Bu kitap, İsrail'in uykularını kaçıracak!
Gazze’deki İnsanlık Dramı Neden Bitmiyor?
İsrail, Gazze Kıyılarındaki Doğalgaz’ı mı İstiyor?
Seni Vurmasınlar Annem
Filistin Duvarı’na kanla yazılan acı bir roman...
Bu roman, dünyanın gözleri önünde cereyan eden bir insanlık dramına ışık tutmak için kaleme alınmış.
Bir insanlık dramını anlatan bu kitap, tamamen gerçeğe dayanmakta.
Romanın başkahramanı Aziz, vatanı Filistin’den Türkiye’ye okumak için gelen diğer Filistinliler gibi bizim aramızda, sessizce yaşıyor.
Onun, ailesinin ve Gazze saldırılarında can veren nicelerinin hayat hikâyelerini okurken sarsılacak ve belki de yaşananlara inanamayacaksınız.
Çünkü sizin ülkeniz paramparça edilmedi. Çünkü sizin özgürlüğünüz duvarlar arasına hapsedilmedi. Çünkü siz hiç üzerine bombalar yağan bir toprak parçasında kalan annenizin ölmemesi için çaresizce dualar etmediniz. Çünkü sizin aileleriniz bir dünya insanın gözleri önünde hunharca katledilirken, o bir dünya insan tarafından yalnız bırakılmadınız…
"Seni Vurmasınlar Annem", ülkesi, hayatları ve hayalleri istila edilmiş, Berlin Duvarı’nın on katı büyüklüğündeki, utançtan örülme Filistin Duvarı’nın içine hapsedilmiş, tek kurtuluş yolları yirmi metre derinliğindeki tüneller olan Filistinlilerin ve bu duvarların ardında kalıp da ülkesine dönemeyenlerin hayat hikâyelerini konu edinmektedir.
Yüreği yanmış bir insan, ateşin içinden sesleniyor, iyi dinleyiniz.
1400 Filistinlinin katledildiği Gazze saldırısından, 9 Türk’ün şehit edildiği Mavi Marmara baskınına uzanan yürek yaralayıcı bir roman okuyacaksınız.
Ve diyeceksiniz ki kendi kendinize: Dili, dini, ırkı ne olursa olsun eğer ki acı çeken birileri varsa, bu acılara “dur!” diyecek ve onları dindirecek birileri de olmalı.
Hiçbir sebep çocuk öldürmeyi gerektirmez…
İsrail Gazze Kıyılarındaki Doğalgaz’ı mı İstiyor?
Duvarlar ardına hapsedilmiş ve duvarlar ardında bırakılmış binlerce ailenin zehir olmuş hayatlarının ardındaki neden, acaba Gazze kıyılarında yer alan 6 milyar Dolar değerindeki 2 trilyon metreküplük doğalgaz rezervi mi yoksa?
17 Aralık 2010 tarihinde İsrail ile Güney Kıbrıs, “Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgelerinin sınırlarını ve buralardaki haklarını belirleyen” bir anlaşmaya imza attılar. Bu anlaşma iki ülke arasındaki münhasır ekonomik alanların sınırlarını belirliyor ve bölgedeki mineral rezervler için planlanan projelerin önünü açıyor. (Sabah Gazetesi, 17 Aralık 2010)
İsrail ile Güney Kıbrıs’ın asıl amaçlarının Akdeniz’deki doğalgazı çıkarmak olduğu çok açık. Lakin bölge ülkeleri buna itiraz etmeye başladılar bile. Filistin’in Akdeniz sahilindeki son kara parçası Gazze… Ve doğal olarak Filistin de bu doğalgazdan pay almak istiyor.
İsrail’in Gazze’yi abluka altına alıp, Filistin Duvarı’nı inşa etmeye başlaması ile İngiliz doğalgaz şirketi British Gas’ın 1999 yılında, Akdeniz sularında, Gazze Şeridi’nin yakınında çok büyük bir doğalgaz yatağı bulmuş olması arasında bir ilişki yok mudur acaba?
Biz dünyalılar böyle filmleri çok izledik. En son Irak’ta nükleer bomba ararken sadece petrol bulan ABD başroldeydi. Şimdi sıra İsrail’de… Güvenlik gerekçesi ile insanları duvarlar arasına hapseden Yahudiler bakalım doğalgazdan gelecek paraları ceplerine indirebilecekler mi?
Kitap Özeti
Duyarsız her dünyalı gibi Şlomi’nin de tek düşündüğü sadece kendisiydi, ama buna bir son vermeliydi. Bu hakikati anlar anlamaz gerçeğin üstünü örten mağaradan çıktı ve ışığı takip etti. Filistin Duvarı’nın ardında yaşananları araştırmaya başladı. İstediği iki şey vardı: acı çeken insanlarla empati kurmak ve onların hislerine tercüman olabilmek…
Derken ateşin içinden gelen biri ile tanıştı. O çok uzaklardaki acıyı, artık çok yakından görebilirdi. Filistinli Aziz tam da karşısında duruyordu.
Aziz’in çocukluğu ve ilk gençlik yılları Gazze’de geçti. Babası Almanya’da eczacılık üzerine doktora yaparken, o ülkesini işgal eden İsrail askerlerine taş atan çocukların arasındaydı. Daha ilköğretim çağlarında defalarca ölümden dönmüştü. Birçok okul arkadaşı onun gözleri önünde can vermişti. Yahudiler ülkesinin etrafını duvarlarla çevirdiğinde de o oradaydı. Her gün biraz daha duvarlar arasına hapsoluyorlardı, ama ellerinden gelen hiçbir şey yoktu, yalnız bırakılmışlardı.
Eli kanlı Ariel Şaron ortalığı kasıp kavururken Aziz de ölüm sırasının ne zaman kendilerine geleceğini bekleyen binlerce insandan sadece biriydi. Yıllar süren kara günlerin acısını iliklerine kadar hissetmişken, bir gün, profesör olan babası ondan ülkesini terk etmesini ve Türkiye’ye gidip orada okumasını istedi. Ve o da bu isteğe boyun eğdi. Birçok akrabasını savaşta kaybeden baba, oğlunun geleceğinden endişe ediyordu.
Gazzeli Aziz ülkesinden ayrılırken oraya geri dönmenin o kadar da zor olmadığını düşünüyordu. Oysa hiçbir şey onun istediği gibi gitmeyecekti. Gurbette geçireceği günler Gazze’deki günleri aratmayacaktı. Onun için ayrılık ile ölüm arasında hiçbir fark yoktu…
27 Aralık 2008’de İsrail uçakları Gazze’ye bomba yağdırmaya başladı. Annesi, babası, bir abisi ve iki küçük kardeşi Gazze’de bulunan Aziz adeta her an öldü öldü dirildi. O günlerde yapabildiği tek şey televizyon izleyip gelişmeleri takip etmek ve ailesinden bir haber beklemekti. Her an bir felaket haberi alabilir ve ailesini kaybettiğini öğrenebilirdi. Dayanılmaz acılar yaşıyordu. Birileri kalkıp binlerce insanın hayatına mal olan bu savaşı durdurmalıydı, ama hiç de öyle olmuyordu.
Ve Gazzeli Aziz feryat eden yüreği ile durmadan şu cümleyi fısıldıyordu: “Seni Vurmasınlar Annem!”
Ülkesi, kalbi ve ruhu istila edilmiş genç bir adam ne yapacağını bilemez halde günler geçirdi. İşte bu günlerin birinde her zaman yaptığı gibi dört gözle televizyon ekranına kilitlenmişken bir tankın evlerini bombaladığına şahit oldu. Başından aşağıya kaynar sular dökülmüştü adeta, ama yapacak hiçbir şey yoktu, çaresizce ağlamaktan ve beklemekten başka. Acaba ailesinden ölen ya da yaralananlar var mıydı?
Seni Vurmasınlar Annem, ülkesi ve hayatları istila edilmiş. Berlin Duvarı’nın on katı büyüklüğündeki, utançtan örülme Filistin Duvarı’nın içine hapsedilmiş, tek kurtuluş yolları yirmi metre derinliğindeki tüneller olan insanların hayatlarını anlatmakta.
Tamamıyla gerçek yaşamlara dayanan bu kitabı, kalbinizin göz bebeği ile okuyunuz. Ancak o zaman, savaş ortasında kalmış Gazze’deki bir annenin ve ona hiçbir yardımda bulunamayan Konya’daki oğlu Aziz’in çaresizliğini anlayabilirsiniz.
Bu kitabı, kalbinizin göz bebeği ile okuyunuz. Ancak o zaman, duvarlar arasına hapsedilmiş, günbegün öldürülen insanların yüz yıllık acılarına ortak olabilirsiniz.
Siz de diğerleri gibi İngilizce konuşabilirsiniz. Nasıl mı ? Tıklayın !
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.