Zaza karakteri Bingöllüleri kızdırdı
VADİDEKİ ZAZA
Kurtlar Vadisi’nin,
TV yapıtları içinde, yediden yetmişe hemen herkesin büyük ilgiyle izlediği bir dizi olduğunu sanıyorum.
Bunda,
güncel olaylara dikkat çeken çok iyi yazılmış senaryosunun, iyi bir oyuncu kadrosunun ve hakkıyla ifa edilen rollerin önemi büyük olsa gerek.
Senaryosu için her ne kadar “Hayal mahsulü” dense de, bu dizideki olayları, ilişkileri, hatta kişileri, içinde yaşadığımız coğrafyayla, sosyal, siyasal ve ekonomik çevreyle irtibatlandırmamak neredeyse imkânsız.
Gladio’yu, Ergenekon’u, mafyayı, çeteleri, darbeleri, darbecileri, el hâsıl her türlü kirli ilişkiyi bu “puslu vadi” içinde ibretle izliyor, hemen her sahnesinde tanıdık bir olayla, tanıdık bir şahsiyetle karşılaşmış gibi oluyoruz.
Belki bazen irkiliyor, bazen dehşete kapılıyor, bazen hayrete düşüyoruz ama yine de izlemekten alamıyoruz kendimizi.
Kurtlar Vadisi senaristlerinin,
bölgenin yakın tarihini iyi okuduklarını, bölge coğrafyasını iyi tanıdıklarını ve bölgede cereyan eden olayların arka planlarını çok iyi kokladıklarını söyleyebiliriz.
Dizideki usta oyuncuların da,üstlendikleri rollerin gereğini hakkıyla ifa ettiklerini unutmamak lazım.
Gittikçe zenginleşen kadroya son zamanlarda bir “usta” daha katıldı.
Hemşerimiz Ali Sürmeli…
Dizideki adıyla Şeref Zazaoğlu.
Ama ne hikmetse herkes ona sadece “Zaza” diyor.
Zaza’ya biçilen rol; zulüm, zorbalık, haraç, mafyacılık…
Çöp ve toz dâhil her türlü ”ayak” işi.
Elhak Ali Sürmeli, rolünü çok da iyi oynuyor.
Oynuyor oynamasına da,asıl benim merak ettiğim başka bir şey.
Dizide Amerikalılar var, İsrailliler var, Ruslar var…
Nedense hiç biri,
Jimmy Amerikanoğlu,Ehud İsrailoğlu,Mihail Rusoğlu ya da Davut Türkoğlu diye anılmıyor.
Mesela Aron Feller’e, Heyy Amerikan! Diye seslenilmiyor…
Keza diğerlerine deTürk, İsrail veya Rus diye hitap edilmiyor.
Öyleyse, kendisine “ayak”işleri reva görülen kişinin adı neden Zaza?
Siz hiç adı Zaza olan biriyle karşılaştınız mı Allah aşkına?
Hayır, sanmıyorum.
Çünkü Zaza,herhangi bir kişi ismi değil, bir kavmin, bir etnik unsurun genel adıdır.
Tıpkı Türk, Kürd, Arap, Fars, Cermen, Slav, Arnavut gibi.
Anlamıyorum,
hem bu kadar “pis” işe bir rol biçecek,hem de bu rolü oynayan kişiye “Zaza” adını vereceksiniz.
Neden?
Bu durumun,Zazaları fazlasıyla incittiğini, üzdüğünü düşündünüz mü hiç?
Haydi bu işte bir kasıt olmadığına inanalım ama
maksadını aşan bir durumun söz konusu olduğunu da itiraf edelim lütfen.
Keşke vadinin senaristleri bu adı kullanmadan önce, Zazaların kültürlerini,sosyal yaşam örneklerini, inceleyebilselerdi…
Mesela,
oluşturdukları sosyal doku sayesinde, bölgelerindeki anlaşmazlıkları (kan davaları dahil) mahkemelere bırakmadan, “sulh” içinde çözme başarısı gösteren Zaza kanaat önderlerini,
Melekânlı Şeyh Abdullah’ı, Ebubekir Efendi’yi, Valérli Sadık Bey’i, Palulu Hasbi Efendi’yi, Boğlanlı Faki Hasan’ı tanıyabilselerdi…
Zulüm ve zorbalığa karşı çıkarak, fakiri, düşkünü, yetimi, yolcuyu sahiplenen insanları,
Çanlı Şeyh Ahmet’i, Gırnoslu Hacı Ağa’yı, Simsorlu Hacı Rüştü Bey’i, Çapakçurlu Hacı Züfer’i ve daha nicelerini tanıyabilselerdi…
Keşke Zaza örf ve adetlerini öğrenebilselerdi…
Mesela,
Tawz aşireti önde gelenlerinden merhum Yusuf Ağa’nın, (kendisi ve çevresindeki zengin fakir herkes için oldukça sıradan) bir misafirperverlik örneğine tanık olabilselerdi…
Yusuf Ağa,
karın adam boyu yağdığı bir kış günü evine sığınmak zorunda kalan “yolcu” misafirlerini (ki, aralarında rahmetli babam da var), bütün ısrarına rağmen üç günden fazla tutamayınca, yanlarına iki oğlunu da katarak yolcu eder ve;
“Eğer, yolda tipiye yakalanır veya çığ altında kalır da ölürseniz, benim çocuklarım da sizlerle birlikte ölsün ki, Yusuf Ağa bir lokma ekmek için misafirlerini ölüme terk etti demesinler” der.
Bu söz,
“İtibarımı kaybetmektense paramı kaybetmeyi tercih ederim” cümlesi ile tarihe geçen Bosch’un ifadesinden daha anlamlı, daha etkileyici, daha çarpıcı değil midir?
Her sosyal oluşumda, her siyasal yapıda, her toplulukta, her etnik grupta, her çeşit insan bulmak mümkün olsa bile, bundan dolayı bir topluluğu topyekûn aklamak veya karalamak asla doğru kabul edilmemelidir.
O halde,
kasıt olmasa bile, topyekûn karalamayı çağrıştıracak söz ve eylemlerden uzak durmalı değil miyiz?
Rol gereği dahi olsa insanların,
“kendileri için hoş görmedikleri şeyi, başkaları için de hoş görmemeleri” gerekmez mi?
Evet, farkında olmasanız da incittiniz, üzdünüz.
Belki üzülenler, kendilerine batırılan çuvaldızın acısına tahammül edebilirler.
Ya siz?
Siz de kendinize küçücük bir iğne batırarak, birilerinin duyduğu acıyı bir nebze de olsa hissetmeyi denemek ister misiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.