'Diyanet'in sürekli farklılaşacak bir misyonu olamaz'
İl Müftüleri Semineri'nde konuşan Görmez, sözlerine Libya başta olmak üzere dost ve kardeş ülkelerde yaşanan olayları hatırlatarak başladı. Görmez, "Bu bölgelerde yaşayan tüm kardeşlerimizin kendi geleceklerini özgürce, hakça ve adalete uygun olarak belirleme imkanlarını, hiçbir zarara ziyana uğramadan geleceklerini hakça, özgürce belirleme imkanına sahip olmalarını yüce Mevla'dan niyaz ediyorum." dedi.
Yeni Diyanet kanunu ile birlikte yeni bir yapının oluştuğunu belirten Görmez, "Kervanımız dizilmiş yola koyulmuştur." ifadesini kullandı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yeni bir sistematiğe kavuştuğunu, yeni bir Diyanet'in kurulduğunu aktaran Görmez, "Bu çerçevede misyon ve vizyonumuzun, teşkilat yasamızın açtığı ufuklar içinde yeninden ele alınmasına, gerek sosyo- politik zemin gerekse dünya sistemi içindeki değişiklikleri de dikkate alarak, yenilenmesine ihtiyaç vardır." diye konuştu.
Din hizmetleri alanını mayınlı bir alan olarak gördüklerini, hatta bu görme biçiminin neredeyse bir alışkanlığa dönüştüğüne işaret eden Görmez sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her bir müftümüzün, her bir vaizimin kitap hacminde bu konuda tecrübelere sahip olduğunu biliyorum. Genç ve dinamik cumhuriyetimizin, kendi içinde sık sık gelgitlere maruz kalan siyasi hareketliliği içinde, Diyanet alanının her zaman özel bir dikkatle, ihtimam ve hassasiyet ile yürütülebildiği gerçeğinin kendine özgü bir karakter ve kişilik ürettiğini hepimiz biliyoruz. Korku, tedirginlik, çekingenlik ve kararsızlıkla ilişkilendirilecek bu ruh hali, geleneksel bürokratik yapı ile buluştuğunda din hizmeti gibi bir alanın nasıl daraltıldığını hissetmemek mümkün değildir... İslamı bu topraklarda bir orta sınıf gerçeği gibi göstermek eğilimindeki genel yaklaşımları teyit edercesine, içine yoksulluğu; düşmanlığı katan bir terkip, sonuçta maalesef, özgüveni zayıflamış, nereden nasıl gelebileceği önceden kestirilemeyen bir saldırıya karşı her zaman teyakkuz halinde olan bir kitle ortaya çıkarmıştır."
Bu yapının şimdi çoktan geride bırakılmış bir hikaye olarak acıyla hatırlandığını belirten Görmez, bugün söz konusu korku, tedirginlik, çekingenlik ve kararsızlık için hiçbir neden kalmadığını, ancak her zamanki gibi kurumsal dikkati elden bırakmadan çalışmaların heyecanla sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.
Görmez, 'her 6 ayda bir bilimsel tarihsel toplumsal hiçbir realiteye uymayan, içi boş raporlarda ifade edildiği gibi Diyanetsiz bir Türkiye ya da Diyanetsiz bir dünya kavramının ürettiği boşluklar, kayıp ve sorunlara odaklanıldığında telafisi asla mümkün olmayan bir kurumun misyonunun daha iyi kavranacağını' söyledi.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kuruluş ve varlığının Cumhuriyetin din ile kurmak istediği varoluşsal ilişkinin en önemli tezahürü olduğunu aktaran Görmez, "Kuşkusuz zaman zaman dinin devletleştirilmeye çalışıldığı, zaman zaman İslam'ın özüne yönelik müdahalelere tevessül edildiği, zaman zaman da başkanlığımızın bir tapu kadastro bürosuna dönüştürülmeye çalışıldığı ortamlar yaşanmıştır." dedi. Görmez, bu uygulamaların gerçekte birer gelgitin ötesine geçmediğini ifade etti. Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Türkiye'de normalleşme süreçlerinin en belirgin yapıları arasında yer aldığını, teşkilatın sadece vergi politikaları değerlendirirken dikkate alamayacağını sözlerine ekledi.
CİHAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.