Misak Dergisi 243. Sayı Çıktı!
Misak Dergisi Yayın Heyeti
CEMİYET halinde yaşayan insanoğlunun, dünya hayatıyla ilgili olan ihtiyaçlarını sayıyla ifade etmek mümkün değildir. Ancak kavmi, rengi, dili ve dini ne olursa olsun her insanın; hayatının korunmasını, adaletle muamele edilmesini ve inandığı gibi yaşama imkanının sağlanmasını arzu ettiği malûmdur. Allâh’ın (cc) indirdiği hükümler ile insanoğlunun dünyevi ve uhrevi maslahatı arasında zaruri bir münasebet vardır. İlâhi tekliflerde yer alan maslahatın, “ya faydalı olanı elde etmek“ (celb-i menfaat) veya “zararlı olanı ortadan kaldırmak” (def-i mazarrat) şeklinde tezahür ettiğini söylemek mümkündür. Bilindiği gibi maslahat kelimesi, Arapça “s-l-h” kökünden gelen ve değişik manaları ifade eden bir kelimedir. Salâh kelimesinin masdarı olarak kullanıldığı zaman “fayda, menfaat, iyilik, istikâmet, bir şeyin kendisinden beklenen amaca uygun olması, âdil ve dürüst olmak” gibi manaları ifade eder. Eğer “mesâlih” kelimesinin müfredi (tekili) olarak kullanılırsa, anlamı “fert ve toplum için hayrı gerçekleştiren şey, menfaat, uygunluk, iyilik veya bunlara vesile-sebeb olan şeydir.(1)
Fıkhi bir terim olan maslahatı ifade için Kur’ân-ı Kerim’de, müradifi olan”hasenât” (güzellikler-iyilikler) kavramı kullanılmıştır.(2) İslâmi ıstılahta maslahat; hem lûgat manası, hem sonradan kazandığı keyfiyet dikkate alınarak tarif edilmiştir. Yaygın olan iki tarif sözkonusudur. Birincisi: Faydalı olanın temin edilmesine ve zararın ortadan kaldırılmasına maslahat denilir. İkincisi: Bazı usûl alimleri; mücerred fayda anlayışının istismara vesile olacağını dikkate almış ve maslahatı İslâm’ın temel hedefleriyle izah etmişlerdir. Meselâ: İmam-ı Gazâli; “Bizim maslahattan kasdımız, şeriatın maksadı ile sınırlıdır. İnsanların can, mal, nesil, akıl ve din emniyetlerinin muhafaza edilmesi farzdır. Bu beş şeyin korunmasına yönelik her şey maslatattır. Bu beş şeyin zâyi olmasına sebeb olan şeyler mefsedet hükmündedir. Bunun ortadan kaldırılması da maslahattır.”(3) demiştir.
Hanbeli fukahasından İbn Kayyım El Cevziyye “İlâhi tekliflerin tamamı bir hikmete mebnidir. İnsanların dünya ve âhiret maslahatlarının temin için ilâhi bir vesiledir. İslâm’ın tamamı adalettir, hikmettir, rahmettir ve maslahattır. Adaletten zulme, maslahattan mefsedete ve hikmetten abese çıkan hiç bir hükmün, İslâmi vasfına haiz olması mümkün değildir”(4) diyerek, bir inceliğe işaret etmiştir. Necmeddin et-Tûfî, maslahatı örfî anlamda “iyiliğe ve faydaya götüren sebep” olarak değerlendirmiş ve şöyle tarif etmiştir: “İbâdet olsun, muâmele olsun Şâri’nin maksadına ulaştıran her şey maslahattır”(5)
İslâm âlimleri; insanların canlarının, mallarının, akıllarının, dinlerinin ve nesillerinin korunmasının, zarûri maslahat olduğunda ittifak etmişlerdir. Ehl-i Sünnet’in müctehid imamları; maslahatın tesbitinde mücerred aklın değil, şer’i delillerin esas alınması gerektiğini ifade etmişler ve şu tesbitte bulunmuşlardır: “Kitap ve sünnette yer alan nasslar, maslahat ve mefsedet’in tesbitinde değişmeyen bir ölçüdür.”(6) Yani İslâm’ın emirleri maslahatın, nehiyleri de mefsedetin tesbitinde zaruri olan bir ölçüdür. İlâhi teklifler, maslahatın elde edilmesi ve mefsedetin ortadan kaldırılması için bir vesiledir.
Allah’ın indirdiği hükümleri inkar eden, hafife alan, yasaklayan ve yeryüzünde fesadın yayılmasına vesile olan bütün siyasi iktidarlar; hangi siyasi rejimi esas alırlarsa alsınlar, ‘tağuti iktidar’ olma vasfından kurtulamazlar. Adaleti hafife alan, hukukun üstünlüğünü reddeden, keyiflerini kanun hali getiren ve ‘kula kulluğu’ ön plâna çıkaran siyasi iktidarları meşrû sayan (itikaden onları benimseyen) insanların, ‘müslüman’ vasfına haiz olmaları mümkün müdür? İnsanoğlunun yaratılış hikmetini ve zaruri maslahatlarını dikkate almayan; kendilerine ‘müslüman’ vasfının dışında başka vasıflar arayan, insanları kavimlerine, renklerine ve dillerine göre fırkalara ayıran ve bunlar arasındaki kıymet hükmünü tuğyan eden güçlerin ideolojilerine göre veren devlet adamları, İslâm topraklarında fitne ve fesadın yayılmasına vesile olmuşlardır. Başta Tunus olmak üzere; halkı Müslüman olan ülkelerde zaruri maslahatlarının tahrip edildiğine şahit olan insanlar sokaklara dökülmeye başlamışlardır.
Hakka tabi olan, insanlara iyilikleri emreden ve onları kötülüklerden alıkoymaya çalışan müslümlanların, şikayeti ve sızlanmayı bir kenara bırakmaları ve bütün imkanlarını İslâm’a hizmet için seferber etmeleri zaruridir. İnsanlar için zarûriyyat mertebesinde olan beş maslahat, aynı zamanda siyasi ve ictimaî mücadelenin kaynağıdır. Bu maslahatları elde etmek ve korumak için mücadele etmek, mükellef olan her müslümanın vazifesidir.
Allahü Teâla’ya emanet olunuz.
MİSAK YAYIN HEYETİ
___________________
(1) İbn-i Manzur-Lisanû’l Arab-Beyrut: 1955 C:4 Sh. 2474, Ayrıca Ebu Tahir Mevduddin El Firûzabadi- KamûsU’l Muhit- Beyrut: 1987 Sh. 293
(2) İzzeddin İbn-i Abdisselâm- Kavaidi’l Ahkâm Fi Mesâlihi’l En’am-Beyrut: 1990 Sh. 6 vd.
(3) İmam-ı Gazali- El Mustasfa Min İlmû’l Usûl- Beyrut: 1937 C:1 Sh. 286 vd.
(4) İbn-i Kayyim ElCevziyye- İ’lâmi’l Muvakki’in- Beyrut: 1310 C:3 Sh.11
(5) Necmeddin Et Tufi- Er Risale-Beyrut: 1954 Sh: 18
(6) Muhammed Ma’ruf Ed Devâlabi- El Medhal- Dımeşk (Şam): ty Sh. 307
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.