Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han
HABERTÜRK sitesindeki “II. Abdülhamid’in Son Sözleri” başlıklı resimli yazıyı okurken heyecanlandım, gözlerim yaşardı. Hâtemü’l-Hulefa olan o büyük zat hapis hayatı yaşadığı Beylerbeyi sarayında 1918 Şubatının bir günü, hastalanmış ve Allah diyerek can vermişti. En son sabah namazını kılmıştı. Kendisi Şeriat-ı Garra-i Ahmediyeye sımsıkı bağlı, beş vakit namazını kılan, birkaç tarikata mensup mütedeyyin bir sultandı. Saltanatı boyunca bütün okullarda, kışlalarda namaz kılmak mecburî idi. İmparatorluğun Batıya açılan penceresi olan Galatasaray Sultanisinde bile bütün Müslüman öğrenciler vakit namazlarını okul imamının ardında okul camiinde cemaatle kılardı.
Abdülhamid Han hazretleri hem Hâtemü’l-Hulefa hem Hâtemü’s-Selâtin idi. Kendisinden sonra iktidar Jön Türklerin, Avdetîlerin, Masonların eline geçmiştir.
Sultan hazretleri tahtından indirilmemiş olsaydı, Osmanlı devlet-i aliyesi pek kötü en berbat şekilde tasfiye edilmezdi.
Çok şefkatli ve merhametli bir devlet reisiydi. Anayasanın kendisine verdiği hakla bazı muhalifleri sürerdi ama onların çoğuna sürgün mahallerinde iş vermiştir.
O başta olsaydı, 1912 Balkan harbi aleyhimizde sonuçlanmazdı.
Orduyu ve askerî mektepleri siyaset dışında tutardı. Onun tahttan indirilmesinden sonra ordu siyasete karıştı ve devlet bitti.
Sultan Abdülhamid-i Sani efendimiz zikr edilince hatıra neler gelir? Müsaadenizle tâdat edeyim:
1. Hilafet-i islamiyye gelir… 2. Adriyatik denizine kadar uzanan Rumeli-i Şahane gelir…
3. Yemene kadar Ortadoğu gelir… 4. Afrikada ta Fizana kadar Trablusgarb vilayeti gelir…
5. İslam kadın ve kızlarının tesettürü gelir… 6. Şamdan Medineye kadar Hicaz demiryolu gelir (yeller esiyor şimdi yerinde)… 7. Ayasofya camii-i kebirinde okunan Ezan-ı Muhammedîler, kılınan namazlar gelir… 8. İslam medreseleri ve tasavvuf tekkeleri gelir…
9. Pariste, Resulullah Efendimizi (Salat ve selam olsun ona) tahkir eden Voltaire’in menfur piyesinin sahneden kaldırılması gelir… 10. Şehirlerimizde ahkam-ı şer’iye ile hüküm veren kadılıklar gelir… 11. Memleketin imarı, okullar gelir… 12. İttihad-ı İslam siyaseti ve propagandası gelir… 13. Halkın refahı gelir…
Sultan Abdülhamid’ten en fazla şikayet edenler Ermeni komitaları idi. Padişah tahttan indirildikten sonra, Abdülhamidsizlik ne büyük bir felaketmiş gördüler.
Sultan Abdülhamidin devr-i Saltanatında ülkemizde milyonlarca Rum yaşıyordu. O gitti ve bir müddet sonra Rumlar da bitti.
Sultan hürriyetleri kısıtlamıştı ama adaleti ve güvenliği sağlamıştı.
Onun muhaliflerinden Filozof-Şair Rıza Tevfik, o gittikten sonra devletin ve milletin ne hale geldiğini görmüş ve “Sultan Abdülhamid’in Ruhaniyetinden İstimdat” başlıklı şiiri yazarak pişmanlığını dile getirmiştir.
Cennetmakan Abdülhamid Han hazretleri:
Müslümanların Halifesi,
Osmanlıların Padişahı,
Türklerin Hakanı idi.
Onun kadr ü kıymeti bilinmedi, o bir nimetti ona çok nankörlük edildi. Ondan sonra Müslümanların iki yakası bir araya gelmedi. Onun ahını çekiyoruz.
Sultan Abdülhamid’den sonra Doğu Akdeniz’de iki Yahudi devleti kuruldu.
Kudüs Müslümanların elinden çıktı.
Osmanlı devlet-i islamiyesinin yerine bir sürü küçük devlet kuruldu.
Nice İslam ülkesinde Şeriat kaldırıldı, kadınlar açıldı saçıldı, hüküm mürtedlerin eline geçti.
Sultan Abdülhamide muhalefet, sahte hürriyet, sahte adalet, sahte müsavat Müslümanlara çok pahalıya mal oldu.
(İkinci yazı)
Avrupa ve İslam Dünyası
SORUYORUM:
Bir Avrupa Birliği var da, niçin bir İslam Birliği yok?
Avrupa Birliği üyesi devletlerin vatandaşları kendi ülkelerinden öbürüne pasaportsuz, vizesiz sadece kimlik kartı ile geçebiliyor da, Müslümanlar bir İslam ülkesinden öbür İslam ülkesine genellikle niçin pasaportla vizeyle geçmek zorundadır.
Avrupa Birliğinin ortak bir parası var da Müslümanların niçin yok?
Bütün Katoliklerin bir Papa’sı var da, Müslümanların niçin bir Halifesi veya İmamı yok?
Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan milyonlarca Müslüman geniş bir din ve inanç hürriyetine sahip de, İslam dünyasında yaşayan Müslümanlar böyle bir hürriyete niçin sahip değil?
İngiltere ve Hollanda da Şeriat mahkemeleri var da, Türkiyede niçin yok?
İsveçte Müslüman bir kadın polis memuru resmî üniforma ile başörtülü olabiliyor da Türkiyede niçin olamıyor?
Avrupa ülkelerinde Katolik liseleri var da Türkiyede niçin İslam liseleri yok?
İngilterede ve nice başka Avrupa ülkesinde Müslüman kadınlar, hattâ bazı mühtedi İslam hanımları burka, çarşaf giyebiliyorlar, peçe takabiliyorlar da Türkiyede isteyen Müslüman hanımlar niçin peçe kullanamıyor?
İspanya Gırnatadaki Endülüsten kalma büyük cami kilise olarak kullanılıyor da, bizde Ayasofyada niçin namaz kılınmıyor?
Avrupada şiddet ve teröre bulaşanlar dışında cezaevlerinde din ve vicdan suçluları yok da, bazı İslam ülkelerinin hapishaneleri niçin dindar Müslümanlarla dolu?
Avrupa Birliğinde Hıristiyanlar birbirleriyle boğazlaşmıyor da, İslam dünyasında Müslümanlar birbirilerine niçin kıyıyor?
Avrupada ideolojilerin saltanatı bitti de, İslam dünyası niçin hâlâ miadı dolmuş saçma sapan ideolojilerin kahrını çekiyor?
Avrupada niçin İslam dünyasındakinden daha fazla insan hakları, güvenlik ve adalet var?
Bir Müslüman Parise, Berline, Londraya veya başka bir Avrupa şehrine gidip rahatça gezebiliyor da, aynı Müslüman niçin Şama, Halebe, Hama ve Humusa, Bağdada gidemiyor?
Avrupada The Times, Le Monde, Frankfurter Allgemeine Zeitung gibi ciddî gazeteler var da, İslam dünyasında niçin yok?
Avrupada krallara, kraliçelere, başkanlara hesap sorulabiliyor da İslam dünyasındaki baronların çoğuna niçin hesap sorulamıyor?
Avrupa idarecilerinin hesapları, şahsî servetleri şeffaf da, Müslüman ülkelerinkilerin çoğunun hesapları ve servetleri niçin şeffaf değil?
Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğunun temizlik ve şeffaflık notları 10 üzerinden 5’in yukarısında da Müslüman ülkeler bu konuda niçin nal topluyor?
Avrupa ülkelerinin şehirleri düzgün, mimarîleri estetik, her yer park bahçe havuz göl, etraf temiz de Müslüman dünyasının şehirleri genellikle niçin onlarınki gibi değil?
Sevgili okuyucularım, siz de arada bir böyle sorular soruyor musunuz?