Kültür Sanat Büyük Ödülleri verildi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, arkeolojik zenginliklerin değerinin, ancak gün ışığına çıkması ve insanlığa sunulması halinde bir kez daha anlaşılacağını belirterek, ''Bunları korumak, en iyi şekilde yaşatmak hepimizin görevidir'' dedi.
Gül, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2010 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü Töreni'nde yaptığı konuşmada, törende bulunmaktan onur ve mutluluk duyduğunu ifade etti.
Ödüllerin kıymetli birliğin takdiri ve önem vermenin işareti olduğunu dile getiren Gül, ''Bunların hepsi semboliktir. Aslında bir devletin yapması gereken işlerin başında da bu gelmektedir, sahiplenmek...'' diye konuştu.
Törenin ve verilen ödüllerin devletin kültür, sanat ve bilim insanlarını ne kadar sahiplendiğinin işareti olduğunu belirten Gül, ''İnanıyorum ki bu işaretten feyzalan herkes, aynı tavrı gösterecektir'' dedi.
Türkiye'nin her bakımdan zengin olduğunu vurgulayan Gül, Anayasa'nın, kendilerine Türkiye'nin kültür mirasının korunması görevi verdiğini söyledi. Kültürün çok geniş bir alanı kapsadığını ifade eden Gül, bunun bazen destan, bazen folklor, bazen surlar, saraylar, bazen de yerin altındaki arkeolojik zenginlik olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Gül, tüm bu alanların korunmasının, sadece Türk insanına değil, bütün insanlığa sunulmasının, başta devlet adına Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere herkesin görevi olduğunu ifade etti. Kültür ve Turizm Bakanlığının son dönemde yürüttüğü çalışmaların takdire şayan olduğunu dile getiren Gül, Bakan Ertuğrul Günay'ı kutladı.
Türkiye'nin en zengin olduğu konuların başında arkeolojinin geldiğini belirten Gül, arkeolojik zenginlik açısından Türkiye ile karşılaştırılacak çok az ülke olduğunu söyledi.
Tarihçilerin yazılı metinlere bakarak, arkeologların ise çok daha derinliklere inerek tarihi aydınlattığını anlatan Gül, Türkiye'nin, coğrafi konumu ve gelmiş geçmiş bütün insanlık açısından bakıldığında olağanüstü zengin olduğunu vurguladı. Gül, ''Bazen şu sözü hatırlıyorum; 'Ol mahiler ki derya içreler, deryayı bilmezler' misali bazen zenginliklerimizin farkında olmuyoruz, bazen çiğnediğimiz toprakların altında ne büyük hazineler olduğunun farkına varmıyoruz, bazen şehirlerin, beton binaların içine sıkışmış çok değerli eserlerin, fanus içinde korunması gereken eserlerin farkında olmuyoruz. Ama son yıllarda bu yönde büyük bir bilincin oluştuğunu memnuniyetle görüyoruz'' diye konuştu.
-''ÖDÜLLER YERİNİ BULMUŞTUR''-
Bu konuda kendisinin de olağanüstü dikkat göstermeye çalıştığının altını çizen Gül, il ziyaretlerinde, tarihi eserleri ya da arkeolojik zenginlikleri herkesin bilmesi, takip etmesi ve özen göstermesini sağlamak istediğini belirtti. Gül, ''Arkeolojik zenginlikler, ancak gün ışığına çıkarsa ve insanlığa sunulursa o zaman değeri bir kez daha anlaşılmış oluyor. Bunları korumak, en iyi şekilde yaşatmak hepimizin görevidir'' dedi.
Törende şükran plaketi alan Limantepe Kazısı Başkanı Prof. Dr. Hayat Erkanal'ın tehditler altında kazı çalışmalarına devam ettiğini Bakan Günay'ın kendisine anlattığını belirten Gül, Sagalassos antik kenti kazı başkanı Prof. Dr. Marc Waelkens'in Türkiye'ye en önemli hizmetlerden birini yaptığını söyledi. Gül, geçen yıl gittiği Burdur'da gördüğü tarihi eserlerin göz kamaştırıcı olduğunu belirtti. Kalehöyük Kazısı Başkanı Dr. Sachihiro Omura'nın kazı çalışmalarını da yerinde gördüğünü anlatan Gül, ''Bu ödüller yerini bulmuştur'' diye konuştu.
Büyük ödüllerin sahipleri Prof. Dr. Halet Çambel ve Prof. Dr. Nimet Özgüç'ün Türk arkeolojik tarihine en büyük katkıyı veren iki değerli bilim insanı olduğunu belirten Gül, ''Hayat hikayeleri heyecan veriyor. 50 yıldır, yarım asırlık profesörler. Bu yaşlarında da bu heyecanı sürdürdüklerini yakından biliyorum. Kendilerine milletimiz adına şükranlarımızı sunuyoruz. Çok daha uzun ömürler diliyoruz'' dedi.
AA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.