Hangi cemaat kimden?

Hangi cemaat kimden?
Savaş, hastalık, deprem, zafer vb, olaylar kafirin küfrünü artırır, imanlının imanını artırır, münafıkların da üstündeki perdeyi çeker, renklerinin belli olmasına sebep olur, aynı Tebük seferindeki gibi. Ne kadar benziyor, Resulallah zamanında yaşanlarla

İnsanoğlunun dünyadaki maceraları, imtihanı, mazisi hal ve istikbali arasında kaim bir bağ ve benzerlik arz eder. Nice savaş ve gazvelerde, seriye ve seferlerde olduğu gibi Mavi Marmara’nın seferi, mazide olan vakıalara benziyor. Tebük Seferinde, fitneye düşerim diye bahane edip katılmayanlar, katılmak isteyip katılamayıp bu ecirden mahrum kaldık diye ağlayanlar, gözünü kırpmadan zorlu sefere Allah için ölmeye teşne olanlar; sefere gidenleri engellemeye çalışan müşrikler, birde en tehlikelisi Sefere katılıp Peygamberimizin devesi Kusva’nın kaybolmasını dahi ajite eden münafıklar. 

Resulallah dönemindeki gruplar gibi, tarih boyu küfür kafir hep oldu olacak, mümin olacak münafık olacak, hatta ahmak cahil oldu olacak, bu dört gurubu mavi Marmara olayında da gördük, müşahede ettik.

İsrail ehl-i küfür, akrep gibi hep mayasının hükmini işleyecek, hani gölün kenarında karşıya geçmek üzere olan kurbağa ile akrebin hikayesini bilirsiniz. Kurbağa onu sırtında karşıya taşımaya söz verir, akrebe: “beni sokma, seni sırtımda karşıya taşıyayım” der, gölün ortasına gelince akrep kurbağayı sokar, mayasını hükmünü işler. Bütün yeryüzünden kovulan Yahudi milleti, 1492’de Fatih’in merhametine sığınmışlar, Osmanlı’nın ekmeğini yemişler ama o gün bugündür ülkenin başına bela olmuşlar, hep sırtımızdan vurmuşlardır. “Yahudi olunmaz Yahudi doğulur, dünyada bir yahudi var gerisi hayvan“ diyerek bağırlarından yeşerttikleri Siyonistleri besleyenler, Ermenilerle işbirliği yapıp, geçmişte Kürt kardeşlerimize yaptıkları, Rusya’da olan aile bağları, İngiliz ve Amerikalalılara kene gibi yapışıp onlardan destek alarak şımarmaları, artık insanlığın canına yetti. Gizli teşkilatlarla, çeşitli oyunlarla hep başımıza bela oldular. Kuran-ı kerim onların bize olan düşmanlıklarını bildirilir: “onlar sizin apaçık düşmanınızdır, size olan kinlerinden parmaklarını ısırırlar, size bir kötülük gelince sevinir iyilik gelince üzülürler “ diye pek çok ayette uyarır. Bana derdimiz Yahudilerle değil siyonizmle demeyin, balığın başından bahsediyorum. 

Evet yukarıdaki gruplardan İsrail, belli düşman grubunda, gemidekiler, mümin şehit gaziler grubunda, peki sefere katılmayıp görevli kalan hz ali gibi olan günümüzde kimler? sefere katılanlerı kınayan münafıklar kimler, cahil cühela kim?

Gemidekilerin canını düşünür gibi, neden tedbirsiz gittiniz diyen münafıklar, İsrail’in hayranları ve onların yurt içindeki aveneleri, ahtapot gibi çok kollu hileli münafıklar güruhu, peygamber ocağımıza kadar sızanları, basının başında olanları, hatta halkın arasına karışıp fitne çıkaranları var. Bu münafıklar çok organize olmuşlar, tam bir aileler, babaları gemiyi vurdu, ağabeyleri İskenderun’u, yoldaşlarının bir kısmı Silivri’de, dayıları beşgen binada, kardeşleri Rusya’da uşakları her yerde, Kandil’de Cudi de… Birde siyasette münafıklar var Müslümanlar birlik olup “din için ölürüz” diye haykırdıkça korkudan ne yapacaklarını bilemeyenler var. Tel avivin avukatlığına soyunanlar, İsraille kan bağı olanlar ve el etek öperek onlardan nemalananlar…

İsraiL akrep gibi ama dışarıdan olunca topla tüfekle gelse de düşman olduğunu bilirsin. Ama en tehlikelisi, bu münafıklardır. Onların adamıdır onlardandır, aynı Tebük seferine katılan münafıklar gibi, Müslüman’ı imanından etmek için özellikle birbirine düşürmek için kullanmadığı yöntem, uygulamadığı sinsilik kalmaz. Bilemezsin, hayrına mı konuşuyor şerrine mi? Mesela “ Neden Gazze’ye öleceğinizi bilerek gittiniz?” Diyen güruh, Bülent Bey’e: “sizin de hatalarınız var” diyecek kadar düşünce meleksini yitiren münafıklar, ve onların avenelerinden ülkedeki terör örgütü ile bağlantı kurmaya çalışanlar. “Sınır içine bakın” diyenler. Evet PKK ile Filistin olayı benziyor zira, PKK İsrail gibi mihrakların eli ile güçlenip aynı kıtali, aynı vahşi üslupla yapıyor. 

Mavi Marmara’daki insanların ölmesine çok üzülmüş gibi tedbirsiz gitmeselerdi vs, sözlerle bu şahadetin muazzez etkisini azaltamaya yönelik söylemlerle yılan gibi davranan münafıklar “ niye tedbirsiz gittiniz niye öldünüz” diye soruyorlar. Biz de bu soruya söyle bir soru ile karşılık versek: “ben size ölmeyi emrediyorum “ sözünü yiğitlik olarak yıllardır ezberletenler nedense şimdi, ölmeyi hamakat olarak göstermeye çalışıyorlar? El cevap: fitne için.

Irkçılığı kaşıyıp “onlar Arap” diyenlere ne demeli, halbuki İsrail’de Araplar var. Filistin’ de Türk Türkmen aileler Kürt aileler var, beyaz ırk var. Bunun bir ırk, bir etnik köken savaşı değil, din savaşı olduğu ortada iken, İslam dünyasının birleşip kendilerini böcek gibi ezeceği korkusu ile yatıp kalktıkları için, olayı ırk meselesine dökmeye çalışanları var.

Birde başka bir grup, hakikaten mümin olup “ sırtımda yumurta küfesi var, o yüzden kafire gülüp gıdıklayarak işimi göreceğim” diyenler var. Sizi anlamaya çalışıyoruz lakin, Teşkilatı Mahsusa da sizin gibi davranırken ılımlı olalım gevşeyelim, işimizi gördürene kadar, dayı diyelim diyerek evrildiler sonunda hakikaten onlardan oldular. Şimdi en büyük tehlike siyasi, ticari, her alanda Müslüman’la Müslüman’ın ihtilafı iken, buna mukabil, biraz muhalif duralım derken sahiden kendinizi karşı kıyıda bulmayasınız. İşte okumakta en zorlandığımız grup bu grup, evet müsbet ama böyle kenetlenmemiz gereken bir ortamda teamüllerden, ılımdan, izinden bahsetmek? Bize düşen kardeşimize hüsnü zan beslemek, diye yine bütün gücümüzle güzel yorumlamaya çalışıyoruz. Nurbanu ile evlenen Sarı Selim’in babası Sultan Fatih neden Sarı Selim’in, Yahudi kayın pederi ile görüşüyordu, sizin sözlerinizin altındaki saikte onun gibi bir yöntem diyoruz, sineye çekiyoruz. Fatih o Yahudi’nin kızını oğluna alacak kadar ileri gitti ama o duracağı yeri biliyordu. Bence siz frene basmakta geç kalıyorsunuz. Bu hızla giderseniz çarpacaksınız. 

Gelelim dördüncü grup, cahil kesim. Kim ne derse oraya giden, kendine bir iki rehber edinmiş, bölünmüş parçalanmış ümmetin değil müntesibi olduğu grup haricinde hiçbir şeyin derdini çekmeyen, düşünmeden ahmakça kardeşini karalarken, dine ne kadar zarar verdiğini hesaplayacak kadar basireti olamayanlar. Birbirleri ile didişmeyi ibadet şuuru işle yapanlar.

Sizce bu renklerden hangisi İslam için en tehlikelisi? Söyleyelim, kafir kendi kadar, cahil dili kadar ama münafık hiç ölçülemeyecek kadar tehlikelidir. Onların gözleri kör kulakları sağırdır. Merhamet ve insanlıktan yoksun pragmatist, çıkarlarını düşünürler. Aramızdalar, ülke sınırının içindeler ve bize düşmanlıklarını çeşitli perdeler aracılığı ile yaparlar ve siz onları fark edemeyip tuzaklarına yakalanırsınız. Mavi Marmara yı dikkat edin en çok eleştiren de onlardır.

Beşinci grup: sefere ailesini eşini hatta çoluk çocuğunu bırakıp gidenler, Mavi Marmara’dakiler… Onlar Resulallah’ın etrafında halelenen, meleklerin bile gıpta ile baktığı, sahabe gibi bir avuç olup kemiyetlerinin azlığının rağmına içlerindeki iman ile dünyaları sarsanlar. En büyük unvana mazhar olanlar, kendi ülkesinde kendi insanları tarafından nezaketsiz sorularla incitilenler. En şerefli nişanı hak edenler… Üzülmeyin Mavi Marmara’nın yüreklileri sizin madalyonunuzu melekler ordusu huzurunda Peygamberimiz takacak. Bırakın münafıklar ne derse desin. Siz iki dünyanın en yüksek rütbesini aldınız, canı gönülden selam size.

Rukiye Yıldız Erdoğmuş

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.