Saray İngiltere’de, entrikalar bizde!..

Saray İngiltere’de, entrikalar bizde!..

“Saray Entrikaları” politik literatürde, en yaygın biçimde kullanılan ifadelerden biridir... Kısaca gücü, yani iktidarı ele geçirmek için veya duruma göre iktidardakinin ayağını kaydırmak için yapılan ayak oyunlarını anlatır. Ne kadar çok çeşit ayak oyunu olduğunu, olabileceğini siyasetle az çok ilgilenenler iyi bilirler!
Saltanat düzeninin ülkemizde hüküm sürdüğü dönemlerde, yani “SARAY”ın aktif olduğu zamanlarda; elbette bizde de sayısız ayak oyunları vuku bulmuştur. Ancak Avrupa’daki saraylarda, bize kıyasla çok daha acımasız ayak oyunlarının yüzyıllar boyunca eksik olmadığını biliyoruz. Tarihi belgeler, saray entrikalarının bir “siyasi sanat” haline geldiğini bize anlatıyor.
Neyse yazının istikametini saptırmadan meramımıza gelelim. Türkiye’de klasik anlamıyla “Saray” mevcut değil. Zira saltanat yok. Ama saray entrikaları hiç eksik olmuyor... Birkaç ay önce, Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı koltuğundan; bir saray entrikasıyla, gece yarısı nasıl alaşağı edildiği hepimizin hatırında!.. Bu entrika hangi güçler tarafından, nasıl ve ne gibi maksatlara binaen tezgahlandı, doğrusu bilemiyoruz. Yapanların dışında pek fazla kimsenin bildiğini zannetmiyoruz... Ama netice çok kesin biçimde alınmış durumda. Yani muhteşem bir “saray darbesi...”
Bugünlerde Saadet Partisi’nde müthiş bir keşmekeş yaşanıyor... Liseden sınıf arkadaşım olan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, 11 Temmuz’da yapılan Kongre salonunda başlayan ve halen devam eden olaylar dizisi sebebiyle, genel başkanı olduğu partisi ile yollarını ayırma noktasına gelmiş bulunuyor. Kurtulmuş, Mahkemenin olağanüstü kongre hükmü vermesinden buyana, nihai kararı vermek için, günlerdir istişare toplantıları yapıyor. Bu çevrede dün de bir grup gazeteci - yazarla toplantı yaptı.
Diğer taraftan SP’nin tabii lideri durumundaki Necmettin Erbakan ve onun etrafında kümelenen aksaçlılar, çok kararlı bir biçimde Kurtulmuş’u tasfiye etmek için çalışmalarını sürdürüyor. Sonuç aşağı yukarı belli. Siyasetteki ayak oyunları konusunda, eskiler kadar tecrübe ve birikim sahibi olmayan Numan Kurtulmuş; parti liderliğine adım atarken, bugün yaşadığı serüvenle yüz yüze geleceğini belki de hiç düşünmemişti. Herhalde o, yıllarca dizinin dibinde yetiştiği Erbakan’ın kendisine kapıları ardına kadar açacağını filan düşünüyordu!..
Değerli arkadaşım Numan bey, bundan sonra nasıl bir strateji izler, yeni bir parti kurduğu takdirde ne kadar başarılı olur onu bilemem ama, bu memlekette saray entrikalarının hiç bitmeyeceğini herkes gibi ben de söyleyebilirim.
İki gün önce İngiltere İşçi Partisi için liderlik yarışı yaşandı... Hem de iki kardeş arasında! Biri dışişleri eski bakanı David Milband, öbürü de büyük kardeşi Ed Miliband. Tabii seçime bizdeki gibi bin küsur delege değil, milletvekilleri; parti üyeleri ve işçi sendikalarının milyonlarca mensubu katıldı. Sonuç; Ağabey Ed Miliband, Blair’in parlak dışişleri bakanı David’i; yüzde 49.35’e karşı, yüzde 50.65’le mağlup etti... Fark yarım puan bile değil. Buckingam Sarayı Londra’da hâlâ aktif ama, bu seçimlerde asla bir saray entrikası dönmedi. Çünkü orada demokrasi gerçekten kökleşmiş durumda.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi