Aradığınız sıfırı buldunuz; hayırlı olsun!
Son derece saygı duyduğum Sayın Kurtulmuş’un, 06 Ekim 2010 tarihinde, TRT Haber’de Kozmik Oda programının konuğu olarak, yaptığı aşağıdaki açıklamaları büyük bir dehşetle ve üzüntüyle izledim.
Söz konusu programda, Rıdvan Memi’nin sorularını cevaplarken; “İstanbul il iftarı baskınından sonra partimizin genel başkan yardımcısı olan, 30-40 yıldır bu harekete büyük güç vermiş insanlar fiili tacizlere uğradı. Mesela Sayın Lütfi Esengün, 40 yıldır bu davanın içinde olan birisidir. Ona karşı bir saldırıda bulunuldu. Yine Musa Demirci 40 yılını bu davaya adamış bir isim ona saldırıda bulunuldu. İstanbul İl Başkanının arabasına onlarca kişinin taşlı sopalı saldırısı oldu. Bunlar da yetmedi. Benim ve eşimin telefonları bazı sitelerde yayınlandı. Bana ve eşime birçok tehdit telefonları oldu. Bu konuda, emniyet soruşturmaya devam ediyor. Çok ciddi küfürler, hakaretler yapıldı. İş ölüm tehdidine kadar ulaştı. Biz önümüzdeki kongreye girsek büyük ihtimalle bu kongreyi alırdık. Bizimle birlikte hareket eden il başkanların, il yönetimlerinin desteği ortadadır. Kerbela derken de şunu kastediyoruz. Kardeş kavgası olmasın istedik. Bütün bunlardan çok daha ağır tablolar olabilirdi. Allah korusun bir kişinin burnu kanasa bunun vebalini biz veremezdik. Biz sürü değiliz, sürülerle de ilgilenmiyoruz. Biz iradesi olan, bu ülkeye karşı sorumluluk bilen kişileriz. Herkesi arkadaşımız, kardeşimiz, yoldaşımız bildik. Biz her zaman istişareye, başkasının fikirlerine açık olduk. Ama davul başkasının boynunda tokmak başkasının elinde… Böyle bir siyaset olmaz.” şeklinde konuştu.
Bu istifa olayının perde arkasına bir de farklı yorumcuların gözüyle bakalım;
* Sibel Eraslan – Vakit – 23.08.2010; “Kardeşin kardeşi vurduğu kırdığı bir düzeyde, kalplerinize perdeler inmiş... Mühürlerle kilitlediğiniz kalbinizdeki imza Allah’ındır, unuttunuz mu ne oldu size? Müslüman elinden, dilinden ve belinden emin olunan kişidir. Oysa biz, sizlerin elinden ve dilinden emin değiliz. Kırk yıllık uzun ve nice emekler isteyen bir umudu, kardeşinin iftar sofrasını tekmeleyerek berhava etmek...
Aklınızı yitirmiş olmalısınız. Bağdat işgalinde kötülüklerle iş gören işgalperestleri hatırlattınız. Ezan vaktini dar ettiniz kardeşlerinize. İftar açacak dudaklara suyu çok gördünüz. Mümin sofralarına ateş düşürdünüz. Yazıklar olsun. Yazıklar olsun. Yazıklar olsun.
Aslında o kavgayı yapanlar bire maşadır. Aldatılmış, aklını kiraya vermiş kimselerdir. Koltuk hırsı taşıyanların maşasıdırlar.”
* Şevki Yılmaz; “Ramazan ayına Ebu Cehil kadar saygılı olamadınız. Ebu Cehiller, ‘Haram Aylara (Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Recep) saygısını gösteriyordu. Bizim Ebu Cehil’den farkımız olması için 12 ay kavga etmememiz lazım. Nedir bu koltukların hırsı. Siz Sahabe’den üstün müsünüz? Sahabenin kendisi de 2 parti birden kuruldu. Muaviye’nin Şam’da, Hazreti Ali’nin de Kûfe’de partisi vardı. Kimse birbirine ‘kâfir’ demedi. Oyuna getirdiler, savaş da yaptılar ama yatsı namazında savaş yapmamış gibi omuz omuza namaz kıldılar. O gün kuvvet yoluyla iktidar elde ediliyordu. Bugün sandıklar var.”
* Adnan Öksüz - 12 Temmuz 2010 tarihli ‘Derin Saadet, Numan Kurtulmuş’u hal etti’ başlıklı yazısıyla; “Saadet Partisi’nde en hafif tabirle çok büyük bir ayıp yaşandı. Listeye Fatih Erbakan, Şevket Kazan, Oğuzhan Asiltürk, Fehim Adak gibi isimler yer almadı diye kıyamet koptu. Numan Kurtulmuş bu isimleri listesine almamakta direnince, kongrede ‘düğmeye basıldı’. Düğmeye basanlar ne Erbakan, ne Şevket Kazan ne de Fehim Adak’tı…
O isim, ‘Milli Görüş’ün yıllardan beri ‘en derinliklerinde’ olan, yer yer Hoca’dan bile etkili olan Oğuzhan Asiltürk’tü… Asiltürk deyince şapkayı önüne koyup biraz düşünmek lazım…
O Oğuzhan Asiltürk ki; 1991 genel seçimlerinde Refah-MÇP-IDP seçim koalisyonunu, Güneydoğu illerinden gelen tüm tepkileri neredeyse tek başına göğüsleyerek gerçekleştirmiştir...
O Oğuzhan Asiltürk ki; DYP ile koalisyon olacak demiş, olmuştur… Bütün bunları ne için anlattım.. Numan Kurtulmuş Oğuzhan Asiltürk'ü karşısına alarak mayınlı tarlaya adımını zaten atmıştır...
* Bir de bu partinin, katıldığı son 5 Milletvekili Genel Seçimlerine bakalım:
Sıra No Seçim Tarihi Parti İsmi Sıralamadaki Yeri Oy Oranı
1 1995 Refah Partisi 1 % 21,37
2 1999 Fazilet Partisi 3 % 15,41
3 2002 Saadet Partisi 8 % 2,49
4 2007 Saadet Partisi 7 % 2,34
Yukarıdaki tabloya bakarak değerlendirme yapacak olursak; 1995 seçimlerinde gösterdiği performansın iki gerekçesi vardı. Birincisi; diğer bütün partilerden ümidini kesen vatandaş, bir de Refah Partisi’ni deneyelim diyordu. İkincisi ise; 1994’te yapılan mahalli seçimlerde, büyük çoğunlukla belediyeleri devralan partinin belediye başkanlarının yaptığı başarılı hizmetlerdi.
‘Fazilet Partisi’ adıyla katıldığı bir sonraki seçimde (1999) ise, oy kaybetmesinin en büyük sebebi, gelişen olaylar karşısında dik duramayıp yalpalamasıdır. Yalpaladı çünkü bu seçimler öncesinde diğer partilerle birlikte erken seçim isteyip bu kararı Meclis’ten çıkardılar. Ancak daha sonra, REFAH-DYP hükümetini yıkan DYP’li küskünlerin arkasına takılarak aynı seçim için iptal davası açtılar. Dolayısıyla bu seçimlerde milletvekilleri için %15,41 oy alırken belediyeler için %18,40 aldı. Bu da partinin tepesindekilerin, tabandakilere göre daha güvensiz olduğunun ispatıdır.
Daha sonraki seçimlerde ise, %3’ün altına düşülmesinin sebebi; tıpkı bugün Sayın Kurtulmuş’a yapılanların aynısının, o dönemde de başka Kurtulmuşlara yapılmasıydı. Yani bu partinin başında öyle kişiler olmalı ki, sürekli perde arkasında bulunan birileri tarafından güdülebilmeli. Daha sonra da ‘Şehzade Fatih Erbakan, Şehzade Hazretleri’nin Kadın Efendi’si ve Elif Sultan Hazretleri’ uygun bir zaman ve zeminde tahta çıkarılmalı...
Bütün bu basit hesaplar uğruna; Cumhuriyet Tarihi boyunca savunduğunuz değerlere, savaş açmış insanlarla işbirliği yapmaktan da geri durmuyorsunuz.
Sayın Oğuzhan Asiltürk; “Genel başkanlık için en uygun adayı arıyoruz.” şeklinde bir beyanda bulunuyor. Benden onlara dost tavsiyesi, boşuna hiç yorulmasınlar. Çünkü piyasada o kadar çok güdülecek ve de uzaktan kumanda edilecek aday var ki…
‘Elinizi sallasanız ellisi gelir’…
Selâm ve saygılarımla…
Eğitimci/Yazar Muhittin ATICI
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.