Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

Ülkelere barış kanla değil, Kur’an’la gelir

Ülkelere barış kanla değil, Kur’an’la gelir

Asrımızda insanlık 1500 yıl önceki gibi karanlığa gömülmüştür. Bazıları kendilerini ve ülkelerini kanla, bazıları da kanunla kurtarmaya çalışıyorlar. Oysa ki insanlık, girdiği karanlıklardan Kur’an’sız çıkamayacaktır. Kur’an, karanlıksız bir dünya özleyenlerin değişmez ve değiştirilemez adresidir. Biz Mü’minler, önce gönülleri, sonra ülkeleri fethetmiş bir Peygamberin ümmetiyiz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) girdiği yere kanla değil, Kur’an’la girmiştir. Rasûlullah (s.a.v) gönülleri ve ülkeleri Kur’an ile fethetmiştir. Nitekim bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor:
“Ülkeler ve şehirler zorla işgal edilirler; Medine ise şüphesiz Kur’an ile fethedilmiştir.” (Futuhu’l Buldan/Belazuri, Sh: 14, Kahire/ 1319)
Ülkelerin ve şehirlerin işgal ve talan dönemleri, Kur’an’sız dönemlerdir. Kur’an hayata hâkim edilse, ülkeniz talan ediliyor demektir. Kur’an’ı askıya alırsanız, ülkenize kâfirlik, zalimlik ve fasıklık gelir. Allahû Teâla buyuruyor:
“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” (Maide, 44)
“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Maide, 45)
“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” (Maide, 47)
Bazı kimseler, bu ayetlerin Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili olduğunu söylemişlerdir. Her kim Allah’ın (c.c.) hükmünü Yahudilerin yaptığı gibi değiştirirse, o kimse büyük küfür işlemiş ve kâfir olmuştur. Bu konuda alimler arasında herhangi bir ihtilaf yoktur. Fakat sapık bir fırka olan Havariç, bu ayetleri yanlış anlamış ve Allah’ın (c.c.) hükmüne muhalefet ederek veya büyük günah işleyerek ölen kimselere kâfir hükmünü vermişlerdir. Sahâbeler ise bu sapık taifeye reddiye olmak üzere; onların ayetleri yanlış anladıklarını, bu ayetlerde kastedilen kimselerin Allah’ın (c.c.) hükmünü Yahudilerin yaptığı gibi değiştiren kimseler olduğunu ve İslâm milletinden çıkartan büyük küfür işlediklerini; Allah’ın (c.c.) hükmünü değiştirmeksizin, sırf nefsine uyduğu için belli bir meselede, Allah’ın (c.c) o mesele hakkında indirdiği hükmü uygulamayıp, meseleyi değiştirerek, değiştirdiği meseleye Allah’ın (c.c) indirdiği hükmü uygulayan kimsenin ise, bu yaptığını helâl görmemesi şartıyla büyük küfür değil, İslâm’dan çıkartmayan küçük küfür işlediğini söylemişlerdir. Zamanımızda birtakım belam kılıklı herifler, sahâbelerin Havaric’e yapmış oldukları bu reddiyeyi kendilerine delil almakta ve böylece Allah’ın (c.c.) şeriatını bir kenara atarak, onun yerine beşeri kanunları icad eden ve uygulayan tağutların büyük küfür işlemediklerini, İslâm’dan çıkartmayan küçük küfür işlediklerini, yukarıdaki ayetlerde geçen “kâfir”, “zalim” ve “fasık” sıfatlarının ehl-i kitap olan Yahudi ve Hıristanlar için olduğunu söylemektedirler. Sahâbe neslinden Abdullah İbn-i Abbas (r.a.) bu zihniyette olanları şöyle uyarıyor: “Sizler ne kadar akıllısınız böyle! Tatlı olan ne varsa, size acı olan ne varsa, kitap ehline öyle mi?.. Unutmayın ki; sizden de her kim Allah’ın hükmü ile hükmetmezse, kâfir olur. İnandığı halde Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse ya zalim olur, ya da fasık.” (Zemahşeri, Tefsiru’l Keşşaf, C:1, Sh: 638, Beyrut/ 1947)
Allah’ın indirdikleriyle hükmetmemek, Kur’an’sız gün geçirmek demektir. Kur’an’sız gün geçirilen yerde küfür, zulüm ve fısk yaşıyor demektir. Bir insan kâfir, zalim ve fasık hale gelmişse, ondan barış hesabına kan akıtmaktan gayrisi beklenemez. İdeoloji icad edip dayatan ideologlar, küfrün, zulmün ve fıskın bulunduğu ortamlarda zuhur etmişlerdir.
İdeoloji ve ideolog deyip geçmeyelim. İdeolojilerin tuzakları yamandır; ortaya koydukları projelerin tek amacı kana kandır. Dolayısıyla ülkelerine kanla, kanunla barış getirmeye çalışanlar, ideolojiler hesabına kendilerini Kur’an’dan çalanlardır. Bu ülkede kendilerini Kur’an’dan çalanlar kanla geldiler. Devrimlerini kanla muhkemleştirmeye çalıştılar. Birini astılar, binleri susturdular. Ama bir türlü akan kanı durduramadılar.
Kendi ülkenize ve dünyadaki bütün ülkelere barışın gelmesini istiyorsanız, Kur’an’a önem veriniz; Kur’an’sız hiçbir icraatınız olmasın. Kur’an’a ters düşen hiçbir uygulama, kimin tarafından ortaya konulursa konulsun, meşru değildir. Kur’an’a ters uygulamalarda bulunan ferdler, aileler, hükümetler, insanlık camiasının gayrimeşrularıdır. Dolayısıyla Kur’an’a uyma ve Kur’an’a uygun uygulamalarda bulunma yolundaki en küçük bir ihmal, ülkelerin yapısını ve geleceğini mahveder. Çünkü Kur’an’sız kalmak, karanlığın kuralsızlığına mahkûm olmaktır.
Kur’an’sız geçen gün yaşanmamıştır. Kur’an’sız tükenen ömür, toptan zayi olmuştur. Kur’an, bilim kitabı değil ama içinde ilmin, bilimin özü, esası var. O, siyaset kitabı değil ama içinde siyasetin anayasası var. O, tarih kitabı değil ama içinde tarihin satırbaşları var... Onu kulluk kitabı olarak tanımalısın. Günlük hayatın direktiflerini içinde barındıran bir hayat kaynağı bilmelisin. Onda ibadeti, ahlâkı; onda duayı, dâvâyı; onda geçmişi, geleceği ve sonsuzluğu; onda hayatın ta kendisini bulacaksın. İçinde sen varsın, içinde ailen var, içinde cemaatin var, içinde devletin var, içinde medeniyetin var ve seninle ilgili her şey var. Allahû Teâla buyuruyor:
“Andolsun, size öyle bir kitab indirdik ki; bütün şan ve şerefiniz ondadır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” (Enbiya Sûresi / 10)
İnsan olarak, Mü’min olarak onurumuz, şerefimiz, izzetimiz Kur’an’da mevcuttur. Kur’an saadet-i dareynin sigortasıdır, garantisidir. Kur’an’sız kalan gönül harabe, memleket ise viranedir. Şunu bilelim ki; insana vatanı kadar sıcak gelen kitap, kendini içinde bulduğu kitaptır. Kur’an-ı Kerim’in bütün insanlara vatan oluşu bundandır. Çünkü insan onu okudukça içinde kendini bulur. İnsana insanın mahiyetini öğreten yegâne kitap Kur’an’dır.
Asr-ı saadette Kur’an ülkelere nur oldu, harabelere kandil oldu. Kur’an düşmanları, yani O’nun gücünü yok etmek isteyenler, güçlerini kullandılar. Onu ateşe attılar, yanmadı; mahkemelerden sürgün ettiler, kaybolmadı; mekteplerde okunmasını yasaklayıp hapse attılar, susmadı; değiştirmek istediler, bozulmadı; idam ettiler ama ölmedi. Müslüman bil ve inan ki; Kur’an’ı hâkim kılmamışsan ülkene, iktidara taşıdıklarını bekçi yapıyorsun dikene. Gel diken bekçilerini çoğaltmaktan vazgeçelim. Diken bekçilerini çoğaltmakla ülkeye barış gelmez.
Ülkelere barışı getirecek evrensel değerleri ne Avrupa, ne Amerika, ne Rusya, ne şu meclis, ne bu meclis ortaya koyamaz. Ülkelere barışı getirecek evrensel değerleri, evreni yaratan ortaya koymuştur. Evreni yaratanın ortaya koyduğu evrensel değerler, Kur’an’da yazılı ve dizilidir. Kur’an’ı askıya alarak, metruk ve mehcur hale getirerek, Avrupa’dan değer dilenciliğinde bulunanlar, kendilerine, ailelerine, ülkelerine ve çevrelerine kötülük edenlerdir. Bu, böyle biline!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi