Üçüncü şahıslar!

Üçüncü şahıslar!
Bir seminerimde üçüncü şahısların bazen hayatımıza nasıl olumsuz kareler eklediğini anlatırken, salonun arka sıralarından oldukça genç bir delikanlı söz aldı ve başından geçen önemli bir olayı bizimle paylaştı.

ÜÇÜNCÜ ŞAHISLAR

Bir seminerimde üçüncü şahısların bazen hayatımıza nasıl olumsuz kareler eklediğini anlatırken, salonun arka sıralarından oldukça genç bir delikanlı söz aldı ve başından geçen önemli bir olayı bizimle paylaştı.

Söz konusu delikanlının, sevdiği kızla sözlendiği günlerde yaşadığı ve bizimle paylaştığı ilginç olay, insanlığa ders verici ilginç bir öykü gibiydi. Bu ilginç paylaşımı bende şimdi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Aşağıda okuyacağınız yaşanmış hayat öyküsü eminim ki sizlere de çok ilginç gelecek.

Lütfen dikkatlice okuyunuz?

Söz alan delikanlı dedi ki; şu andaki 6 yıllık eşimle sözleneli birkaç gün olmuştu.

Henüz yirmibir yaşındaydım ve hayattan çok umutluydum.

Aylar önce çalıştığım işyerimde benimle birlikte çalışan gönlümün sultanı olacak kızı bulmuş ve onunla sözlenmeyi kısa sürede başarmıştım.

Sözlendikten birkaç gün sonra ilk kez sözlendiğim kızı ailemle yaşadığım eve öğlen yemeğine götürüyordum.

Evimizle işyeri arası binbeşyüz metre mesafedeydi. İki genç sevgili öğlen paydosunda işten çıkar çıkmaz, el ele tutuşup yürüyerek eve geldik.

Önceden geleceğimizden haberdar olan ailem, eve geldiğimizde mükemmel bir sofra ile karşıladı bizleri.Tüm aile bireylerim oldukça sıcak karşılamıştı evlerine ilk kez gelen gelin adaylarını.

Hiç beklenmeden sofraya oturuldu. Yemekler yenildi meşrubatlar içildi.

Sofra toplandı hemen çaylar geldi ardından. Sözlüm de çay servislerini yaptı. Oldukça sıcak duygular ve neşeli dakikalar yaşandı evin içinde.

Dakikalar su gibi akıp gitti. Öğlen tatili de hemen bitiverdi.

Tekrar yola koyulduk sözlendiğim kızla. Onu koluma girmesi için ikna etmiştim. Yürürken mutluluğumuz yüzümüzden okunuyordu.

Daha yüz metre gitmemiştik ki, beni çok seven mahalledeki bir komşu kadın çıktı yolumuza. Onunla selamlaştık, ardından gururla tanıttım hemen kolumdaki kızı ona.

Komşu kadın, kızcağızı ayakuçlarından başlayarak, saçlarına kadar süzdü, göz ucuyla.

Sonra beni çekti kenara, kulağıma fısıldayarak hiç utanmadan sıkılmadan dedi ki;

Nereden buldun bu kızı sen. Allah aşkına hiç uymuş mu bu kız sana?

Neyse ki bu lafları duyamayacak kadar uzakta duruyordu kızcağız.

Hemen toparlandım hiç gecikmeden cevap hakkımı kullandım.

O günlerde Leyla ile Mecnun’un hikayesini yeni okumuştum. O hikayede aynı soru Mecnun’a da sorulmuştu ve mecnunun verdiği cevabın aynısını vermek geldi içimden komşu kadına.

Ona dedim ki; ben bu yanımdaki hanımefendiye kavuşabilmek için günlerce, aylarca dualar ettim Allah’a. Sonunda Allah dualarımı kabul ederek birleştirdi onu benimle.

İnsanların birbirlerine yakışmalarını fiziki anlamda yorumlayanlar yalnızca dış görüntüyü baz alarak, yürek bakışlarından mahrum olduklarını, kalp gözlerinin kapalı olduklarını itiraf etmiş olurlar.

Şu anda sende bunu yapıyorsun.

Şimdi aç kulaklarını ve beni iyi dinle lütfen.

Leyla ile mecnun hikayesinde Kays isimli genç, Leyla’nın aşkından çöllere düşüp mecnuna dönünce, ailesi ona kızarak demiş ki;

Yapma Allah aşkına oğlum, Leyla dediğin kız böyle seni çöllere düşürecek kadar güzel olsa gam yemeyeceğiz.

Leyla denen şu kara, kuru, çirkin kız için kendini neden bu derece harap edersin. Sen iste, biz sana ondan bin kat daha güzel kızlar bulalım.

Leyla; uğruna çöllere düşülecek, harap olunacak kadar güzel bir kız değil ki.

Mecnunun cevabı onların beklediği gibi olmamış. Bu sözlerden büyük ızdırap duyan mecnun, ailesine dönerek onlara şöyle demiş;

Leyla çirkin mi dediniz?

Leyla’ma söylediğiniz bu çirkin laflardan sonra eğer beni yetiştiren insanlar sizler olmasaydınız, Vallahi bir daha yüzünüze bakmazdım.

Sizin ağzınız ne söyler.

Anlaşıldı yürek gözünüz kapalı sizin.

Ah…! O Leyla’yı sizler, birde benim gözümle görebilseniz, o zaman bu söylediklerinizden utanırdınız.

Tüm bunları bir çırpıda anlatıverdim komşu kadına ardından da dedim ki;

Koluma takıp yürüdüğüm bu kızcağız var ya, işte o da benim Leyla’m bilmem anlatabildim mi teyzecim?

Komşu kadın bu sözler üzerine kızardı, bozardı ve evinin yolunu tutmak zorunda kaldı.

Ben ise taktım tekrar sözlümü koluma, hemencecik ayrıldık oradan, hem de oldukça hızlı adımlarla.

Şimdi sizi dinlerken anladım ki; yıllar önce evlilik hayatımıza zehir akıtmak isteyen bir üçüncü şahsı, kararlılığım sayesinde saf dışı bırakmışım.

Eşimi ve iki tane nur topu gibi yavrumu çok seviyorum, ömrüm var oldukça da onlara olan sevgim hiç azalmayacak

Yaşadığı bu ilginç hayat hikayesini bizlerle paylaşan genci, tüm salon ayakta alkışladı.

Ne yazık ki; yaşadığımız çağda, üçüncü şahısların bozgunculuğu karşısında, insanların bir çoğu, hikayedeki genç delikanlı gibi asil bir duruş sergileyememektedir.

Maddeye ve geçici cazibeye kapılıp, gerçek sevgiyi ve asaleti ellerinin tersiyle itebilmektedirler.

Üncü şahısların güdümlerinden bir türlü kurtulamayan bu tür insanlar kulaklarından tutulup arabaya koşulan atlara benziyorlar…

Muammer Yıldıztaşı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.