İsrail dünyayı seferber etmiş

İsrail dünyayı seferber etmiş
Başbakan Tayyip Erdoğan; Azerbaycan, Ukrayna ve Bosna-Hersek’i içine alan 5 günlük ziyaretin sonunda, önceki gece geç saatlerde Türkiye’ye döndü...

Dönüş yolunda; aralarında Akit yazarı Hasan Karakaya'nında bulunduğu gazetecilere açıklamalarda bulunan Başbakan Tayyip Erdoğan, Mavi Marmara’da 9 Türkün katledilmesiyle bozulan Türkiye-İsrail ilişkilerini normalleştirebilmek için, “dünyanın en zengin Musevi iş adamı Ronald Lauder”den İtalya eski Devlet Başkanı Silvio Berlusconi’ye, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den ABD Devlet Başkanı Barack Obama’ya kadar herkesin devreye girdiğini, hepsine de “3 şartımız yerine getirilmedikçe asla” cevabı verdiğini açıkladı.

O YAŞLI KADIN KİM?

ANA Uçağı’ndaki sohbet; “Başbakan’ın, Saraybosna’da elini öptüğü yaşlı kadının kim olduğu” sorusuyla başladı.
Erdoğan’a; ziyaretinin son gününde, Saraybosna’nın kuruluşunun 550. yıldönümü dolayısıyla, şehrin kurucusu İsabey İshakoviç adına verilen ödül sebebiyle düzenlenen törende, bir yaşlı kadın vardı. Adının Hayriye Anne olduğunu sonradan öğrendiğimiz bu yaşlı kadın, Başbakan’a yakın ilgi gösterdi, Erdoğan da onu, adeta annesi gibi sevdi.

İşte sohbet, bu kadınla başladı... İlk soru, “Kimdi o yaşlı teyze?” şeklinde oldu... Erdoğan’ın cevabı şu oldu: “Hayriye anne burada Aliya’nın çok saygı duyduğu, çok sevdiği bir annedir... Sağ olsun, bizim de taa belediye başkanlığımızdan beri tanıştığımız birisidir... Bazen rahmetli anneme kendi elleriyle bir şeyler örerdi.”

Bu cevaptan sonra sorular soruları kovaladı... İşte sorularımız ve Erdoğan’ın verdiği cevaplar...

- Müslümanları aşağılayan filmden sonra ortam gerilecek gibi gözüküyor. Türkiye’nin yapabileceği bir şey var mı? 

- Biz zaten buradan yola çıktığımızda benzer açıklamayı yaptık. Baktık, süreç ilerliyor. Bunu tazeleyelim, daha kuvvetli mesaj verelim istedik. Yalta’da uluslararası katılım olduğu ve uluslararası medya olduğu için orada mesajımızı tazeledik. Olayların, çok da artarak devamı istikametinde bir belirti yok. Bunda, özellikle Muhammed Mursi’nin açıklamaları etkili oldu.

- Başka ülke cumhurbaşkanlarını aradınız mı?

- Bizim yaptığımız açıklama hemen onlar tarafından makes buldu... Onlar da benzer açıklamalar yapmaya başladı.

“BU BİR NEFRET SUÇU”

- Türkiye’nin, inançlara hakaretin nefret suçu kapsamına alınması için bir çabası olacak mı?

- BM’de bunu gündeme getireceğim. Tahrik biçiminde olduğu zaman, insanların kutsallarına, dini inançlarına saldırıların tanzim edilmesi konusunda uluslararası düzenlemelerin yapılması gerekir. Uluslararası hukuk noktasında değerlendirmeler yapılabildiği gibi ulusal hukuk açısından da bir şey yapılabilmeli. Türkiye olarak biz başı çekelim. Fikir, düşünce ve inanç özgürlüğü; farklı insanların fikir, düşünce, inanç özgürlüğünün sınırına kadardır. Sen fikir, düşünce, inanç için her şeyi söyleyebilirsin ama onunkinin sınırına gelince orada duracaksın. Varşova’da uluslararası toplantıya katılmıştım. Ben, orada nihai metne İslamafobiayı bir nefret suçu olarak soktum.

“TÜRKİYE NİYE SAKİN?”

- Arap sokağı ayaklandı ama Türkiye sakin. Bizi, diğerlerinden ayıran ne?

- Bizim verdiğimiz mesajlar var. Toplum bu mesajlara bakıyor. Sizin mesajınız yoksa ne oluyor? O zaman halk sokağa dökülüyor. Son 10 senede Türkiye’deki aşırılıklar törpülendi. Bir anlamda paratoner gibi olduk. Biz de 1980 öncesi dönemleri geçtik. Her geçen gün, her alanda atılan adımlarla, çıkan yasalarla ilerleme sağlandı.

Burada (Bosna’da) üniversitelerde kızlar yanımıza geliyor ağlıyorlar. “Siz, üniversitelerin, İmam Hatiplerin önünü açtınız” diyorlar. Buradaki üniversitelere gelen kız öğrencilerin oranı yüzde 60-70’lerden yüzde 35-40’lara düştü. Artık başörtülü kızlar buraya gelmiyor, erkek öğrenciler geliyor.

- Ulusal hukukta nefret suçu için bir adım atılacak mı?

- Niye yapılmasın? Ömer Çelik’e talimat veriyorum, hemen onun çalışmasını yapalım. Filmle ilgili değil, benzer hareketler için. Değerlere, inançlara hakaret anlamında bunları suç sayan düzenleme. Yasalarda muğlaklık varsa, onları açmak lazım. Bu konuda Türkiye dünyaya öncü olacak.

- BM’de mesajınız ne olacak?

- Antisemitizmi insanlık suçu olarak ilan eden, halkının tamamına yakını Müslüman olan ülkenin başbakanıyım. Ama Batı, İslamafobiayı insanlık suçu ilan edememiştir, teşvik etmiştir. Örneğin Avrupa’da Almanya... (Filmi çeken) Ne diyor? ‘Ben, Müslümanların aşırı uçlarını tahrik etmek için yaptım’ diyor. Böyle bir film 5 milyona yapılır mı?

İSRAİL’İN ÇABALARI VE 3 ŞART

İsrail, İslam dünyasında iyi bir yere oturamamıştır. Bir normalleşme sürecine girmesi için de gayretleri yoktur. Senin sadece Türkiye ile münasebetin var. Böyle münasebetin olan ülke yok ki. Gel bu münasebetini iyi tut. Sen kalkıyorsun böyle bir dostunu kaybediyorsun. Normalleşme için Yahudilerin dünyadaki en zengin adamını (yazılı ve görsel basında, internet gazetelerinde, Central Europe Media Enterprises kuruluşunun sahibi de olan kozmetik devi Ronald Lauder) bana gönderdiler. Bir kaç ay oldu. Neymiş? Normalleşme için arabulucu olacakmış.

Dedim ki üç şartımız var:

1- İsrail özür dileyecek. 2 -Tazminatı ödeyecek. 3- Filistin-Gazze üzerinden ablukayı kaldıracak.

- İsrail’in son zamanlarda artan çabasını neye bağlıyorsunuz?

- Yalnızlığa itildiler. Şu anda ciddi manada köşeye sıkıştılar. İran’la atışmalarına bakmayın, bu blöf. Ben şu anda İsrail’in, İran’a saldırması gibi şu anda bir ihtimal görmüyorum.

- Zengin Yahudi iş adamı, “Murdoch” mu?

- Yok canım Murdoch Yahudi değil. 

- İsrail, ‘Ben normalleşme için her şeyi denedim’ görüntüsü vermek mi istiyor?

- Nasıl verecek? Obama da devreye girdi, ben söyledim 3 madde. Putin devreye girdi yine 3 madde. İngiltere devreye girdi 3 madde.

- Üç şartın aynı anda mı karşılanması gerekiyor?

- Evet, üçü aynı anda. Bu konuda ilk devreye giren isim Berlusconi olmuştur.

- İslama hakaret eden film ve nefret suçu konusunda uluslararası bir toplantı düzenlenmesini isteyecek misiniz?

- Bu süreci rahatlatmak için böyle bir uluslararası konferans işine girebiliriz. Medeniyetler arası ittifak çatısı altında bunu yapabiliriz.

SURİYE İÇİN NELER YAPILACAK?

- Bosna eski Cumhurbaşkanı Sladziç “Suriye’de yaşananlar Bosna’nın benzeri” dedi. Suriye süreci uzarsa, Türkiye maddi yükü kaldırmakta zorlanırsa ne olacak. Ve Mısır’ın girişimi hakkında ne düşünüyorsunuz?

- (Mısır’ın inisiyatifi için) Bakalım ilk adımı atsınlar. Dışişleri olarak bir araya gelecekler.

- Suriye konusunda B Planımız var mı?

- Bizim BM Güvenlik Konseyi’nden netice arayışımız A planı idi. O olmayınca biz ne yaptık? Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’nin de teklifiyle yeni süreci başlattık. Ama bu arada ara enstrümanlar da kullandık. “Rusya, İran, Türkiye üçlü çalışalım” dedik. Bundan da netice alamadık. Putin, Medvedev “Dışişleri Bakanları çalışsınlar” dedi. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’la Ahmet (Davutoğlu) Bey görüştü. Söyledikleri şey şu: “Ama bu giderse kim gelecek?” dediler. Ben, “Burada ‘O giderse kim gelecek?’ diye sormayın. Demokrasiyi konuşuyorsak, o giderse halk kimi isterse o gelecek.” Halkın istediği geldiği andan itibaren iş bitmiştir. Ama onlar kumanda edecekleri birini arıyorlar.

- ABD’nin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- ABD şu anda işe daha müdahil olmuş değil. Şu anda etkili olan Rusya’dır, İran’dır. Olumsuz yaklaşımı nedeniyle Rusya... Çin Rusya’nın yanında hareket ediyor. İkisinin takındığı tavır İran’ın oradaki tutumu etkiliyor.

- İran tarzını değiştirebilir mi?

- Her yolu deneyelim. Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve İran dörtlü olarak deneyelim. Dörtlü zirveye katılacağız. Bakalım, ondan ne çıkacak görelim. İran’la temaslarımız devam ediyor. Çin, “Sizinle aynı şeyleri düşünüyorum” dedi. Ama gitti BM’de Rusya’yla birlikte hareket etti.

- ABD, bizi destekliyor mu?

- ABD destekliyor desteklemeye de, seçimler yüzünden midir nedir bilemiyorum. Şu anda kendisinden bekleneni yapmıyorlar...

- ABD’den CIA Başkanı, Genelkurmay Başkanı ve senatörler düzeyinde ziyaretler söz konusu. Ne ortaya koyuyorlar?

- Şu vakıa, Türkiye’nin bölgedeki etkisi hepsi tarafından biliniyor. Bu sadece ABD’nin istihbarat örgütü ile alakalı değil. Aynı şey Rusya için de geçerli. Onlar da görüyor, İsrail de görüyor. Bunlarla temaslar istihbarat noktasında yürüyor. Bu, ister istemez devlet olarak atmanız gereken adımlar. Dünyadan elini eteğini çekemezsin. Sadece Suriye değil geneliyle alakalı. Bu, bölgenin sorunları ile alakalı. ABD’nin Genelkurmay Başkanı’nın gelmesi büyük ihtimalle iade-i ziyaret. Bölgedeki konular da bu ziyaret sırasında konuşulacaktır.

“TÜSİAD İŞİNE BAKSIN”

- TÜSİAD Başkanı’nın açıklaması oldu… Buyurganlık kelimesini kullanıyor. “Eskiden başka vesayet vardı, şimdi buyurganlıkla karşılaşmak istemiyoruz. Halkın gerçekleri bilme hakkı vardır” diyor.

- Ben konuşacağım ama konuşmayayım. Bir defa her şeyin, öğrenilmesi gerekenlerin azami ölçüde sinyalini vermesi gereken merci neresidir? Hükümettir, yargıdır, Genelkurmay’dır... Yargı ilk incelemelerden sonra ne dedi, “Sabotaj delili yoktur” dedi. Ana muhalefet lideri ne diyor? “Bir el bombasıyla bu kadar kalın yapılmış deponun çatısı çöker mi?” diyor. Bu hangi zeka örgüsüyle ortaya çıkıyor? Bir el bombası olur mu? Orada, binlerce el bombası var. Biri patladıktan sonra, diğerlerini de patlatıyor. Nasıl basınç yaptığını bilirsiniz. Bir tane patladı, diğerleri de zincirleme patlama getiriyor. Ben bu işi şu anda işin başında olan Genelkurmay Başkanı’mdan dinliyorum. Kılıçdaroğlu çıkıyor, diyor ki “Ben emekli bilmem neden dinledim.” Sen emekliden dinledin, emeklinin seviyesi, kalifikasyonu nedir bilemem. Ben orada inceleme yapan Genelkurmay Başkanı’mdan dinliyorum. Buyur, savcı açıklama yaptı, “Orada sabotaj ihtimali yoktur” dedi.

- TÜSİAD Başkanı Sayın Boyner’in açıklamalarına ne diyeceksiniz?

- Öğrenmek hakkımızdır falan. Kimin hakkı nedir, nereye kadardır? Onun ölçüsünü Ümit Boyner belirlemeyecek. O, işine baksın.

- CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç Oslo görüşmeleri için “Federasyon sözü verildi’ dedi.

- Çıksın bana şunu ispat etsin. Benim gönderdiğim istihbarat teşkilatının başındaki müsteşarımın veya yardımcısının altında imzası var mı, yok mu? Eğer böyle bir şeyi gösteremiyorsa bu adamlar namerttir. Oradaki konuşulanlar için sen “Anlaşmadır” diyebilir misin? Terör örgütü mensupları orada konuşulanları bir yere aktarmışsa, burada yazılı taahhüt söz konusu değilse, bunun geçerliliği olabilir mi?

Benim bilgim olmadan böyle bir şeyi bu adam yapacak, ben onu orada tutacağım, öyle şey olur mu ya? Bunlar, devlet yönetimi nedir bilmiyor. Bunlara 5 tane koyunu teslim edin çaldırır gelirler. Bunlar bugüne kadar bir şeyi yönetmemişler. Beyefendinin SSK hayatını inceleyin. Durmadan yazdılar. Akit gazetesi bunları yazdı... Bir de siz inceleyin... 

- Hüseyin Aygün’den sonra terör örgütü PKK’nın kaçırdıkları 37 kişi olmuş. Son sayı nedir?

- Benim alkımda aklımda kalan şekliyle sayı 16, son durum bu. 

“NECDET PAŞA BİZZAT YÖNETTİ”

- Bölgedeki operasyonlarla ilgili son bilgi nedir?

- Şemdinli’deki operasyonu Genelkurmay Başkanı Necdet Özel bizzat oradaki karargahtan yönetti. Çok ciddi bir temizlik harekatı yapıyorlar. Köy korucularına da güven geldi. Hakkari-Yüksekova arasında bir köye geldiler. Köyün yakınında karakol var. Propagandaya filan geldiler. Köylüden yardım istediler. Karakol vadi gibi yerde. Onlar oraya baskın yapmaya çalıştılar. Bir karşı operasyonla tüm teröristleri güvenlik güçlerimiz herhangi bir kayıp vermeden etkisiz hale getirdi. Onlardan 20 kişiyi etkisiz hale getirdiler.

- Genelkurmay, operasyonlarda sivil kayıp olmamasına özen gösteriyor mu?

- Asker, sivil kaybı konusunda çok hassas. Şurada bir köy mü var? Mağaraya yakın yerlerde bakıyorsunuz terör örgütü göçebe evleri oluşturuyor ki, asker orayı vurmasın. Bomba atmasın.

Yeni Akit / Hasan Karakaya

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum