Demirci Habbab'ın balyozu!
Bu arada Emevi Valisi Zalim Haccac geliyor aklıma, oda yaptığı onca zulmünün sonunda ölümü isteyerek ölmüştü. Ömrünün sonuna doğru büyük ruhî bunalım yaşayan Haccac, ölümünü isteyecek kadar büyük sıkıntıların içine düşmüş, dayanılması güç hastalığa duçar olmuştu. Dünya tarihi, zalimlerin böyle biten sonlarına dair yazılan nüshalara çok aşinadır.
İşte masum halka işkence yapan o örsler, o demirler, gün olur tutan ellere döner. Bu halkın diniyle oynayanların da o balyoz, başlarına iner.
Balyozdan kastımız Demirci Habbab’a işkence yapan zalimler gibi diktatörlerin, günümüz versiyonlarının kirli kanlı balyozu. Kim bunlar?. Milletin parası ile beslenin, bu halkın ekmeğini yiyin sırça saraylarda yaşayın. Halktan yalıtılmış, halkı küçük gören bir yaşantınız olsun ve bu halkı ayakta tutan mefhumlara savaş açın. Denetimsiz paralar, denetimsiz harcamalar, yaparak yıllardır ülkenin en güzel mekanlarına mevzilenin, memleketin nimetlerinden yaralanın; sonrada çıkın bu halkın temel dinamiklerine dinamit kuyun. Yok beyler! İsyan ile giderde devran zulüm ile gitmez. O balyozunuz gün olur kendi başınıza iner, indi ilahide adalet, Adetullah böyle tahakkuk eder.
Demek namaza ezana tezgah. Ezan, bu memleketin en kutlu simgesi, gurbete giden vatandaşlar en çok ezan işitemedikleri için gurbetin, gurbet olduğunu söylerler. Ezan sesi işitilemeyen yer Müslüman toprakları değildir. Ezan uğruna ölmek şahitliktir.
Ezan, Bilali Habeşi’nin okuduğu gibi okunur. Bin dokuz yüz ellili yıllara rücu ederek asıl irtica hortlatmak isteyen ve dahi hortlatan sizlersiniz. Kimsiniz nesiniz? Ne işiniz var peygamber ocağının içinde? Siz orada bir maraz mı, siz orada çıban mısınız? Cerahatinizi masum olan apoletlilere de akıtmayın.
Kör dövüşü gibi, bir de “sivil dikta” demeniz yok mu… Hani iki körün köfte yerken kendisi iki köfte alan körün, arkadaşını iki köfte almakla suçladığı gibi. Dikta sizin işiniz, elinde silah olan sizsiniz. Sivilin çoğulun isteği dikta değil hak olur haklı olur. Siz bu memlekete layık değilsiniz. Sizin gibileri barındırdığı için, çevirdiğiniz kirli işleriniz yüzünüzden, koskoca bir kurum ki, anaların kınalı kuzularını gözlerini kırpmadan teslim ettiği kurum, yıprandı. Neden Tahir olan postallara da utanç/yüzkarası oldunuz. Hangi locanın kulu, hangi misyonun piyonu, hangi istibdat ehlinin çocuğusunuz.
Sizleri dinledikçe, Saddam’ın Halepçesi geliyor aklıma, Lenin’in Stalin’in ölüm vagonları geliyor aklıma, Suriye Baascıları geliyor aklıma. Şehit Hamalar, şehit şehirler geliyor aklıma ve tüylerim diken diken oluyor.
Ezanıma mı değecekmiş kirli eller, o Bilali Habeşi’nin okuduğu gibi okunur, yoksa gökler azap ile inler. Etten kale oluruz biz onun uğruna, canım alsında başka türlü ezan duyurmasın bana Hüda.
RUKİYE YILDIZ ERDOĞMUŞ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.