Bu safta ikilik olmazdı!

Bu safta ikilik olmazdı!
Siz böyle yaparak davanın asaletine gölge düşürdünüz, mücahitliğin azametini basitleştirdiniz, Muhterem Necmettin Erbakan’ın kardeşlik söylemlerini çürüttünüz. Asıl bu şekilde ona siz ihanet ettiniz.

Biz, bu ülkede mütedeyyin kesim olarak, hep üvey evlat muamelesi gördük. İslam’ın koyduğu düsturları yaşamak, başörtümüz, namazımız, sadece kamusal alanda değil, toplumsal normların söz konusu olduğu her alanda sorun oldu. Bu uğurda horlandık, gerici, yobaz gibi yaftalar vurularak, sol cenahın, boyalı dünyasının, kukla insanları, tarafından aşağılandık. Dini mefkûre söz konusu olunca, yılıp bıkma olamazdı, binaenaleyh bu tutumlar çalışma azmimizi artırırdı zira: biz, maneviyat için, dava için, çekilen her eziyeti, ahret için mükafat görüp yaratanı hoşnut etme adına, horlandıkça hoşlandık. Allah için bir şey yaptık huzuru/şuuru ile davaya daha sıkı sarıldık.  

Bu safta ikilik olmazdı, omuz omuza yürümek, kardeşliği pekiştirmek bir vecibeydi, nitekim “Dırar” Mescidini hatırlamak lazımdı, nefisler, kişiler değil dava önemliydi.

CHP, DSP kurultaylarında Kamer Genç’in ön saflarda olduğu tartışmalara aşina idik, “onlar ehli dünya, koltuk için birbirlerini yerler” der geçerdik. Sayın Abdullah Gülle, muhterem Necmettin Erbakan hocayı el ele görünce “işte Müslüman’ın şiarı: kardeşliği öne çıkarıp nefsi hezeyanları arkalarına atmaları, mümin kardeşini kendi nefsine tercih etmeleridir” diye, kardeşlerimizi biraz daha sevdik.

Lakin, kardeşlik bilincine balta vurarak, “böl, parçala, yut” gibi en tehlikeli felsefenin ürünü oyunlar hep sahnede, hep revaçta idi. Fevri, heyecanını nerede kullanacağını bilemeyen, İslami çizginin neleri gerektirdiğine müdrik olmayan toylar bulundukça, ajitasyon yapmak isteyenlerin işi pek kolaydı.

Karşı tarafta ikilik çıkarmak, zayıflatmak, yenmeye hazır lokma yapmak en etkili taktikti, bunu düşünerek, kulis sözleri ile hareketten içtinap etmeli teeni ile davranmak gerekirdi.

Müminler arası çatışma iki taraf içinde kayıptır. O yüzdendir ki: müminler arasında tefrikanın yaratmanın dehşetine dikkat çekilir, (Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür.) [Bekara 217] (Yeryüzünde fitne fesat çıkaranlara lanet olsun.) [Rad 26] (Fitne uykudadır. Fitneyi uyandırana Allah lanet etsin!) [İ.Rafii] diye, ayet, hadislerle pek şiddetli uyarı yapılır. Ayetlerin şedid, ihtar/ikazlarının rağmına, omzumuza İslam davasının yükünü sırtlandığını söyleyen kardeşler, fitnecilerin tuzağına düşerse bu duruma nasıl bir izahat yapılır? Önemli olan dava ise, kişileri fetişleştirme caiz değilse, “fitne” gibi en tehlikeli virüse kapı aralayacak bir platform söz konusu ise… Hele iftar saatinde, rahmet kapılarının açıldığında, merhamet denizinin çoştuğunda, kardeşinin iftarını zehir edecek şekilde yapılmış ise, indi ilahide affedilecek midir? Vicdanları sızlatan, vicdanlarınız rahat mıdır?

(Yahudiler) Allah’ı bırakıp alimlerini (hahamlarını); (Hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler» (Tevbe, 31).

Peygamberde olsa şahıslar değil İslami kaideler önceliklidir. Madem kişiler değil, değerler, hedefler, önemli dolayısı ile kim adına yapılmış olursa olsun, Numan bey adına da yapılsa aynı kınama yapılırdı. Müslüman’a yakışan hareket bu değildi… Aynı kulvarda koştuğun kardeşinin elini tutup ayağına kuvvet/fer olacak, birlikte güçlenecekken, ona bıçak çekerek mi mücahitlik ipi göğüslenecekti? Hassas dönemlerde sabırla, rıfk ve hilmle, mülayim tavırlarla hareket edilmeliydi.

Siz böyle yaparak davanın asaletine gölge düşürdünüz, mücahitliğin azametini basitleştirdiniz, Muhterem Necmettin Erbakan’ın kardeşlik söylemlerini çürüttünüz. Asıl bu şekilde ona siz ihanet ettiniz.

Rukiye Yıldız Erdoğmuş/habervaktim.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.