Konaktaki veled-i zina

Konaktaki veled-i zina
Girift meseleleri, muğlak konuları/olayları, daha sarih izhar etmek için, kimi zaman hikayelerle, kimi zaman fıkralarla benzetme yaparak anlatma yoluna gideriz. İntak, telmih, teşbih sanatları da bu ihtiyaca binaen kullanılan edebi sanatlardandır. Genelde

Günümüzde yaşadığımız kompleks bir konuyu biraz ironik bir şekilde hikaye formatı ile anlatım, kimilerine göre karanlık kısımları belki bu şekilde vuzuha kavuşur. 

Zamanın birinde, yeryüzünde gelmiş geçmiş en güzel konaklardan biri olan Türkiye konağında kalabalık bir aile yaşamaktadır. Çok sayıda kardeşlerden müteşekkil olan bu ailenin, pek çok düşmanları vardır. Anaları(toprakları) bir ama babaları ayrı olan bu kardeşler asırlarca sırt sırta vermiş konağı mamur etmişler, huzur içinde yaşayıp gitmişlerdir. Ayrılık gayrılık akıllarına bile gelmeden… Geçmişte, bağlarına bahçelerine saldıranlar, bazen fitne tohumu ekmek isteyenler olmuşsa da, onlar elbirliği ile her seferinde onların tuzağından kurtulmuşlardır.

Bir gün alt sokaklarına ecnebi bir komşu taşınır( Irak’a gelen ehli salip) bu komşu yıllar önce uzak bir mahalledeki bir konağın sakinlerini öldürüp oraya zorla yerleşen ecnebilerin akrabalarıdır.( Filistin’i yurtlarından kovup evlerine yerleşen İsrail).

Bu yaşadığı yeri eşkıyaca ele geçirenlerin akrabaları, alt sokağa yerleşmeye çalışır gözükse de asıl gayeleri, bu geniş ailenin güzel konağını ele geçirmekmiş.

Ecnebi komşu birbirlerine bağlı, birilerini seven kardeşlerin arasına fitne tohumları ekmeye başlamış: “ Bakın siz aynı annenin çocukları olabilirsiniz ama babanız başka, siz kardeş falan değilsiniz” dermiş. Büyük kardeşlere “burası sizin hakkınız” derken yine tenhada küçük kardeşleri bulduğunda: “Şu büyükleriniz yok mu sizi eziyorlar, onlardan ayrılmalısınız, biz size demokrasiden, özgürlükten bahsediyoruz” diyerek kışkırtıcı zıpkınlarını şuur altlarına sinsice saplıyormuş. “Yok biz ayrılmayız” diyecek olana hemen ‘senin kişiliğin yok mu, neden onun gibi giyinip onun yediği yemeği yiyesin, sen daha iyisine layıksın, baş kaldırmalısın’ diyerek iyiliğini istiyor gözükerek en büyük kötülüğü yapıyormuş, (şeytanın belvasını sağ cenahtan püskürtmesi gibi.) Halbuki onlar aynı yemeği yer, aynı şeylerden zevk alır, aynı şeylere üzülürlermiş. Aynı dine inanır, aynı anadan oldukları için aynı şeyleri düşünür, aynı hayalleri kurarlar, aynı kıbleye yönelir, omuz omuza saf tutar, yaşar giderlermiş. Aralarında hiç fark gözetmeksizin bazen bir taraftan başkan seçilir, bazen diğer taraftan seçilirmiş. Bir dönem, gücü elinde tutan/erg olan bazı kişiler, bir kısım desiselerle haksızlık etmiş, despotluk etmiş ama bundan iki kardeş tarafta nasibini almış. Ama kendi aralarında birbirlerine hiç haksızlık yapmamış, çatışmamışlar. Birinin başı ağrısa acıyı diğeri de bedeninde hissedecek kadar birbirleri ile yekvücut olmuş, içtikleri su ayrı gitmez denilecek kadar kenetlenmiş bu kardeşlerin düşmanları da pek kavi imiş. 

Gel zaman git zaman sonra, sokakta bulup yanlarına aldıkları, kız kardeş yerine koydukları, evin bir ferdi gibi bakıp büyüttükleri kız, o ecnebi ailenin oğluna aşık olmuş. Yıllarca besledikleri bu kız, aslında başka bir inanca sahipmiş ve alttan alta kendini büyüten bu aileye düşmanlık beslermiş.

O delikanlı kızı sevmediği halde konağı ele geçirmek için koz olarak kullanmayı düşünüyormuş. Kızı sürekli kışkırtıyormuş. “ ailenden şunu iste, bunu iste, özgürlük de, bana karışmayın de.” Kız ecnebi delikanlı ne derse onu yapıyormuş, kendini bağırlarına basan aileye yaptığı kötülüklerin büyüklüğünün farkında bile değilmiş, gözü delikanlıdan başka bir şey görmez olmuş. En sonunda kendini büyüten aileyi terk edip o delikanlıya kaçmış bu gayri meşru evlilikten bir evladı olmuş(PKK, KCK) Ecnebi aile “konak artık bizimdir, bu çocuk bizim maşamız olacak, sonradan onu da öldüreceğiz” diyerek başlamışlar asırlık palanlarını uygulamaya.

Bu veled-i zina, gün oluyor küçük kardeşlerin yanına gidip: “ siz benim dayım sayılırsınız ama şu büyük ağabeyler var ya onlar sizin haklarınızı yiyor, onları öldürün”diyor gün oluyor büyük ağabeylere gidiyor: “Burayı size küçük kardeşleriniz dar edecek” diye onları kışkırtıyormuş. Konağa ‘ben sizin torununuzum’ diye elini kolunu sallayarak girip ev halkını korkutarak, tehdit ederek, ellerindekini alır, ecnebi aileye verirmiş. Ecnebi ailenin planı işliyormuş, kendi oğullarına aşık olan, büyük konakta yetişen kızı ve bu veledi zinayı emelleri için kullanıp sonra öldüreceklermiş, onun için bu çocuğu besleyip duruyor, büyümesi için ellerinden geleni yapıyorlarmış. Çocuk büyüdükçe suç makinesi haline gelmiş, mahalleli onu sokağın başında görünce hemen evlerine çekilir perdelerini kaparmış.

Bu veled-i zina, güzel konaktaki küçük kardeşleri sürekli büyük ağabeylerine karşı kışkırtmaya çalışır: “kendi kişiliğinizi ispatlayın, ben size destek vereceğim, arkanızdayım, öldürün onları, konağın alt katı bizim olsun” diyerek bu can ciğer kardeşleri hasım etmeye çalışırmış. Küçük kardeşlerde huzur kalmamış, ağbilerini sever sayarlarmış ama bu velet kendilerini rahat bırakmaz, alkol alır, eroin çeker, kafayı bulur, ortalığı yıkıp döker, herkesin huzurunu kaçırırmış. Her gün tehdit edermiş, “büyük ağbilerinize kötülük edeceksiniz onlar gibi asla konuşmayacaksınız, benim emrime gireceksiniz…”

Evin çocukları gülmeyi unutmuş, ellerine taşı sopayı tutuşturup sokak bekçilerinin üzerine gönderir, bekçi masum yavrucakları dövünce de ortalığı birbirine katar, “sizin merhametiniz yok mu, bakın bakın çocukları dahi dövüyorlar” diye, konağın küçük kardeşlerini kışkırtırmış.

Konağın sakinleri, evlerinin altındaki hazinenin ve bu güzel konağın peşinde olan ecnebi komşularının maşası olan “ben sizin yeğeninizim” diyerek konağı alt üst eden velet yüzünden hep mahzun hep karamsar olmuşlar. Ne yapacaklarını bilemez olmuşlar. Büyük ağbiler de tedirgin oluyor, ama ağabeylik vakarına gölge düşürmemeye çalışıyorlarmış. Babacan tavırla ‘Biz kardeşiz, asla bölünmeyiz, birbirimize düşman olamayız, ne alt katı onlara verir ayırırız, ne de onların üst kata çıkmasına engel oluruz, her yerde birlikte otururuz, ayrı gayrılık ayıptır’ der, sonra birlikte beş vakit seccadelerini serer, birlikte saf tutarlarmış. Onlar böyle yaptıkça bu velet zıvanadan çıkar, dişlerini sıkarak yumruk yaptığı eli ile diğer elinin avucuna vurur ‘ben sizleri birbirinize öldürtmesini bilirim, bir daha birlikte namaz kılmayacaksınız’ der, kendisi başka türlü tapınırmış.

Keşke kötü hikayeler, kötü masallar, masal kitaplarında mahfuz olsa gerçek dünyaya taşmasa. Sizce konaktaki veled-i zina, asılardır konakta yaşayan bu güzel aileyi bölecek mi? Konağı ele geçirip ecnebilere verecek mi? Kardeşleri birbirine düşman edecek mi? Yoksa kardeşler oynan oyunların farkına varıp bir bilerine daha sıkı kenetlenecek mi? Mutlu son olacak mı?

Hitamı hüsran olmaması dileğiyle…

RUKİYE YILDIZ ERDOĞMUŞ/HABERVAKTİM

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.