Fatih neden yanlız yemek yerdi?
Fatih Sultan Mehmet’in hazırladığı Kanunnâme-i Âli Osman’da şöyle bir madde geçiyor.
“Ve cenâb-ı şerifim ile kimesne ta’âm yimek kanûnum değildir. Meğer ki ehl[ü] ıyâlden ola.Ecdâd-ı izâmım vüzerâsiyle yerler imiş. Ben ref’ etmişimdir.”
Marianna Yerasimos’un ‘500 yıllık Osmanlı Mutfağı’ adlı kitabında da bahsediliyor bu müthiş uygulamadan... “Osmanlı padişahları, Fatih’in başlattığı bir uygulamayla, bir ‘Cihan hükümdarı’na yakışacak şekilde, yalnız yemek yerlerdi. Padişah, sarayda özel dairesinde, saray dışında da çadırında, sofrada tek başına yemek yerken çevresinde ona hizmet eden onlarca Enderun içoğlanının yanı sıra, her yemeği ayrı ayrı tadan çeşnicibaşı, saray erzaklarının korunduğu Kilâr-ı Âmire’den sorumlu Kilercibaşı ve başka üst düzey görevlileri, hiç konuşmadan ve en ufak bir gürültü yapmadan el pençe divan beklerlerdi. Yemeğin, Has Mutfak’tan Daire Kapısı’na kadar taşınması ise, Baron Wratislaw’ın deyimiyle “Birbirine yakın, boyalı mankenler ya da heykeller gibi sessizce ayakta duran” iki yüz kadar kırmızı elbiseli hizmetkâr tarafından yapılırdı.
Padişah özelini kimseyle paylaşmak istemedi
Fatih Sultan Mehmet Han’ın kanununa ve Marianna Yerasimos’un kitabında yazanlara bakıldığında ortaya çıkan tablo şu: Padişahın ulaşılamaz bir noktada olması gerektiği düşüncesi ağır basmaktadır. Günümüz şartlarındaki gibi yemek sosyal bir kavram olmaktan ziyade bir ihtiyaç halindedir ve padişah ihtiyaçlarını özelleri dışında kimsenin önünde paylaşmak istememektedir. Kendisine özel olan bu yemek merasimini sadece istediği kişilerle paylaşmıştır. Bugün bir standart haline gelen protokoller; o günlerde ülkelere özel geleneklerden oluşuyordu. Kültürleri yansıtıyor, hayranlık uyandırıyordu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.