Kurtlar Vadisi, Attila İlhan'ın şiirine nasıl sızdı?

Kurtlar Vadisi, Attila İlhan'ın şiirine nasıl sızdı?
Attila İlhan'ın ünlü "Ben sana mecburum" şiirine 'Kurtlar Vadisi' nasıl sızdı? Şiirin "Kurtlar Vadili" hali ve "kurtlar sofralı" orijinali az sonra değil hemen şimdi…

Dün akşam 19.10 suları. Arabamla işten eve doğru geliyorum. Tam bizim semte yaklaşmışken 99.1 frekansından yayın yapan Ankara Radyo Karadeniz'de genç bir bayan fonda güzel bir müzik eşliğinde merhum Attila İlhan ustadan bir şiir okuyor. Şiir de artık klasikleşen "Ben sana mecburum". Günün yorgunluğunun üzerine bu şiir ilaç gibi geliyor. Trafik sıkışıklığını bile unutup zevkle dinliyorum.

Ancak son bölümüne gelindiğinde birden büyü bozuluyor. Zira "ne vakit bir yaşamak düşünsem, bu kurtlar sofrasında belki zor" mısralarındaki kurtlar sofrası "kurtlar vadisi" şeklinde okunuyor. Yaptığı bu büyük gafı hemen düzeltiyor ama iş işten geçiyor. Gençlik anılarımla dolu bu güzelim şiire birden yabancılaşıyorum.

Saat 21.30 civarında televizyon kanallarını dolaşırken Show TV'de "Kurtlar Vadisi"nin yeni bölümüyle karşılaşınca gerçeği anlıyorum. Sunucu genç bayanın, muhtemelen akşam seyredeceği yeni bölümün heyecanıyla kurtlar sofrasını "kurtlar vadisi"ne dönüştürüverdiğini anlıyorum.

Bu güzel şiiri, içine "Kurtlar Vadisi" sızmamış haliyle sizlere yeniden hatırlatmak istiyor, "fatihte yoksul bir gramafon çalıyor/eski zamanlardan bir cuma çalıyor" unutulmaz mısralarının sahibi Attila İlhan'ı da bu cuma rahmetle anıyor, hepinize "hayırlı cumalar" diliyorum.

(Rıfat Yörük - habervaktim)





Ben sana mecburum



ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum

ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski istanbul mudur?
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun

sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun

belki haziranda mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor
belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
kötü rüzgar saçlarını götürüyor

ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin..
.

Attila İlhan

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.