Misak Dergisi 21. Yayın Dönemine Başladı!

Misak Dergisi 21. Yayın Dönemine Başladı!
İşte takdim yazısı: EĞİTİME ve tebliğe ağırlık veren mecmuamız; elinizdeki bu sayısıyla, yirmibirinci hizmet yılına girmiştir.

Bizi buna muvaffak eden Allahû Teâlâ’ya (cc) hamd-ü senâ ederiz. Mecmuamızın yıllık abone ücretinde herhangi bir değişiklik yoktur. Akaid, tefsir, hadis, fıkıh, siyer, tarih, sosyal sistem ve siyaset konularında bir mektep olan Misak Mecmuası; geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, cezaevlerinde bulunan ve dergimizi takip etmek isteyen mahkumlara ücretsiz olarak gönderilecektir.

Geçtiğimiz ay Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu’nun sözcüleri ‘Türkiye’de başörtüsünü yasaklayan bir kanun yoktur. Aksini ispat edene bir milyon lira ödül vereceğiz’ diyerek, yıllardır devam eden keyfi uygulamalara dikkati çekmiştir. Türkiye’de resmi ideolojiye iman eden ve ‘lâiklik ideolojisi’ni münzel kitaba dayanan bir din olduğunu zanneden bürokratların, islâmi değerleri mahkûm edebilmek için ellerinden gelen gayreti sarfettikleri malûmdur. Allah’ın (cc) emrine teslim olan ve tesettüre riayet eden kız öğrencilere: “Başörtüsü, çağdaş bir kıyafet değildir. Siyasal İslâm’ın simgesidir. Başörtüsüne müsaade edemeyiz” diyen bürokratlar, keyiflerini kanun haline getirmişlerdir.

Bazı sivil ve asker bürokratların; Atatürk ilkelerini ve devrim kanunlarını bahane ederek, İslâmi tesettürü mahkûm etmeye gayret ettikleri malûmdur. Bu gayret, yıllardır Atatürk adına işledikleri cinayetlerin değişik bir versiyonudur. Prof. Dr. Afet İnan’ın kaleme aldığı “Atatürk ve Türk Kadını Hakları’nın Kazanılması” isimli eserde; Atatürk’ün, “Eğer kadınlarımız; dinin emrettiği kıyafet, faziletin icabettirdiği tavır ve hareketler içinde bulunur, milletin ilim, sanat, ictimaiyyat hareketlerine iştirak ederse, milletin en mutaassıbları dahi buna itiraz edemez” dediği ifade edilmektedir. Bu eser Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanmıştır. Genel Kurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan “Atatürkçülük-1” isimli eserde (Baskı Tarihi: 1982) Atatürk’ün “İcab-ı din olan tesettür, kadınlar için mucir-i müşkilât olmayacak kadınların ilim hayatlarında erkekler ile teşrik-i faaliyet etmesine engel-mani bulunmayacak bir şekli basittedir. Bu şekli basit, hayat-ı ictimaiyyemizin ahlâk ve adabına mugayir değildir” (Sh:126) şeklindeki tesbitine yer verilmiştir.

Devlet’in bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı ‘Tesettürün, İslâm dininin bir gereği ve emri’ olduğunu ifade etmesine rağmen, Kur’an-ı Kerim’de başörtüsü emrinin bulunmadığını iddia eden sabataist-avdeti aydınların “obsesyon’ (vehim) hastalığına tutulduklarını söylemek mümkündür. Büyük bir çoğunluğu, “Biz İslâm dinine düşmanız. Müslüman kadınların tesettürüne tahammül edemiyoruz” diyemedikleri için, dünya görüşlerini laiklik adına pazarlamaya gayret etmektedirler. Meselenin bir diğer boyutu da şudur: Allah’ın (cc) mü’min ve mükellef olan kadınlara farz kıldığı tesettürü; bazı bürokratların çağdışı ilân etmelerinin, hatta bunu rejime muhalefetle izaha çalışmalarının sebebini, şeytanın kurduğu tuzaklarla açıklamak mümkündür. Çünkü şeytanın çıplaklığı tavsiye ettiği muhkem nassla sabittir: “Ey Ademoğulları!. Şeytan avret yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerinden soyarak, annenizi ve babanızı cennetten çıkardığı gibi, size de bir fitne (tuzak) hazırlamasın. Çünkü o ve onun hizbinden olanlar sizi, sizin kendilerini göremeyeceğiniz yerlerden görürler. Şüphe yok ki, biz şeytanları iman etmeyenlerin velileri kıldık” (El A’raf Sûresi: 27) İnsanların kalblerine vesvese vermek ve onları Allah’a (cc) isyana teşvik etmek için kıyamete kadar izinli olan şeytan, bazı sivil ve asker bürokratları etkisi altına almıştır. Başta tesettür olmak üzere; bazı farzları yasaklayan ve haramları teşvik eden çevrelerin, şeytanın emellerine hizmet ettiğini söylemek mümkündür.

Farzların yasaklandığı ve haramların teşvik edildiği bir cemiyette yaşayan müslümanların; insanlara iyilikleri emretmek ve onları kötülüklerden alıkoymak için, bütün imkanlarını seferber etmeleri zaruridir. Peygamberimiz Efendimiz’in (sav) müslümanlara; herhangi bir kötülüğü gördükleri zaman, o kötülüğü elleriyle, dilleriyle ve kalpleriyle önlemelerini emrettiği malûmdur. Eğer sadece şikayet ve sızlanma ile meşgul olur, yüklendikleri emanete uygun amelleri ihlâsla edâ etmezlerse, imtihanı kazanmaları mümkün değildir.
Allah’a (cc) emanet olunuz.

MİSAK YAYIN HEYETİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.