Bir Amerikalı'yla İsrail sohbeti

Bir Amerikalı'yla İsrail sohbeti

Her toplumda, dinde, sistemde aşırılar, merhametsizler, ırkçılar olabilir. Irkçılık hiçbir toplum ve dinle özdeşleştirilemez. Bugün İsrail'in Filistinlilere karşı uyguladığı ırkçılık da tüm Yahudilere mal edilemez. İsrail'in baştan aşağı ırkçı bir devlet olduğunu söyleyen Profesör Noam Chomsky de, Siyonizm'in dini imanı olmayan merhametsiz bir düşünce olduğunu söyleyen Haham Ahron Cohen de Yahudi. Gazze'ye yardım taşıyan Mavi Marmara gemisinde Müslümanlar çoğunluktaydı ama orada Hıristiyan ve Yahudiler de vardı. Bu konudaki düşüncelerimi, biraz sonra anlatacağım kişinin söylediklerine bakarak, bir dini ya da halkı toptan yargılamamanız nedeniyle yaptım.

Haneen Zobi İsrail parlamentosu Knesset'te bulunan Filistinli bir milletvekili. 'Filistinli' denilmesini özellikle istiyor, çünkü 'İsrailli Arap' ifadesini İsrail'in Filistin'in tarihi ve kültürel kimliğini yok etmek için bilerek kullandığını söylüyor. Zobi, 9 barış gönüllüsünün katledildiği Mavi Marmara gemisinde bulunuyordu ve bu gemide bulunduğu için parlamentoda saldırıya uğradı, ayrıcalıkları elinden alındı.

Geçtiğimiz hafta Londra'daydı. Kendisiyle Mavi Marmara saldırısı ve İsrail'de başına gelenlerle ilgili olarak bir röportaj gerçekleştirdik. Zobi röportajında İsrail'in Filistinlilere yönelik uyguladığı ırkçı politikalara Amerika'nın da destek verdiğine dair cümleler sarfederken, bu sözler dikkat çekmiş olmalı ki, yakında bulunan Amerikalı bazı turistler de kendisini dikkatle dinliyordu.. Kaldığı otelin lobisinde gerçekleştirdiğimiz röportaj sona ermek üzereyken yan tarafta boş duran sandalyeye 50'li yaşlarda bir kadın gelip oturdu. Röportaj sona erdikten ve Zobi ile vedalaştıktan sonra bana 'Kim bu kadın?” diye sordu. Aksanından Amerikalı olduğu anlaşılan kadına “İsrail parlamentosu üyesi” diye cevap verdim. “Arap mı?” sorusuna “Evet”le karşılık verdim.

Sorduğu sorulardan daha fazla konuşmak istediği anlaşılan kadın bu kez benim ne iş yaptığımı ve nereli olduğumu sordu. Türkiye'den bir gazeteci olduğumu ve Zobi ile Mavi Marmara ve İsrail'de başına gelenlerle ilgili röportaj yaptığımı duyunca, 'Keşke yazdıklarını sadece Türkçe değil de İngilizce de okuyabilsek” dedi. “Ne yazdığını merak ediyorum” cümlesini ekleyerek. “İsrail'in Filistinlilere uyguladığı ırkçı politikaları anlattı” diye karşılık verdim. Bu kez ben sordum ne yaptığını. Kendisi de gazetecilik yapıyormuş ve bir ay sonra Antalya'ya giderek sağlık turizmi konusunda bir araştırma yapacakmış. Uzun yıllar İsrail'de kalmış.

Tanışma meramisinden sonra umulmadık bir şekilde “Neden herkes İsrail'e karşı. Neden İsrail'deki intihar eylemlerini hiç yazmıyorsunuz?” diye sordu karşımdaki. Ben de İsrail'de şu an intihar eylemi olmadığını, tam tersine İsrail'in Filistin'de çocukları bile öldürdüğünü, evlerini yıktığını ve topraklarına el koyduğunu söyledim. “Bunlar anti-Semitik görüşler?” deyince, ben de “Anti-Semitik olmayan görüşler neler? Mesela, İsrail'in çocukları öldürmesine sessiz kalmak ya da desteklemek mi anti-Semitik olmayan bir görüş? Ya da Filistinlilerin toprağının işgal edilmesini onaylamak mı anti-Semitik olmayan görüş?” diye karşılık verdim.

Muhatabım bu kez, “Siz, 'Filistinli toprağı' diyorsunuz ama o insanlar o toprakların kendi toprakları olduğunu düşünüyor” ifadelerini kullandı. “O topraklar Yahudilerin” demek istiyordu ama kendisini tam olarak bağlamak istemediği için de “düşünüyor” yüklemiyle geçiştirdi. Ona göre, Filistinlilerin topraklarından atılması da, öldürülmesi de İsrail'in hakkıydı. Ama eğer bir kişi ya da ülke gelip Amerika'daki evinden kendisini atarsa ya da çocuğunu, kocasını öldürürse ne yapacağı sorusuna verdiği cevap, Filistinliler için verdiği cevapla aynı değil. İsraillilerin gelip Filistinlileri topraklarından atması, öldürmesi bir hak ve Filistinliler buna direnmemeli. Ama eğer birisi gelip kendi evinde kendisine saldırırsa, en sert şekilde karşılık vereceğini söylüyor karşımdaki.

“Neden herkes kendi evine bakmıyor. Neden Türkiye ya da diğer ülkeler kendi işleriyle değil de İsrail'le uğraşıyorlar? Başka ülkelerdeki sorunları neden yazmıyorsunuz? İsrail küçücük bir ülke.” sözleriyle devam ediyor ve ekliyor “Yoksa sen de medyanın Yahudilerin kontrolünde olduğunu mu düşünüyorsun?” “Nerelisin” diye soruyorum. “Amerikalıyım” cevabını veriyor. “Madem herkes kendi işine baksın diyorsun, peki neden binlerce kilometre uzakta bir ülkede yaşamana rağmen, İsrail'le bu kadar yakından ilgileniyorsun. Neden Amerika kendi işlerine değil de binlerce kilometre uzaklıkta bulunan Irak ve Afganistan'la uğraşıyor. Hem İsrail uluslararası hukuka göre bir toprağı işgal etmiş ve BM'ye göre savaş suçu işlemiş. Peki buna sessiz kalınması gerekiyor mu yoksa bunları yazmak mı gerekiyor? Medyanın Yahudiler tarafından kontrol edilip edilmediği soruna gelince, medyanın Yahudiler tarafından kontrol edilip edilmediğini bilmiyorum ama medyanın İsrail yanlısı bir yayın izlediğini düşünüyorum”

Ben bunları söyleyince muhatabım bu kez “Ama Rupert Murdoch (Avustralyalı medya patronu. Amerika, İngiltere ve Avustralya'da birçok gazete ve dergi sahibi) Yahudi değil ki” dedi, ben de “Murdoch Yahudi olmayabilir ama İsrail yanlısı bir yayın izliyor. Hem İsrail'den yana olmak için ille de Yahudi olmak gerekmiyor. Amerika'da bazı Hıristiyanlar kendilerini Yahudilerin hizmetkarı olarak görüyor ve Filistinlileri Filistin'den temizlemek için her türlü desteği vereceklerini söylüyor ama bunlar Yahudi değiller. ”

Tartışma bu kez Mavi Marmara saldırısına geldi. “Fotoğraflarda da görüldü. Eylemciler askerlere saldırmış.” deyince ben de “Burada asıl mesele, barış gönüllülerinin askerlere karşılık vermesi değil. Uluslararası sularda 9 kişi öldürüldü. O askerlerin gemiye saldırma hakkı yoktu. Kaldı ki, saldırıya uğrayan gemidekilerin askerleri çay içmeye mi davet etmesi gerekiyordu? Bu sizin yolda yürürken saldırıya uğramınızdan hiç farkı yok” cevabını verdim.

“Sadece başkalarının söylediklerine bakarak ya da internette yazılanlara göre İsrail'i değerlendiremezsiniz. Hiç İsrail'i ziyaret ettiniz mi? İsrail'i ziyaret etmelisiniz.” sözlerine “İsrail'i ziyaret etmem neyi değiştirecek? İsrail şu anda Filistin toprağını işgal ediyor mu etmiyor mu? Filistinlileri evlerinden atıyor mu atmıyor mu? Kontrol noktalarında ya da evlerinde insanları vuruyor mu vurmuyor mu? Eğer ben İsrail'e gidersem, bunlar olmamış mı olacak?”

Bu şekilde sona erdi tartışmalı sohbetimiz. Sonra birbirimize 'iyi günler' dileyerek ayrıldık. “İsrail'i uzaktan eleştirmek yerine İsrail'i ziyaret etmem gerektiğini” söyleyen kişi, Filistinlilerin de, barış gönüllülerinin de öldürülmesini, Filistin toprağının işgal edilmesini İsrail'in hakkı görüyor. Geçen yılki Gazze saldırısında da İsrail'in ordu hahamı “Filistinli sivilleri öldürmek sevaptır” demişti. Uzaktan okuduğumuz, duyduğumuz bu sözlerin benzerini ilk kez bir Yahudi yüzüme karşı söyledi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa'da ırkçı saldırılara uğramış Yahudilerin bir kısmının bugün Filistinlilere ırkçılık ve işkence yapması ne kadar da garip.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi