Ahmet Varol

Ahmet Varol

Nekbe

Nekbe

İslâm dünyasında yine oldukça önemli gelişmeler yaşanıyor. Fakat çoğu zaman günlük yazılarla bu önemli olayların hızına erişmek mümkün olmuyor. O yüzden bazı önemli gelişmeleri atlamamak için tahlil ve yorumunu gecikmeli yapma zorunluluğu doğuyor. Bugünkü yazımızda bazı önemli hadiselere kısa notlarla temas ederek ihmal edilmemesi gereken önemli bir konu üzerinde durmak istiyoruz.
Dikkat çekilmesi gereken önemli gelişmelerden biri Katolik dünyasının başı durumundaki Papa’nın işgalci Siyonist devlete düzenlediği ziyaret. Siyonistlerin Hz. Meryem’e ve Hz. İsa (a.s.)’ya çirkin hakarette bulunmalarının, onlarla alay etmelerinin ve kendilerine iftira atmalarının ardından Papa’nın adeta Siyonistleri ödüllendirir gibi ziyaret gerçekleştirmesi oldukça düşündürücü.
Svat Vadisi’nde Pakistan halkıyla savaşan orduyu Pakistan ordusu olarak mı nitelemek gerekir yoksa uluslararası emperyalizmin ve ABD’nin işgal ordusu olarak mı?
Azerbaycan’da halkın dindarlaşmasından rahatsız olan yönetim, ezanı yasaklama girişiminin ardından şimdi de camilere karşı savaş açtı.
Özbekistan’da devlet terörü Risale-i Nur okumayı suç sayacak dereceye vardı. Öyle ki bu yüzden mahkûm edilenlerin evlerinde Risale-i Nur yerine lav silahı çıksaydı belki bu kadar ağır ithama maruz kalmayacaklardı.
Somali’de bir yandan korsanlar meselesi devam ederken diğer yandan Etiyopya işgal güçlerinin tamamen çekilmesine rağmen içeride bir istikrar ve uzlaşma sağlanamıyor.
Bütün bu hadiseleri atlayacak değiliz elbette. Gerek yazılarımızda ve gerekse radyo programlarımızda görüş ve değerlendirmelerimizi bizi izleyenlerin dikkatlerine sunmaya çalışacağız. Ancak bugün özellikle üzerinde durmamız gereken bir konu var: Nekbe
Filistin’de işgale karşı gerçekleştirilen kitlesel direnişle birlikte dünya literatürüne kazandırılan bir kelime oldu: İntifada. Onun gibi Nekbe kelimesinin de bir kavram olarak kazandırılması tahmin ediyoruz hadisenin çerçevesinin iyi oturtulması açısından daha faydalı olacaktır. Yahudi örgütlerinin uluslararası dile kavram olarak yerleştirdikleri bir terim var: Holokost. Bu kavram artık belirli bir konuya tapulanmış durumda ve kullanıldığında hemen Nazi hâkimiyetindeki bölgelerde gerçekleştirilen Yahudi katliamları akla geliyor. Bu konudaki iddialar ve rivayetler her ne kadar abartılı olsa da söz konusu kavramın zihinlere yerleştirilmesiyle ciddi bir yönlendirme ve etkileme yapılmıştır.
Nekbe, “Büyük Felaket” anlamına gelir. Ama bu kavramla kastedilen Filistin halkının yurdunun, toprağının ayağının altından çekilmesi; orada gayri meşru bir işgal hâkimiyetinin kurulmasıdır. Bu gasp elbette Siyonist terör örgütlerinin yalnız başlarına başarabildikleri bir iş değildir. Elli yıllık plan sonucu ve bütün emperyalist güçlerin Siyonist terör örgütlerine doğrudan veya dolaylı destekleriyle gerçekleşmiştir.
Hadise elli yıllık planlı çalışmanın sonucu olsa da Siyonist işgal devletinin kuruluş ilanı 14 Mayıs’a tekabül ettiğinden bu tarih Filistinliler tarafından “Nekbe” yıldönümü olarak anılmaktadır.
İşgal devletinin kuruluşu, alelade bir “bağımsızlık” ilanı veya Fransız Devrimi sonrasında alışılan devlet ilanlarının bir benzeri değildir. Siyonist terör örgütleri, dağdan gelip bağlıyı kovarak devlet ilan ettiler. Üstelik kovulan üç – beş bağlı değildir. O bağa binlerce yıldır bakan bir neslin devamı durumundaki en az altı yüz bin insan dar bir dönem içinde evlerini, yurtlarını terke zorlandı ve Siyonist işgal devleti bu yolla kendine yer açtı.
Siyonist terör örgütleri tehcirde aynen Nazilerin Yahudilere karşı uyguladığı stratejiye başvurmuş, insanları katledip cesetlerini kamyonetlere atarak sokaklarda dolaştırmış ve “buraları terk etmezseniz sizin de sonunuz böyle olacak” diye tehditte bulunmuşlardır. O yüz binler de topraklarını sattıklarından değil, canlarını kurtarabilmek için başka yerlere sığınmak zorunda kalmışlardır.
Siyonistlerin devlet kurma merhalesinde başvurdukları uygulama, Filistin’e yerleşmeleriyle ilgili iki önemli iddialarının her ikisini de yalanlıyor. İslâm dünyasına yönelik propaganda faaliyetlerinde iddia ettikleri gibi Filistinliler topraklarını satmış olsaydı yüz binlerce insanı ölüm tehdidiyle yurtlarından çıkarmaya ihtiyaç duymazlardı. Avrupa ve Amerika’da yürüttükleri propaganda faaliyetlerinde iddia ettikleri gibi Filistin boş olsaydı; Siyonist örgütler vatansız halka halksız vatan bulmuş olsalardı Yahudi göçmenlere yer açmak için böyle bir uygulamaya başvurmalarına gerek olmazdı. Zaten bu iki iddianın birbirinin tamamen zıddı olması da düşünen herkes için işgalci Siyonistlerin yalancılığını açığa çıkarıyor.
Biz bu konuyla ilgili ayrıca Web sitemizde (www.vahdet.com.tr) ayrıntılı bir dosya yayınladık. Konuyu gündeme getirmek isteyenlere bu dosyadan yararlanmalarını öneriyoruz. Özel FM’de geçen Cuma yayınlanan Dünya Döndükçe programımızda da bu konu üzerinde durduk. Programın ses kaydı Web sitemizde mevcuttur ve yayınlanması serbesttir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi