Avcı olayı... Hiçbir şey göründüğü gibi değildir!

Avcı olayı... Hiçbir şey göründüğü gibi değildir!

Hanefi Avcı olayı bir kere daha bize gösterdi ki, her duyduğumuza hemen inanmak, her söyleneni irdelemeden doğru kabul etmek, bizi çok yanlış istikametlere sürükleyebilir!..
Hele hele bu ülkede, “Köpeğin adamı ısırması değil, adamın köpeği ısırması haberdir...” şablonuna ayak uydurmak için, mesela müftünün keçisi çalınırsa; olayı hemen tersine çevirip ‘müftü keçi çaldı...’ asparagasına yapışan medya leşkerlerinin tasallutu sürdükçe, olup bitenlerin gerçek mahiyetini anlamak bizim için müşküldür.
Hanefi Avcı, çok önemli görevlerde bulunmuş (Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı, Edirne ve Eskişehir Emniyet Müdürlüğü vb.) ve dikkat çeken başarılara da imza atmış bir devlet memuru. İlk defa Susurluk olayı patlak verdiğinde, televizyonlara çıkıp, insanı yerinden zıplatan şeyler anlatmış ondan sonra da hep dikkat çeken bir figür olmuştu. Dışarıya yansıdığı kadarıyla, Emniyet Camiasında en azından son zamanlara kadar, ismi hep olumlu olarak telaffuz edilen ve genç meslektaşları tarafından da gıpta edilen bir kişi... Sonra ne olduysa oldu, Avcı bir kitap yazdı: “HALİÇTE YAŞAYAN SİMONLAR...” İşte gümbürtü de buradan koptu.
Kitapta hedef alınan cemaatin mensupları, iddialara şiddetli reaksiyon gösterirken, medyanın bir kesimi de nedense Hanefi Avcı ve bahse konu kitabını çok forse etti. Söylenenler doğru ise, kısa zamanda 470 bin adet satan (Korsan baskılar hariç tabii!..) kitap Avcı ve yayıncısına iyi de bir gelir getirmişti. Ama olaylar farklı gelişti. “Benimle uğraşacaklarını biliyordum ama, doğrusu bu kadarını beklemiyordum...” diyen Hanefi Avcı, dün Ankara’da gözaltına alınarak mevcutlu şekilde İstanbul’a getirildi ve Savcının karşısına çıkarıldı. Otuz yıl boyunca hep, suçlu şüphesiyle başkalarını yakalayan ve gözaltına alan kıdemli bir polisin, meslektaşları tarafından derdest edilmesi çok acı bir durum.
Avcı’nın suçlu olup olmadığı, ancak yargılama sürecinin sonunda belli olacak elbette...
Halihazırda soruşturmanın gizliliğini ihlal ve yasa dışı örgüt mensuplarına yardım etmek ithamıyla soruşturmaya tabi tutuluyor. Bu arada örgütün dinlenen telefonları sebebiyle, bir kadınla olan gönül ilişkisi de deşifre olmuş durumda... Ancak mesele bu noktada Hanefi Avcı ismi ile sınırlı değil. Olay dallanıp budaklandıkça çok daha başka şeyler uç veriyor.
Gerçek durum nedir acaba? Şu safhada bunu bilen bir merci var mı, bilmiyoruz. İşin ucu nerelere varacak o da belli değil. İlk görüntülere bakılırsa, Avcı ava giderken avlanmış gibi bir pozisyonda!.. Ancak tecrübeli bir emniyetçi. Kolay teslim olacak biri değil. Mesela “Tarafsız olduğuna inanmadığım bir makama ifade vermeyeceğim...” gibisinden sert tepkiler veriyor. Avcı’nın savcıya ifade vermemesi neyi ne kadar değiştirir? Bu arada bazı gazeteciler üzerinden dışarıya kamuoyuna mesaj vermesi lehinde mi, aleyhinde mi?
Diğer taraftan genelkurmay savcılığına tanık sıfatıyla ifade vermiş olmasını nasıl okumak lazım? Hasılı hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, işin içinde başka işlerin de olduğu, ayan beyan ortada. Bakalım kim av, kim avcı olacak?!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi