İstiklal Marşı'nı yeniden yazdıracaklar

İstiklal Marşı'nı yeniden yazdıracaklar
Ağızlarının iki yanından aşağı çenelerine kadar uzatılmış bıyıklar, bu soğuk havada yarıya kadar açık gömlek düğmeleri, Avrusayalıların (Rusya’nın avları) Avrasyacılar mı demem gerekirdi? Düzenlediği program. Konuşmacı olan parti başkan yardımcıs

RUKİYE YILDIZ ERDOĞMUŞ'UN YAZISI...

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, 
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?

Ruhumun senden, ilâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

Tüyap anıları 2 diyelim.

Revaçta olmayan eskiden kurulan, ismi az duyulan bir partinin ve ismini ilk defa duyduğum bir yayınevinin ortaklığında düzenlenmiş programa, “CIA ve Ergenekon” başlığı dikkatimi çektiği için, içeride türümün tek örneği olacağımı bile bile girip dinleyip, “bir münker görünce elinle, elinle düzeltemezsen dilinle, dilinle düzeltemezsen kalbinle” hadisi mucibince belki bir iki kelam etme fırsatım olur, nitekim medenileri galebe ikna iledir, mülahazasınca içeri girdim. Nasıl olsa halka açık bir proğram…

Ağızlarının iki yanından aşağı çenelerine kadar uzatılmış bıyıklar, bu soğuk havada yarıya kadar açık gömlek düğmeleri, Avrusayalıların (Rusya’nın avları) Avrasyacılar mı demem gerekirdi? Düzenlediği program. Konuşmacı olan parti başkan yardımcısının sözlerinden, infiale sebebiyet vermemek için keserek, iktibas yapalım:

“Toplantıyı Newyork işçi kadınları adına tüm kadınların gününü kutlayarak açıyorum.

Genel olarak insanlık özel olarak Türkiye zor bir dönemden geçiyor. İrticacılar ortada cirit atıyor. Birinci kuvayyi milliye mallarını para babaları satıyor.” İç sesim: ( kuvva-i i Rusya malları olarak tebeddül etseler ne iyi olurdu değimli?) Konuşmacı: “Ergenekon emperyalistlerin CIA’NIN tezgâhıdır.” Diyerek başladığı sözlerine, her zamanki ağızlarında sakız olarak kullandıkları sınıfsal farklılıklardan bahsederek, ezen ezilen işçi sınıfı teraneleri ile devam etti. Devamla: “2008 de Ergenekon davası açıldı, 2010 tutuklanmalar oldu, Şamil Tayyar dahi bunu diyor”. ( sanki burası çok gizli bir şeyde 2008’de ETÖ davası açıldı, Şamil Bey’in sözleri ile tasdik ettiriyor, aslında burada şuur altına bakın benim söylediğimi kimler doğruluyor, demek istiyor, bundan sonrasında söyledikleri tümüyle yanlışta olsa, bir doğru ile muhalif zihinleri hüsnü kabule hazırlıyor).

Biz konuşmacıyı dinlemeye devam edelim: “ Nato 1949 Sosyalizmi yok etmek için kuruldu, bizde 1952 de Nato’ya girdik. Sonra Denizler ( Deniz Gezmiş) Mahirler ( Mahir Çayan) asıldı. Kuş olsa uçamazlardı o masum yoldaşlar öldürüldü. Maraşta, Çorumda Pazarcıkta katliamlar yapıldı. Cemel Yurdakul, Bahriye Uçok, Uğur Mumcu öldürüldü, neden Ergenekon diye bağıranlar bu adları anmıyor. ( bu adam kesin sağır sadece duymak istediklerini duyuyor, aslında hepsini duyuyor, ama dejenere edecek malzeme kalmayınca direksiyonu yalana kırıyor. Bu isimler anılmıyor mu? Unutuldu mu?) Sonra şunları söylüyor: “Che Guevera’ya ölüm makinesi diyen, Taraf Gazetesi yazarları Amerikan piyonu, Yasemin Çongar’ın eşi CIA ajanı, sonra buzdolabının altında bulunan uyuşturucuda teğmenlerin parmak izi yoktu. ( eve buzdolabının altına leylekler getirmiştir, diğer belgelerde olan izleri söylemiyor, çünkü uyuşturucu muhtemelen poşetin içindedir ) sonra saymaya başladı “şu Fetullah Gülen’in müridi, şu İsmail Ağa Cematinin… “ ( kendisi Lenin’e intisap etmiş, (Av)rusya olmuş bununla övünüyor, falancanın müridi diye sanki cehennemliklerin listesini sayıyor) bu düşüncelerimi ayağa kalkıp söyleyeceğim konuşmasını bitirince… AKP…. burada söylediklerini geçelim. Ortada ne isimler ne iddialar..

En çok dikkatinizi çekmek istediğim sözleri şunlardı:

12 mart, 12 eylül bunlar değil, ama 27 mayıs tam bir devrimdi gerekliydi. Chavez’ de darbe yaptı, halkı hizaya getirdi. Venezuella’da polisle asker karşı karşıya geldi ama her şey sonunda Chavez’ in istediği gibi oldu, demek gerektiğinde darbe gerekli, olmalı, 27 mayıs gibi bir devrim gerekli. ( aman yarabbi insan öldürerek hem de kendi insanını, yok bu mantığa faşist kelimesi az kalır.) Sözlerinin dehşetengiz dozunu artırarak devam etti: “ biz olaylardan korkmayız, olay bizim ekmeğimiz,” diyen konuşmacı devamla: “ Türkan Saylan gibi ilim adamlarımıza yöneldiler, şiddet karşıtı, başörtüsü karşıtı, ilim adamımızı göz altına aldılar. (hani olayları seviyordunuz neden adamınız şiddet karşıtı diye lanse ediyorsun? Az sonra mikrofonu isteyip bütün sorularımı soracağım) devamla: sıra Yargıtay’a geldi, İlhan Cihaner simge, İsmail Ağa ve Fetullah cemaati hakkında dava açmak istedi diye, ona böyle davranıyorlar. Artık kimse bu şeriatçılarla uğraşamaz.
Sonra, şeriatçı hukukçuların listesini sayıyor. Sami Selçuk, Haşim Kılıç…

Ve misyonlarını sıralıyor maddeler halinde:

1- anti emperyalist,

2- anti feodalist,

3 ve en önemlisi anti şeriat.

Bu kerteden sonra baş örtüye, şeriata aleni saldırgan cümleler: “Namık Kemal’in dediği gibi yoldaşlar bu uğurda konuşamazsak ölmeliyiz.”

İçim titriyor tüm gözler üzerimde, içeride tek başörtülü benim, kafalarını eğerek çaktırmadan beni süzüyorlar, özellikle kadınlar iğrenerek bakıyorlar, çok bariz belli eden mimiklerle.

Konuşmacının bıyıkları çenesine kadar uzanmış, kafası kel, sanki karşımda Lenin konuşuyor. Söylediklerini dinledikçe, istasyonda bekleyen insanlara bağırarak halkı ayaklandıran liderleri, diktatörleri, Lenin, Stalin, Troçki geliyor aklıma, Sibirya sürgünleri, tren vagonunda ölü arkadaşını yiyenler, kızıl ordunun katliamları, kemik yığınları… Gözlerimin önü kararıyor.

Genelde zıt düşüncelerin bakış açısını incelemek, onların çalışmalrını görmek için ve yanlış lanse edilen bilgileri çürütmek niyeti ile giriyorum, karşı tarafın konferans ve panellerine ama, bunların her yeri, her söyledikleri çürük, neresini düzeltirsin, dedim çıktım. Ortaçağ saçmalığı din….. diye devam eden aşağılamalar, örtüye hakaretler… Dinime hakaret edilince artık değil mikrofon isteyip konuşacak, mideme saplanan krampa bile engel olamaz oluyorum. Vakur bir şeklide ağlamadan ayrılmalıyım diye kalkıp salonu terk ediyorum.
Ağlayarak kendimi mescide zor attım, en güvenli, dingin, mübarek yer. Eğilip seccadeleri öpmek istedim. Gördüğüm başörtülülere sarılmak istedim. Mescide namaz için gelen başları öne eğik, tevazu ve edep timsali, temiz simalı abileri görünce rahatladım. Benim milletimin güzel insanlarını yok etmek isteyenler, kendi karanlık kuyularında boğulacaklar.

Ben Ulu camii imamının kızı olarak, doğduğum günden beri, dini, İslami yaşantıyı avucumda bulduğum için, kirlilikleri aynel yakin temaşa edemedim. Bu insanların batıl davalarına bu kadar can vereceklerini bilemedim. Katliamları, kıyımları, anarşiyi, terörü, baskıcı, ezici zihniyeti şimdi daha iyi anlıyorum. Ağlamam bana bakışlardaki ezicilikten değil, bilakis bu bana muharrik güç, daha çok çalışmak için itici kuvvet olur. Dine bu kadar aleni düşmanlık yapılmasını midem kaldırmadı. Aczden değildi gözyaşım, kutsalıma olan sevgimdendi.
Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın, diyen Akifim, kalk bak ne hallerdeyiz. Topla giremeyenler öyle hassas bölgelere, yuvalanmış, yerleşmişler ki, bulundukları yerden ahkam kesiyorlar, dışarıdan olanlar bu kadar zarar veremez, kurtlar içerden kemiriyorlar, kaleyi içten fethetmeye çalışıyorlar. Bunlara kalsa İstiklal Marşını yeniden yazacak duruma geleceğiz.. Akif’in dediği gibi “ Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın”

Evet yazdırmasın Akifim, ne dıştan gelen tahakkümlerle, ne de içten gelen darbelerle .

Yıkıldı gittin amma ey mülevves devr-i istibdad
Bıraktın milletin kalbine çıkmaz mülevves yâd!
Diyor ecdadın makberlerinden: “Ey sefil ahfâd,
Niçin binlerce masum öldürürken her gelen cellad,
Huruş etmezdi, mezbuhâne olsun, kimseden feryad?

Otuz milyon ahali üç şakinin böyle mahkumu
Olup çeksin hükümet namına bir bar-ı meşumu
Utanmaz mıydınız, bir saysalar zalimle mazlumu?
Siz, ey insanlık istidadının dünyada mahrumu,
Semalardan da yüksek tuttunuz bir zıll-i mevhumu

MEHMET AKİF ERSOY

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.