tekke deyince hatıra Seyyid Abdülkadir Geylanî, Şah Bahaüddin Nakşibend, Seyyid Ahmed er-Rufaî, Hasan eş-Şazelî, Ahmed Bedevî, Ahmed Yesevî, Mevlana Celalüddin Rumî, Hacı Bayramı Veli, Şabanı Veli, Aziz Mahmud Hüdaî ve benzeri büyük şeyhler, büyük mürşidler, büyük Müslümanlar gelmelidir. Tasavvuf ve tarikat hizmet ve faaliyetleri Pîran hazeratının ahlakı ve prensipleri ile yürütülmelidir.

Bugünkü israf, aşırı tüketim ve aşırı konfor çılgınlığı ancak gerçek tasavvufla, gerçek tarikatlarla, gerçek kamil mürşidlerle ve gerçek şeyhlerle önlenebilir.

Gerçek şeyhlerden oluşan bir şûra ileride muhterem ve ehliyetli bir zatı İmam-ı Kebir seçer ve bütün Müslümanlar ona biat ve itaat ederek Ümmet birliği kurulur.

Müslümanlar bugünkü anarşi, kaos, tezebzüb, fitne, fesat, tefrika, nifak ve şikaktan İslam medreseleri ve Tasavvuf tarikatları sayesinde kurtulabilir.

Bütün mahlukat, zerrelerden kehkeşanlara kadar kendi lisanlarıyla hep Allahı zikr ediyor. Kuşlar, balıklar, böcekler, bitkiler, yapraklar, çiçekler hep zikirdedir. Siz taşları ölü mü sanıyorsunuz? Onları meydana getiren zerreler hep döne döne zikr halindedir.

Ey ateist!.. Senin şeytan dilin Allahı inkar ederken, vücudundaki milyarlarca zerre hiç durmadan “Birdir O, eşi benzeri ortağı yoktur Onun” diyor.

Tasavvuftaki, tarikatlardaki, tekkelerdeki bütün zikirlerin, ayinlerin, devranların fetva ve ruhsatı verilmiştir.

Mevlid-i şerif okumak nasıl bir bid’at-i hasene ise, zikrullah yapmak da öyledir.

Delail-i Hayrat kitabı okumak nasıl iyi bir yenilik ise zikrullah meclisleri de öyledir.

İnsanları azdıran, şehvetleri kamçılayan, günahları körükleyen, fısk ve fücura yol açan bütün kurumlar ve faaliyetler serbest… Hattâ Komünist Partisi bile legal… Mason locaları legal… Lakin İslam medreseleri yasak, tasavvuf tarikatları yasak… Bu çok büyük bir zulüm değil midir?

 

(İkinci yazı)

GDO’lu İthal Pirinçler

Halkımızı zehirleyen kötü, boyalı, kimyalı, koruyucu maddeli gıda ve meşrubat sektöründe en son GDO’lu ithal pirinçler bombası patladı.

Türkiye halkı, sağlığa zarar veren besin maddeleriyle toptan bir soykırım karşısındadır.

Toprakları, halkını doyurmaya yetecek miktarda hububat, bakliyat, pirinç üretmeye müsait olan ülkemiz dünyanın her yerinden gıda maddesi ithal etmektedir.

Hayvancılığımıza darbe üzerine darbe vurulmuştur.

Sıvı yemek yağı konusunda büyük sabotajlara ve ihanetlere uğramışızdır.

Halkını koruyan medenî ve âdil ülkelerin reddettiği GDO’lu pirinçlerin ülkemize ithal edilmesine hangi makamlar göz yummuştur?

Başbakan “Beyaz ekmekleri sofralarımızdan kaldıralım” dedi de ne oldu? Eski hamam eski tas… Bembeyaz, içinde on iki çeşit kimyevî madde bulunan ekmekler üretilmeye devam ediliyor.

Sahte bal satışının önü kesilebildi mi?

Halka bozuk yiyecek maddeleri satanlara yeteri kadar ceza verilebiliyor mu?

Sadece gıda ve içecek sektörü mü?.. Kanunen yasak olmasına rağmen cayır cayır bitkisel ilaç reklamı yapılıyor. Bir dergide tam sayfa bir ilan gördüm. Kanseri önleyen ve tedavi eden bitkisel ilacımız piyasadadır diyordu. Yahu böyle bir ilaç bulunsa yer yerinden oynar, dünya ayağa kalkar. Bendeniz şifalı tıbbî bitkilerle tedaviye taraftarım ama bunun sömürüsü yapılmamalı, halk aldatılmamalıdır.

Gıda ve meşrubat sektöründe bunca kimya, boya, koruyucu madde, hormon, GDO, cıvalı veya kadmiyumlu balık, şişirme sulu tavuk, antibiyotik, sahte yoğurt, sahte bal ve daha binlerce mağşuş yiyecek varken halkın sağlığını korumak mümkün müdür?

Temiz, doğal, sağlıklı gıda uzmanları feryat ediyor ama aldıran yok.

Soykırım sadece bombayla, mermiyle, silahla öldürerek, yok ederek yapılmaz. Bir halkı sinsice zehirlerseniz o da dolaylı bir soykırımdır.

Evcil domuz çiftliklerinde üretilen bunca domuz kimlere yediriliyor? Avcıların vurduğu bunca yaban domuzunu kimler yiyor? Bunca eşek etini kimler tüketiyor?

Endüstriyel işlemlere tabi tutulmamış bir bardak tabiî süt bulamaz hale geldik. Bir kâse tabiî yoğurt yok. İçine kimyevî madde karıştırılmamış gerçek doğal ekmek üretimi on binde kaçtır?

İçtiğimiz suların kaçta kaçı saf, doğal ve sağlıklıdır?

Büyük şehirlerde soluduğumuz hava temiz ve sağlıklı mıdır?

Herifin sahte bal fabrikasını başına yıkmadıkça bal konusundaki kötülükler önlenir mi?

Cezalar hafif ve yetersiz kalıyorsa suçları önlemek mümkün müdür?

Kötü, mağşuş, sahte, zehirli, kimyalı gıda maddeleri ve içecekler konusunda halkımız ve onların sivil temsilcileri son derece aciz ve pasiftir.

On milyonlarca vatandaşın bu konuda uyarılması, bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bu işi kim yapacak?

Büyük medyadan fazla bir şey beklenemez. Gazete ve dergiler ilan ve reklamlara bağımlıdır.

Beslenme konusunda herkes kendisinin ve çoluk çocuğunun canını kurtarmaya baksın!

Halkı zehirleyenlerle yeteri kadar mücadele etmeyenleri, halkı korumayanları, gerekli tedbirleri almayanları, sıkı analizler ve denetimler yapmayanları, vazifelerini yerine getirmeyenleri Cenab-ı Hakka şikayet ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi