Böyle buyurdu hazret!
Sayın Kılıçdaroğlu’da dini vecibe olan başörtüsü için konuşuyor. CHP’li başkanların din konusunda fetva vermelerine alıştık da, acaba Kılıçtaroğlu saçlar az gözüksün derken, hangi sıfatla konuşuyor, onu merak ediyoruz? Din adamı sıfatı ile mi konuşuyor? Modacı sıfatı ile mi, yoksa siyasetçi devlet ricali olarak mı konuşuyor?
Siyaset adamı olunca, bir partinin başına geçince, Sayın Kılıçdaroğlu kendini din ilimleri konusunda fetva verme yetki ve makamını da elde ettiğini mi zannediyor? Fetva makamına, öyle alkışla, birilerinin arkadan omuz vermesi ile öbür gurubun pragmatist hesap yaparak koltuk vermesine benzemez… Fetva makamına, ilimle oturulur, İslami bir kaide hakkında içtihat yapabilmek için, fırın fırın ekmek değil, okka okka mürekkep yalamak gerekir. Müteşabih olmayıp, açık sarih belli olan, “muhkem” ayetler hakkında, hükmü belli ayetler hakkında, müçtehitler dahi, yeniden ne söz söylemeye, ne tartışmaya, ne reforma, ne tevile, gerek duymazlar. Allah emretti, Resulallah bildirdiyse bu konuya farklı tevil/tefsir yapılamaz. Başörtüsü gayet açık bir emirdir, “yakalarının üzerine salsınlar…” diye devam eder, Müslümanlar olarak “Amenna ve sadakna” deriz. Yok siz kendinizi, peygamber üstü ilan ediyorsanız Hazreti Kılıçtaroğlu o zaman vahiy falan aldığınızı söylerseniz biraz daha bağlayıcı olabilir sözleriniz!
Siz hangi salahiyetle İslam’ın ayetle sabit bir kaidesine değiştirme, ekleme yapıyorsunuz? Konuştuğunuz konu, islam’ın yasası, siz anayasanın bazı maddelerini “cıs” diye dokunamazken Allahın anayasası Kuran Kerimdeki ayeti nasıl kendinizce değiştirip fetva verecek cürmü gösterirsiniz, söyleyin de bilelim. Din adamı sıfatı ile mi?
Herkes dinin yasaları hakkında “bence” diye başlarsa, yakında çıkıp birileri, “oruç tutarken az miktarda içki serbest ediyorum, namazı öyle eğilip doğrularak değil şöyle konuşarak kılın” gibi fetvalar orta yerde dolaşır.
Yok, siz modacı kimliğiniz var da o sıfat ile mi konuşuyorsunuz, “2010 kreasyonu, bu yıl örtüler az kaydırılacak, saçlar önden biraz gözükecek, bütün örtüler Ecevit Mavisi olacak…” Yine maalesef demek durumundayım çünkü başörtüsü modanın koyduğu aksesuar kategorisinde değildir, şahsın iradesine bırakılmıştır, örter ya da örtmez ama hiç kimse örtsün ya da örtmesin Allahın emrini/dinin emrini, modanın saçmalıkları sınıfına koyamaz.
Yok bunu devlet emiri olarak emrediyorsanız, onu da bilelim. Despot gettolar zamanında dahi bayanların örtüsüne dokunulmamış, ne şekilde giyinecekleri konusunda baskı yapılmamıştı. Akabinde giydiğimiz kıyafetin renginde de karışacak mısınız? Sokaklarda okul öğrencileri gibi emriniz üzere “ tiz falanca mahalle sarı giyinecek, falanca statüdekiler yeşil elbise…” sonra kast sisteminde dahi olmayan ayrıcalıklar, etiketlemeler, fişlemeler… Ne kadar da, tek parti dönemine özlem duyduğunuzu belli ediyorsunuz.
Tarih boyunca örtüye iki kez el uzatıldı, sonunda ne mi oldu, savaş? Birincisi: İslam tarihinde ilk savaş, Kaynuka Yahudilerinin kuyumcuda alışveriş yapan Müslüman bir bayanın örtüsünü açmaya kalkışması üzerine, ikincisi de malumunuz, Sütçü İmamın ilk kurşunu sıkma sebebi ile ki, hamamdan çıkan kadınlara düşman askerinin saldırıp örtüsünü açmaya kalkışması ve her şeye sabreden Sütçü İmamın bunu hazmedememesi üzerine…
Tarihi geçip günümüze gelelim. Ne diyelim herkes doktor, herkes din konusunda allame… HAZARETİ KEMAL KILIÇTAROĞLU BÖYLE BUYURDU, SAÇLAR GÖZÜKECEK.
Rukiye Yıldız Erdoğmuş/habervaktim.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.