Evlilik mi, metres mi?

Evlilik mi, metres mi?
Gözlerim doluyor, içimdeki hem kızgınlık, hem kırgınlık karışımı bir ateşin alazı ile yüzlerim kıpkırmızı oluyor, yumruklarımı sıkıyorum, hıncımı adımlarıma bindirip yolları ezer gibi yürüyorum.

Nasıl teessüre gark olmam, otobüste, metroda, durakta, markette herkes Osmanlıdan, haremden, bilmem ne filminden bahsediyor, Osmanlının padişahlarına veryansın ediyor. İzlemedim, eğer anlattıkları gibiyse izlemeye de ahlaki olarak midem, filmdeki padişahların evladı olarak da kalbim dayanır mı bilmem. Osmanlıda harem varmış, padişahların hepsin çok eşi varmış, padişahlar şöyle şöyle sıfatlarda kişilermiş… Çok eşlilik konusunda yazılacak su götürür bir yığın şey, söylenecek çok söz, günümüzdeki metres konusunda gösterilecek pek çok bürhan var iken bu konuyu bir tarafa bırakıyoruz.  

Reklam sektöründe bir söz vardır “ reklamın iyisi kötüsü olmaz” bu filimde insanların ulvi hassasiyetlerini ajite ederek amacına ulaşmış, muhaliflerine bile reklamını yaptırır olmuştur. İlk bölümde infiale sebep olacak şeyler koyuyor akabinde merak eden halkı ekrana kilitliyorlar, bunun için mezkur film hakkında yazmayacak oyunlarına alet olmayacaktım, ama avamdan işittiklerime, havasın eleştirilerine, içimi acıtan sözlere, cevap niteliğinde de olsa bir iki şeyi dillendireyim, dedim.

Ömrü at sırtında gazalarda geçmiş, Osmanlı sultanlarının hepsinin top yekun töhmet altında bırakılması, daha ileri giderek hakaretvari şeyler söylenmesi, akıl alır değil. Kendi babasına küfreden evlatlarız biz. Biz ayağını “Kuran-ı Kerim var, nasıl uzanıp yatarım” diye sabaha kadar saygısından uyumayan Osman Gazi’nin, yüz kızartıcı suç işlemede rekor kıran evlatlarıyız. Biz kendi ülkeme de duhul eder diyerek ültimatom veren: “ülkenizde kadınlı erkekli birbirine sarılarak eğleniyormuşsunuz, tiz kaldırılıp yasak edile” diye, Frenk illerinde dansı yasaklatan o padişahın, ahlak kurallarını ihlal edip eğlencede kendimizi yitirecek kadar alkol alan torunlarıyız. Biz, kanunları uygulamada kılı kırk yaran, adına bu yüzden Kanuni denilen o padişahların kanun tanımaz torunlarıyız. Biz, “ölünce kefenimin arasına Şeyhülislamdan aldığım fetvaları koyunda Azrail sorduğunda göstereyim” diye hayatının her alanında dinin emirlerini idame ettiren o padişahların, dinin emirlerinden bi haber olan torunlarıyız. 

Biz kutsal emanetlerin son bekçileri, son kalesiyiz, kaleyi yıktınız viran eylediniz, harakiri yaptınız kendi kendinize. Yetmedi ecdadın kemiklerini sızlatacak kadar ileri gidip bühtan ile saldırdınız. Kafatası ölçen alet edevatınızı kaybetmediyseniz padişahların kafasını ölçün, redd-i ecdat etseniz dahi göreceksiniz onlar hepimizin dedeleri. Amerika kısacık geçmişine uydurma kahramanlıklar ekledi, biz mukabilinde hakiki tarihimizi gömüp karartmak için elimizden geleni yaptık. Kendi soyumuzu reddeden soysuzlar olduk.

Osmanlı padişahlarının odalarında Kuran-ı Kerim yazan levhaların olduğu yerlerde öyle süfli filimler nasıl çekilir. Resullah’ın kademi mührünü başımda taşıyayım diyen padişahlara bu iğrenç kisve nasıl biçilir?

Hicaz demir yolunda Medine kısmında “Resulallah tren sesinden rahatsız olur bu da, saygısızlık olur” diye keçe döşeten padişahlara, Sina Çölünü geçerken atına binmeden yayan yürüyen ve “ neden atınıza binmiyorsunuz paşam” sorusuna: “önde Resulallah gidiyor görmüyor musun” diyenlere, nasıl çirkin ithamlarda bulunulur.
Dünya yam yam çağını yaşadığı bir demde ülkesini her ırk ve etnisite için huzur bölgesi yapan, her hareketini Şeyhülislam’a sorarak İslami düsturlar çerçevesinde yapan padişahların, Firavunvari eğlenmeleri nasıl bir iftiradır. 

Cehalet en büyük ayıp bilmeden izlediği bir film karesi ile bastığı toprağı canı uğruna ona bırakanlara, salyalarını akıtarak hakaret eden şu sefih murislerin vefasızlığına bakın, Akdeniz’i iç deniz yapacak kadar cenk eden, toprakları büyütmek için ömrü at sırtında geçen ecdadını ne ile suçluyorlar. Ne aymazlık, ne küstahlık…

Siyasi ılımlık için almıştır, helalinden nikah etmiştir, şu veya bu sebepten almıştır, sizlerin örnek gösterdiğiniz şahsı muhteremlerde kaç tane eş vardı? Vesikalar saklanır, kasetler toplatılır, sonra meşru olana dil uzatılır. Gayri meşru olanlar, daha dün kasetler, çiçek sulamalar, dururken meşru olanı kınamak akıl kârımıdır.

Bizim dinimize, tarihimize, kutsalımıza dil uzatırsınız; yalancı tarih yazarsınız, gerçekleri saklarsınız, olmadı hepimizi dar ağacında sallandırırsınız, sonrada çıkar hamiyetperver nutuklar atarsınız. Evlilik mi yoksa metres mi kınanmalı.

İvedilikle bu dizinin muadili, gerçekleri anlatan versiyonu yapılmalı, şanlı şevketli cihanşümul ali Osmanlının padişahlarının (bir kaçı haricinde genelinin )nasıl sabır, sebat, gayret ile çalıştıkları, nasıl ahlak, ilim, irfan, şevk ile ülkeyi yönettikleri; nasıl arifane, hamiyetperver oldukları gerçeği, vesikalar ışığında resmedilerek anlatılmalı. Din büyüklerimiz, tarihi şahsiyetlerimiz de, kanunla korunmalı.

Son söz Mehmet Akif’in…

Zannetme ki ecdadın asırlarca uyudu
Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç kıtada yer yer kanayan izleri şahid,

Dinlenmedi bir gün o büyük şanlı mücahid.

Çürür giderayak altında göğsü Kuran’nın,
Ömer’in Yavuz’un biz vefasız evladı
Sıyanet eylemedik yâdigâr-ı ecdadı
Ne yar-ı candı o,lakin biz olamadık ona yar,
Sonunda parçalandı yurdumuz diyar diyar…

Rukiye Yıldız Erdoğmuş/habervaktim.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.