Biraz da gülelim!

Biraz da gülelim!
Bir varmış, bir yokmuş, Allahın kulları pek çeşitli, pek çokmuş; bunlardan bazıları memleketin başına musallat olmuş.

BİRAZDA GÜLELİM
Bir varmış, bir yokmuş, Allahın kulları pek çeşitli, pek çokmuş; bunlardan bazıları memleketin başına musallat olmuş. Vaktin, zamanın, dehrin, birinde, bir gurup varmış, Yargı, asker, devletin derinlerinden gelen farklı birimlerindeki birileri ( şükür hepsi değil), bazı karışık adamlar, karmaşık adamlar, birlikte ortak kooperatif kurmuşlar. Adı da CUN-YAR Kooperatifi (A.Ş)! Kimilerine göre, baba BOP ‘un garson boyu imiş, kimilerine göre faşizmin battal bedeni, kimilerine göre nev-i şahsına münhasır…
İstedikleri devleti inşa etmeye başlamışlar. Ama bu öyle hileli bir malzeme ile inşa ediliyormuş ki her seferinde zavallı vatandaşın başına yıkılıyor, altında çeşitli vesilelerle eziliyorlarmış, geride kalanlar da ses çıkaramıyorlarmış. Başımıza balyoz iner, ya da kafese kapatılırız veya gizli eldiven boğazımızı boğabilir diye korkuyorlarmış.
Bu kooperatif üyeleri, her seferinde kirliliklerini, yalan sıvaları ile kapatır; karşı çıkana, korku malası ile vururlarmış. Firavunların piramitlerinde olduğu gibi bunların binalarının tuğlaları, üstünü örttükleri cesetlerden terkipmiş.
Gün olmuş devran dönmüş, yıllardır gariban vatandaşın başına yıkılan inşaatları, birbirleri ile çıkar çatışması sonucunda, kendi adamlarının başına yıkılmış. Kendi kendilerine vaveyla ederken birbirlerini suçlamaya başlamışlar.
“Ben sana demedim mi içine girme orası kozmik. Müteahhit taa yaparken demişti ki, buraya giren yanar.”
“Ben sana demedim mi, burayı OHAL ilan edelim diye”
Beriki kızmış:
“ Burası bölge mi, belgeler OHAL belgesi olsun dokunan yansın.
“Tamam, kapıya da bir kuru kafa iskeleti koyalım.”
“Olmaz”
“Neden?”
“Buraya bizden başka, peygamber ocağı diye girenler var”
“Olsun, onları tasfiye ederiz, .YAŞ deriz, kuru deriz tasfiye ederiz.”
“Hukukçular var ya, hani şu bizim inşatta malzeme taşıyan. Kerpiçler, tuğlaları, bizim istediğimiz şekilde döküp kalıp veren şekil verenler…”
“Heee…”
“Hah işte onlara yaptıralım.”
“Olur mu ki?”
“ Olur, hırsızı bağ bekçisi yaparsan üzümleri cebinde bil. Ya zaten yıllardı bu topraklarda üzüm bırakmadık ki, bizim ağalar var ya, kasa kasa yurt dışına kaçırıyor, asıl vatanımıza…”
“Ya şu efe var ya, oraya bile baş kaldırıyor…”
“Sen bakma ona orası Kasımpaşa değil, eritir bizim babalar onu”
“Ağbicim bunlar ölümden de korkmuyor. Ölünce şehit olacağız diye ölümün üstüne üstüne gidiyorlar.”
“Yahu sabahtan beri dikkatimi çekti sen niye elinle burnunu kapatıyorsun”
“Azizim, bu günlerde burnuna sahip çık, benden dost tavsiyesi… Bende senin yüzündeki kırmızı lekeleri soracaktım, onlar ne?”
“Kızamık çıkarıyorum”
“Ne! Kızamık mı?”
“En görünür hastalık bu da ondan”
“Hadi ağlama duvarına gidip az ağlayalım, sonra da beşgen binaya gidip kahve içeriz”
“Yok ben Kremlin’e gidip yemek yiyeceğim”
“İyi o zaman ben seni, şu inşaatın borusu ile vurur öldürürüm.”
“Vuramazsın ki, seni yakalarlar.”
“Ne yakalanması boruyu cesedinin eline tutuştururum intihar süsü veririm. Yakalanırsam da hastayım derim; bizim beş yıldızlı hastanede bir iki gün kalır çıkarım. Hem silah mı bu boru… Borumu boru.”
“Hem sen bana vurursan bizim mor çatıya giderim, orası ne yaparsam yapayım beni korur”
“Bizim mor çatımız neresi?”
“Hani CHP var ya aslında onun açılımı C=Cunta, H=HSYK, P=Partisi, işte oraya sığınırım. Cunta, HSYK’NIN Politik ayağı olan CHP çatımıza.
“Bak, ben de senin kirli çamaşırlarını bizim elemanın karısın olduğu gazetede, tıfıl bir çocuğa verir, ifşa ederim.
“Bende, onlar kirli çamaşır değil, kirli pijamalarım traş takımım derim”
“Bak zaten inşaatımız birilerinin başına göçtü, biz kaldık gel uzlaşalım. Sen yukarıyı al, ben aşağıyı… “
“Olmaz”
“Üzüm verem mi?”
“Olmaz”
“Belge verem”
“Olmaz”
“İmza verem hem de ıp ıslak”
“Bak o olabilir”
“Bereli, takkeli makkeli kalmasın”
“Kipa olsun mu?”
“ Olsun”
“Anlaştık mı?
“ Hayır, biz anlaşmayız, sadece müştereklerde birleşiriz”
“Sonunda seni de vururum”
“Tüh yüz dızdan, bin vızdan, bir bizden. Yıllardır yüzlerce insan öldü, az daha felaket olacaktı, ben ölecektim.”

Not: (Muhterem hocamız Ali Haydar Haksal’ın, ameliyat olduğunu öğrendik. Geçmiş olsun diyor tüm sevenlerinden dualar istiyoruz)

RUKİYE YILDIZ ERDOĞMUŞ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.