Milli'den Hür Adam'a eleştiri!

Milli'den Hür Adam'a eleştiri!
Tahrir meydanını dolduran yüz binlerce Mısırlı, 18 gün içinde 30 yıllık diktatörü yerinden etti. Yerinden etti etmesine ama bundan sonra ne olacak belli değil.

Tahrir Meydanı'ndan 'Hür Adam'ı İzlemek

Tahrir meydanını dolduran yüz binlerce Mısırlı, 18 gün içinde 30 yıllık diktatörü yerinden etti. Yerinden etti etmesine ama bundan sonra ne olacak belli değil. Zira, yönetimi devralan ordu yönetimi Mübarek'in en sadık adamları. Genelkurmay Başkanı Sami Anan, Mısır'da gösteriler sürerken Washington'da Amerikalı yetkililerle Mübarek sonrasını görüşüyordu.

Washington büyük ihtimalle Mısır'ın Mübarek sonrasında da ABD'ye sadık, İsrail'e bağımlı olması konusunda uyardı ve Anan da bu konuda söz verdi. Mısır ordusunun Mübarek'in ayrılmasından sonra 'İsrail'le yapılan anlaşmalara sadık kalacağız' açıklaması da ABD ile Mısır ordusu arasında neler konuşulduğunu ortaya koyuyor.

Ancak bu demek değildir ki; Mısır yine eski Mısır olacak. Ok yaydan çıktı bir kere. Generaller ne kadar ABD'ye sadakat sunsalar da, İsrail'e selam dursalar da, Mısır'da değişim kaçınılmaz. Er ya da geç, Mısır'da Mısır halkının iradesini yansıtacak bir yönetim başa gelecektir. Elbette bu çok kolay olmayacak ama olacak.

Mısır'ın duayen gazetecisi Muhammed Heikal'ın Robert Fisk'e dediği gibi, "Mısır'daki olaylar Mısırlılara terör devletine karşı gelmenin mümkün olduğunu gösterdi. O (Mübarek) sürprizler ustası Alfred Hitchcock (Korku filmlerinin ünlü yönetmeni) gibiydi. Ancak bu kez senaryosu olmayan bir Alfred Hitchcock'tu. Eski bir tilki gibi her gün bir çare buluyordu. Ancak insanlar durmadı ve ben çok şaşırdım."

Tahrir (Hürriyet) meydanında 30 yıllık bir diktatörü alaşağı edebilen bir halk bundan sonra kurulması düşünülen tüm diktatörlüklere meydan okuyacaktır. Mısırlılar, 30 yıllık bir diktatörden kurtularak hürriyetin tadını çıkarırken, ben de hafta sonu Bediüzzaman Said Nursi'nin hayatını anlatan 'Hür Adam' filmini izledim. Büyük bir beklentiyle izlediğim 'Hür Adam' filmi tam anlamıyla bir hayal kırıklığı oldu. Kendisine zulmeden diktatörlük rejimine karşı fikirleriyle meydan okuyan Bediüzzaman'a bu filmle büyük bir haksızlık yapılmış.

Çok iyi niyetle yola çıkılarak çekilen film hem sinematografik açıdan hem de senaryo açısından tam bir felaket. Teknolojinin bu kadar geliştiği bir çağda hâlâ 1950'li yılların sessiz sinema dönemindeki tekniklerin kullanıldığı filmde, her zaman iyi duran pastoral görüntüler dışında neredeyse hiçbir şey yoktu. Hele şu kar yağdırma sahneleri yok muydu, tam bir felaket. Önde kar yağarken nedense arka tarafta kar yağmıyor.

Sadece sinematografik açıdan bir hayal kırıklığı değil film. Karakterlerin oyunculuğu (daha doğrusu oyuncusuzluğu) ve senaryo da kötü. Oyuncular o kadar yapmacık ki, sırf Bediüzzaman gibi 20. yüzyılın en büyük âlimlerinden birine duyduğunuz saygıdan dolayı filmi yarıda bırakmak istemiyorsunuz. Öyle bir Bediüzzaman portresi çizilmiş ki, nedense hiç gülmüyor.

Oysa Bediüzzaman da bizler gibi bir insan. Ağlama sahnesi bile çok yapmacık duruyor. Film çok daha ince bir şekilde dramatize edilerek istenilen mesaj verilebilirdi. Şapka kanunu ve diğer yeniliklerin insanların hayatına getirdiği sıkıntılar traji-komik, Bediüzzaman'a yapılan zulüm daha trajik bir şekilde sahnelenebilirdi. Bediüzzaman'ın hayatı Hollywood yapımcılarına anlatılsa, eminim dünya klasikleri arasına girebilecek en az üç bölümlük müthiş bir film yaparlar.

İstanbul Türkçesi'yle konuşan bir Bediüzzaman ve yine İstanbul Türkçesi'yle konuşan küçük bir çoban... Kendisiyle Kürtçe konuşan anne ve babası ile diğerlerine Türkçe cevap veren bir Bediüzzaman. Öyle bir senaryo ki, filmi izlediğinizde Bediüzzaman'dan uzaklaşıp Şeyh Sait Hazretleri'ne daha yakın hissediyorsunuz kendinizi...

Bu eleştirileri yaparken, filmin yönetmen ve yapımcıları ile oyuncularının iyi niyetinden kuşku duymuyorum. Zira ne filmin oyuncularını ne de yapımcı ve yönetmenini tanımıyorum. Film, sanki Bediüzzaman hayranı üç beş kişinin 'Hadi bir Bediüzzaman filmi yapalım' diyerek başlayarak yüzlerine bulaştırdıkları bir iş gibi duruyor.

Filmde çokça tekrarlanan 'Bismillah her hayrın başı' sanki bu filme başlanırken söylenmemiş ya da tekrarlanmamış. Böylece büyük bir proje heba edilmiş.

Selahattin Toprak / Milli Gazete

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.