Şaraba yatmış pirzola biftek!

Şaraba yatmış pirzola biftek!
Kurban: Hz İsmail’in candan, Hz İbrahim’in canandan Allah için geçmesinin mükâfatıdır. Kurban: ihlas dağının zirvesi, ibadet bahçesinin en nadide gülüdür. Yaratana “hayatımızı tanzimde, senden gayri söz sahibi yok” demektir.

Kurban: İsmailin boynunu uzatıp “ hadi kes baba “ diyecek kadar teslimiyet göstermesi, “bu canı veren o, istediği şekilde almaya, istediği zaman almaya kadir olanda o” demesidir. Kurban: İbrahim’in, canların asıl sahibin kim olduğunu idrak etmesi, emaneti verenin ne şekilde istiyorsa o şekilde almaya muktedir olması ve bunun için kendini memur ettiğinde, canından çok sevdiği de olsa imtina etmeden “lebbeyk” demesidir. Kurban: Yaratanla kurbiyette büyük bir binek, kutlu bir ibadettir. 
Kurbanın kanı bedeldir, kendi kanımıza , evlad-ı iyalimize… Kurban: “ Allahım, bütün canlar sadece senin adına alınır, senin adına feda edilir” demektir.
Akşama kadar pirzola bonfilenin, hangi şaraba yatmışı daha lezzetli olur, muhabbeti yapanların, hani bazılarının sanatçı(!) dediği zevat, dinin emrinin kritiğini yapacak kadar haddi aşmış, hiçbir salahiyeti olmayanlar bu konuda fikir beyan eder olmuşlardır.
Irak’ta Filistin’de akşama kadar kaç çocuk, kaç insan ölüyor, sağır kulakları bunları işitmezken bayramda kesilen hayvanlara acır olmuşlar.
Budizm, Hinduizm’de önce hayvan, çevre/ tabiat, kutsaldır, hatta tanrı makamındadır. Bizde ise, önce tanrı, sonra insan, sonra kainattaki diğer canlılar kutsaldır. Bütün canlılar insana hizmet için vardır, çünkü insan, eşrefi mahluktur. İnsana değer vermeyen, oluk oluk akan insan kanına lakayt kalanların, hayvanlar söz konusu olunca, merhamet timsali kesilip âlicenap tavırlar takınması, maskaralıktan öte gitmediği gibi, akaitlerinin temelinin nereye dayandığını tahmin etmemiz konusunda da bize yol haritası çizmektedir.
Bu zevat, rol kesmek, gündemde adını duyurmak için bugün benim kutsalıma dil uzatır, yarın başkalarının… Bunların kutsi anlayışı var mıdır, orası da su götürür bir mevzu olmakla birlikte, çarpık inanışlı insanların sözlerindeki kapasitesizliğe, saçmalığa da, müşahhas bir emsal teşkil etmektedirler.
Her gün mezbahaları gezsinler, akşama kadar Türkiye’de kaç koyun, kaç inek kesiliyor? Sair günlerde bunun çetelesini tutmayanlar, kurbana bayramında kesimin, tek farkının fiziki olarak, halkın kesiyor olması, mezbaha değilde sokaklarda kesiliyor olması, ama manen: paylaşma, iyilik yapma, hakka teslimiyet, sosyal dayanışma, insanın temel gıdalarından birinin herkse ulaşması için topyekun çalışma, huzur, vs olduğunu idrak edebilecekler midir?
Acaba bu zevat, mezbahalarda bazen tam canı çıkmadan derisi yüzülen hayvanları denetliyorlar mı? Orada hayvanı okşayarak kesin gözünü bağlayın diye talimat veriyorlar mı?
Yeri göğü yaratana kurban olmak, kurban vermek ne demek bunun lahuti hazzını o zavallıların anlamasını beklemek beyhudedir. İnsanlar akıl sahibi olamazlarsa hayvandan eşet olur kelimesinin makes bulduğu yeri, bu ritüelde müşahede etmek hiçte zor değildir. Boynunu bıcağa uzatmış hırıltılı, heyecanla inip kalkan göğsü ile teslim olmuş kurbanlıkları görünce “ne mutlu sana diğer hayvanlar gibi sadece işkembelere biraz et olmak için değil, Allah için kesilerek, insanlar içinde şehitler nasıl seçkinse sizde hemcinsleriniz arasında seçkin oldunuz” demek gelir içimden.
Anlamak için “duyma”nın yetersiz olacağından mütevellit, basiret gözü kör olanlardan kurban gibi kutlu bir ibadetin mahiyetini anlamalarını beklemek beyhude bir bekleyiş olacaktır.
Biz anlayanların bayramını kutlayalım, Allah kurbanlarınızı kabul/makbul etsin, bayramlarımızı kutsiliğine layık bir şekilde geçirmeyi nasip etsin. Geçmiş, Bayramınız mübarek olsun. Dindaşlarımla nice bayramlara…

Rukiye Yıldız Erdoğmuş/HABERVAKTİM.COM

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.